Sezin Ardanuç “Şimdinin Gücü” kitabını hararetle öneriyor...

Eckhart Tolle’un kitabı, sanırım bugünlerde Türkiye’de çok fazla kişinin edinmesi ve üzerinde uzun okumalar yapması gereken bir yapıt...

Çok uzun bir süredir gazetelerin birinci sayfalarının yüzde 90’ı geçmiş olayların sorgulanmasından oluşuyor...

Geçmişle hesaplaşmak, ondan dersler çıkartıp geleceğe yürümek sağlıklı bir süreç...

Fakat “şimdi”yi unutup, onun “mucizevi gücünü” bir kenara bırakıp, sürekli geçmişi yaşamak bir hastalık halini alabilir...

‘Şimdi yaşayacak bir şey bulamayanların, şimdinin mucizevi gücünü yaşayamayanların, geleceğe ait bir rüyası olmayanların’ başvurdukları bir yöntem olduğunu söylüyor ustalar, geçmişi deşmekten ibaret yaşamları anlatırken...

***

Ponpon ihtiyarlarda, hep bir geçmiş güzellemesi veya anısını anlatma modası vardır...

Gelecekle ilgili anlatacak bir rüyasının olmamasından, bugünle ilgili yeni bir durum varolmadığından kaynaklanır bu durum...

Oysa “Gelecek bugünün rüyasıdır...”

‘Bugünün mucizevi gücü yaşadığınız andan beslenir...’

Anın yaşanmışlığı, enerji verir...

Enerji ise mutluluk ve hayata katkı sunar...

Uzun zamandır sadece geçmişi konuşuyor, geçmişi sorguluyor, geçmişle hesaplaşıyor ve geçmişten bugün yaratmaya çalışıyoruz...

Belki siyasi bir rantı var bu durumun diye düşünebiliriz...

Oysa yok, artık yok...

Yirmi yaşlarındaki milyonlarca genci gözünüzün önüne getirin...

Sabahtan akşama kadar, bütün televizyonlarda, gazetelerde 10 yıl, 20 yıl, 30 yıl öncesi kim kime ne yaptı bunu dinlemek zorunda o gençler...

Bu gençler, gelecek için nasıl bir rüya görecekler acaba?..

‘Şimdi’yi nasıl yaşayacaklar, ‘anı yaşamanın’ mucizevi etkisini nasıl hissedecekler?..

***

Geçmişle hesaplaşma, bugünkü hesaplaşma, önümüzdeki kuşaklara anlamaları için bıraktığımız ‘anlaşılma dürtüsü...’

Gelecek kuşaklara ve çocuklarımıza gerçekten yazık oluyor...

Birbirimizi anlamadığımız birbirimizi boğazladığımız yetmiyormuş gibi bir de utanmadan kendi anlamadığımız şeylerin ilerde çocuklarımız tarafından anlaşılmasını talep ediyoruz...

Bu çocuklar bunları tam olarak anlamaya başlasalar, hiç hayat yaşamadan yaşama veda etmek durumunda kalırlar...

Yazık oluyor çocuklara da, bugüne de, yarına da...

*****

BEYİN YIKAMA VE MANÇURYALI ADAY...

Önceki gece, Ustalara Saygı kuşağında CNBC-e’de yayınlanan Munçuryalı Aday filmini bir kez daha izledim...

Denzel Washington’la Meryl Streep’in, bu inanılmaz derecede çarpıcı gelen filmini ilk izlediğimde kendime gelememiştim...

Önceki gece de aynı etkiyi yaşadım...

Denzel Wasihngton, Körfez Savaşı’nda yüzbaşı rütbesiyle savaşmış bir kahraman...

Gündüzleri kahramanlıklarını anlatıyor, fakat geceleri, o kahramanlıkların tersine rüyalar görüyor...

***
Bir süre sonra önce sırtında, sonra da dişinde kendisine “çip”ler takıldığını görüyor ve bu çiplerin, bir beyin yıkama operasyonunu gerçekleştirmek için vücuduna yerleştirilmiş olduklarını farkediyor...

Filmi izlerken iki şey çarpıyor sizi...

Birincisi istihbarat örgütlerinin ve gizli derin güçlerin insan hayatını mahvedebilme konusundaki becerileri...

İnsanların ve toplumların bilinçaltına sızabilecek ölçüde güçlü operasyonel yetenekleri...

Buna karşın, her şeye rağmen insanın içindeki azim, sevgi ve dayanışma duygusunun, en profesyonel beyin yıkama faaliyetlerinin bile önüne geçebilmesi...

Anlıyorsunuz ki, hiçbir kötülük ve bilinçaltı kirli operasyon, gerçeklerin bir gün gelip gün yüzüne çıkmasını engelleyemiyor...

