Sivil toplum örgütlerinden Şefkat-Der’in kendilerine yönelik şiddete karşı önlem olarak kadınlara “silahlanın” çağrısı yapmasına, Aileler ve Sosyal Politikalar Bakanı Fatma Şahin’in gösterdiği tepkiden haberdar olmuşsunuzdur.  

Fatma Şahin tepkisini şu sözlerle dile getirmişti: \"Şefkat-Der\'in bu çağrısını şiddetle kınıyorum. Bizim silahla işimiz yok. Biz sevgi ile bu işi çözeceğiz. Şiddet şiddeti doğurur. Kesinlikle kabul etmiyorum.\"

Şefkat-Der’in çağrısını ben de okudum. Yaptıkları açıklamada can güvenlikleri olmayan, tehdit altındaki kadınlara, devlet sizi korumuyorsa, siz canınızı kurtarmak için kendi başınızın çaresine bakın deniyordu açıkça. Önce devletin bu konuda sorumluluğunu yerine getirmeyişine ironik bir yanıt gibi düşündüm yazılanları ama okudukça bu öneriyi ciddi ciddi dile getirdiğini anladım Şefkat-Der’in.

Önerilen maddelerden bazıları, şiddete uğrayan, hayatı tehlikede olan kadınların ne şekilde bir tavır sergilemeleri konusunda bilgiler içeriyordu. Fakat bu önerilerin bir çoğunu çok abartılı ve bir hayli bilinçten yoksun buldum. Bakın bu “önerilerden” biri şu: “Eşinizin yemeğine içeceğine (çay,kahve,alkol) belli olmayacak şekilde düzenli olarak sakinleştirici ilaçlar katabilirsiniz..”

Diğerleri de şöyle sıralanmış: “Risk altındaki kadınlar ilk etapta taşıma ruhsatlı silah almalı, eğer ruhsat izninde sorun çıkarsa bulundurma ruhsatlı silah almalı. Hatta av tüfeği ruhsatı da alması iyi olur. Gerekirse bulunma ruhsatlı silahınızı yanınızda taşıyın. Fakat güvenlik kontrolü olan yerlere bulundurma ruhsatlı silahla gitmeyin, taşıma ruhsatlı silahı yanınızda taşımada bir sakınca yok fakat bulundurma ruhsatlı silahın ikamet ettiğiniz evde olması gerekiyor ama taşıma ruhsatı almanızda sorun olursa can güvenliğiniz için yine de bulundurma ruhsatlı silahınızı yanınızda taşıyın..(merak etmeyin bulundurma ruhsatlı silahla polise yakalansanız da caydırıcı bir cezası yok). Bu durumlardan hep erkekler faydalanacak değil ya siz de faydalanın.

SON ÇARE: Maalesef son çare olarak eşiniz sizi öldürme niyetinde ısrarcıysa ve defalarca savcılığa polise başvurduğunuz halde devlet sizi korumuyorsa, siz, -eşinizi öldürmek amacıyla olmasa da-  kendinizi korumak  amacıyla, eşinizin bir daha elini kullanması zor olacak şekilde yaralamaya yönelik silahlı, bıçaklı eylemde bulunabilirsiniz.. Bilekten vurmak kesmek gibi…(hangi elini daha iyi kullanıyorsa o elinde,ama iki eline yapılırsa daha garantili bir çözüm olur.) FAKAT YARALAMAYLA KENDİSİNİ ÖLÜMDEN KURTARAMAYACAĞINIZI DÜŞÜNÜYORSANIZ ,POTANSİYEL KATİL SİZİ ÖLDÜRECEĞİNE SİZ ONU,(KENDİ CANINIZI KURTARMAK İÇİN) etkisiz hale getirme-(ÖLDÜRME-AĞIR YARALAMA) TERCİHİNDE DE BULUNABİLİRSİNİZ..”

Sizin de bu önerileri ilginç olmaktan çok son derece tehlikeli bulduğunuza eminim. Şiddetin hedefi olan kadına, erkeği şiddetin hedefi yapma önerisi, kısasa kısas uyarınca mantıklı değilse de “meşru” görülebilir. Ama günümüzde, kısasa kısasın ilkel mantığı değil, sorun çözmedeki tüm sakıncalarına rağmen adaletin ilkeleri geçerlidir.

Şefkat-Der bu önerileriyle bir başka açıdan şiddetin parçası haline geliyor. Mağduriyetin giderilmesinde son derece ilkel olan silahlanmayı önermesi pek akıllıca gelmedi bana. Bizlerin istediği bu değil. Bizler kadına karşı şiddete karşı kamuoyunun bilinçlenmesini, şiddete eğilimli erkeklerin ıslahını sağlayacak yasaların hayata geçirilmesini istiyoruz. Bunlar gerçekleşene kadar kadınlar şiddet görmeye maalesef devam edecek belki ama toplumsal ilerleme ancak böyle olanaklı.  Karşılıklı kadın erkek mevzilenmesi olacak iş değil.

Şefkat- Der’in önerilerinin, adındaki kelimenin anlamına uygun olmasını beklerdim doğrusu.