Sevgili Okurlar,

2012 yılını geride bırakırken, okuduğum ve őnemli olarak altı ҫizilen tek bir değer vardı.  Sadece bir iki cűmle sűrekli her yerde geҫiyordu. Altın ҫağda tek unsur őne ҫıkacak o da sevgi! Beklentisizce, endişelerden arınarak, korku ve kuruntulara yer vermeden, akışta kalarak sadece sevgi enerjisini yaşamak, iҫselleştirmek ve de elbette yansıtmak!


Tűm duygularımızın sadece iki kaynağı var, sevgi odaklı duygular veya korku odaklı duygular! Bizlerin hangi duyguyu seҫip ona gőre davranışlarımızı şekillendireceğimiz elbette ki yine bize bağlı, bizim sorumluluğumuzda! Siz bugűn hangi duygu temelli davranışları seҫiyorsunuz?


Sevgi duygusuna odaklanmak hiҫ zor değil aslında! Malesef korku ve endişelerimiz daha ağır basıyor ve bizler adeta onların ağırlığı altında kendimizi ezilmiş buluyoruz. Halbuki neden sorumluluğumuzu alıp, sevgi enerjisine odaklanmıyoruz?


Son birkaҫ haftadır beni zenginleştiren aktivitelere katıldığımda farkına vardığım tek duygu yine sevgi idi. Gerҫekten her zaman ve her yerde sőylenen, dűnyanın űzerinde dőndűğű tek duygu aslında sevgi… İzlediğim filmlerde, gittiğim sergilerde tek tema sevgi!


Les Miserables filminde buluyorum kendimi, Victor Hugo nun bu harika eserinde, bir genҫ ҫiftin aşkları diğer konulari gőlgede bırakıyor. Sevginin ışığı altındakı genҫleri buluşturmak isteyen yaşlı adam, bizlerin gőzlerini yaşartacak őzverilerde bulunarak kendisini ortaya koyuyor.


Anna Karanina da karşıma ҫıkan tek őge yine sevgi…Sevginin ve aşkın verdiği cesaretle hayatını değiştiren Anna bu uğurda hayatına son veriyor. Toplumun tűm baskılarına ve sosyal kurallara karşı ҫıkacak gűcű aşkından ve sevgisinden alıyor.


Her iki film temasında da aynı değer olan sevgi vurgulanırken, hafta sonu gittiğim bir sergide de evrensel sevgi işleniyor. Royal Academy of Arts, Burlington Gardens da sergilenen cok ilginҫ bir sergiyi gezme fırsatı buluyorum.


Japon asilli ressam, Mariko Mori, yeni sergisinde, 'yeniden dogus' temalı sergisinde, yaşam ve yeniden doğuşun sembolik anlatımları yer alıyor. Bir yıldızın doğuşu ve őlűmű ile başlayan sergi, pek ҫok farklı sanatsal ifade biҫimini iҫeriyor, bunlar fotoğraf, kağıt űzerine ҫalışmalar, heykel, ses ҫalışmaları, mekansal ifadeleri barındıran farklı heykel ҫeşitleri…


1990ların sonundaki sergisinden sonra Mariko Mori, hem geleneksel Japon kűltűrű hem de modern kűltűr ile ilgilenmiş, batı ve doğunun sentezinin yansıtmalarını ortaya ҫıkarmak iҫin uğraşmış. Ӧzellikle Buddismden etkilenmiş, meditasyon sırasında veya meditative bir durumdayken ortaya ҫıkardığı kağıt űzerine yaptıkları epey ilgi ҫekmiştir.


Sergiyi gezerken, fark ettiğim ve hissettiğim tek nokta, evrenin, kosmosun yűceliği, sadece enerjiden oluştuğumuz ve bu enerjimizi nasıl temiz ve saf tutabileceğimiz, evrenle bir bűtűn olduğumuz ve ilahi dűzene gűvenmemiz gerektiği idi.


Morinin renkli balonları, ışıklı taşları beni bambaşka bir dűnyaya gőtűrdű, daha uzun vaktim olsa ve saatlerce izleyip daha ҫok iҫime ҫekebilseydim diye dűşűndűm bu sakin, huzurlu atmosferi…


Sevgili okurlarım, sizlere kendi iҫinizdeki sevgi ile buluşabildiğiniz, korkularınızdan arınabildiğiniz huzurlu bir hafta diliyorum.