***

Birinci ders bu...

İkinci ders ise daha çarpıcı...

Geçtiğimiz ay üçüncü Oscar’ını alarak, sinema kariyerinde muhteşem bir başarıya imza atan Meryl Streep’in olağanüstü oyunuyla sunulan “bir annenin psikişik bir sevgiyle çok sevdiğini söylediği çocuğuna” verdiği korkunç zarar...

Anneyi oynayan Meryl Streep...

Vücuduna takılan çiplere karşı, bilinçaltını yeniden kazanma mücadelesi veren Denzel Washington...

Bu filmi bugünlerde yeniden izlemeniz, bilnçaltınızı olmasa da bilinç seviyenizi yükseltecek...

Hemen izlemeniz mutlak tavsiye edilir...

*****

GÜNÜN ANLAMLI SÖZÜ

ALKOL ALMAYAN YAŞAM GURULARI...

“Kendinize karşı disiplinli olduğunuzda, hayat sizin için daha kolay olacaktır...

Kendinize karşı daha katı olduğunuzda, hayat size karşı daha nazik olacaktır...

Kendinize hakim oldukça, tüm zayıf dürtülerinizi dizginledikçe, her zaman doğru olanı yapma disiplini elde ettikçe yaşamınız çok daha iyi ve kolay hale gelecektir...

Robin Sharma...”

***

Son yıllarda herkesin dilinde bir ‘içinizden geleni yapın’ mesajı var...

Bu laf üzerine bir endüstri oluşturulmuş durumda neredeyse...

Bir sürü kıymeti kendinden menkul zevat, ‘yaşam koçluğu’ adı altında ‘sadece içinizden geleni yapın... İçinizden geçeni söylerseniz, bir süre sonra istedikleriniz olur...’ türü tezviratları, papağan gibi sayıklayıp duruyorlar...

Karşılaştığım yüzlerce insan bana, “Secret kitabında söylendiği gibi içimizden geçenleri tekrarladık... Hiçbir şey olmadı...” diye hayıflanıp duruyorlar...

***

Onlara her seferinde, kafanıza göre bir istekte bulunup, her gün onu papağan gibi tekrarlamakla, hiçbir amaca ulaşılamayacağını söylüyorum...

Kendi hayatının ustası olmak, serseri bir bohemin, ‘İçimden öyle geliyor’ türü papağan doğaçlamasıyla sağlanacak bir olay değil...

Dingin ve dimağı taze bir şekilde olmalısınız önce...

Öyle içinizde o uzun yolculuğa çıkabilirsiniz...

Kafanız ve ruhunuz buna hazır değilse, yüz yüze geleceğiniz ‘acı gerçekler’ karşısında onlarla hesaplaşabilecek cesareti taşımıyorsanız, ‘kendi hayatınızın ustası’ olacak bilgeliğe sahip olamazsınız...

***

Kendi hayatınızın ustası olmak, ‘her aklına eseni sorumsuzca yapmak değil’ kendini, kalbini, beynini ve algılarını sürekli geliştirecek bir iç disipline sahip olmaktan geçiyor...

Mesela ‘yaşam guruları’ çok çok az ya da hiç alkol almazlar...

Alkol almamaları, dini bir vecibeden kaynaklanmaz...

Alkol ilk içildiğinde doping etkisi yaratsa da, ertesi günü beyinsel ve ruhsal platformda ‘algı’ düzeyini düşürür, beynin potansiyelini azaltır...

Hiçbir yaşam gurusu ‘beyinsel algı düzeyini düşürecek bir eylemi’ kolay kolay benimsemez...

Tersine sürekli olarak beynin algı düzeyini artıracak, yol ve yordamları bulma çabasına girer...

Metin Çınaroğlu sabahları beyinsel performansını artırmak ve verimini çoğaltabilmek için, kahvaltılarda zaman zaman somon balığı yerdi...

Birçok yaşam gurusunun tercih ettiği bir yöntemdir, sabah kahvaltılarını balıkla yaparak, günün beyinsel performansını artırmak...

***

Kendi hayatına egemen olabilme ustalığı, içinizde çıkacağınız, zor, meşakkatli, disiplinli fakat keyifli bir yolculuktur...

Her durakta, kazandıklarınızın keyfiyle soluklanır, bir sonraki durağa doğru zor ve macera dolu bir yolculuğa hazırlanırsınız... Tıpkı bir dağcı gibi...

Zirve en tepede ve uzaktadır...

Bioenerji ustası Ünal Uluer insanın bilgelik yolundaki yolculuğunu şöyle tanımlar:

“Sesten ışığa doğru bir yolculuk...”

(VATAN)