Herkesin ilgilendiği, takip ettiği  haber türleri vardır. 

Ekonomi, politika, spor, kültür, sanat gibi...

Ben, en çok insanlarla ilgili araştırmaları severim.

Büyükler bir yana Tibet’in küçücük bir köyünde bile bir araştırma olsa anında kulak kesilirim.

Mesela dünyada insanlardan daha çok tavuk olduğunu biliyor muydunuz?

*

Madem bu kadar  araştırmalara bayılıyorum, en sonunda kendi çapımda bir deney yapmaya karar verdim. 

Bu araştırmada kullanacağım denek, benim!

Türkiye’de yaşanan veya yaşanacak olan ekonomik kriz sıkıntılarıyla, insanların nasıl başettiğini anlamak için bilindik bir yol izlemeye karar verdim.

Uzun zamandır en çok izlenen tv dizisine ilk bölümünden itibaren başladım.

“Sen Anlat Karadeniz” 

Uyumadığım veya golf oynamadığım her dakika bu diziyi izliyorum.

Bu sayede dünya ile fazla ilgilenmiyorum.

İlgilendiğim tek şey, Nefes ile Deli Tahir’in aşkı !

Birde dizide çalan Aysel Yakupoğlu’nun seslendirdiği, sözü müziği Erkan Ketenci'ye ait “Gün Gelir” şarkısını i-tunes’dan satın almışım ya! ohh değmeyin keyfime…

Arabada git gel belki yüzlerce kez dinlemişimdir.

*

Dizide anne karakterini oynayan Saniye hanım’ı izlerken anılara dalıyorum,

çünkü bana babaannemi hatırlatıyor.

Bir elinde bastonu bir elinde ben...

Bütün gün beni komşu pazar gezdiren...

Gecenin üçlerine kadar camide teravih namazı kıldıran...

Elleriyle besleyen, büyüten...

16 yaşında Kastamonu’nun bir köyünden Beykoz’a kuma olarak getirilmiş babaannem

Halime İnan…

Dedemin yatalak olan ilk karısına ve verem hastası üvey kızına  ölene kadar gönüllü bakmış…

Onlar aklına gelince hep gözleri dolardı…

Nur içinde yatsın babaannem...

 Oğlanlarını kollamasıyla, sapasağlam duruşuyla, huysuzluğu ile bu dizi karakteri Saniye hanım gibiydi.

*

Dizide birde köyün imamı Osman amca var ki, gerçek hayatta olsa öyle bir insanın elini öpmek için insan ömrünü verir.

Hayatımızda, doğruyu-yanlışı bu denli güzel anlatan  insanlar olsaydı dünya da kötülük diye bir şey olmazdı.

“Sen Anlat Karadeniz” güzel bir kurgu. 

Türkiye’de yaşanan bir çok kötülüğü gözler önüne seriyor.

*

Peki benim deneyim nasıl gidiyor diye merak ediyorsanız, başarı ile tamamlandı.

Sonuç:

Şimdi bende bir çok kişi gibi fazla bir şey düşünmüyorum. 

Ama bu dizi piyasasının neden bu kadar önemli olduğunu anladım.

Bu diziler adeta doğal bir uyutucu etkisine sahip...

İşte çoğu Türk kadını böyle yaşıyor.

Yemeğini yapıyor, sobasını yakıyor, çocuğunu büyütüyor, dizisini izliyor, fazla düşünmüyor

ve soru sorulmadıkça konuşmuyor…

Ne güzel diyor dizideki o şiir;

“Derler ki Karadenizin umudu bitince, inadı başlar.

Şimdi o inadı sen anlat Karadeniz, ben anlatınca deli diyorlar…”

Ekim.2018, Londra