Başta Sarkozy, oportünist Fransız siyasetçilerin bir zamanlar ifade özgürlüğünün vatanı olarak kabul edilen bir ülkede yaptıkları sefillik değilse ne?

Radikal’in dünkü ‘Les Misérables’ manşeti çok olumlu tepkiler aldı.
Yaratıcı bulan da var, “Taşı gediğine koymuşsunuz” diyen de.
İşin ilginci, tepkiler içeriyle sınırlı değil…
Mesela Fransız Haber Ajansı (AFP) dün Türkiye’de basının Fransa tepkisini aktarırken Radikal’in Sefiller romanının film afişinden hareketle attığı ‘Les Misérables’ manşetini geçmiş abonelerine.
Aynı şekilde Fransa’nın saygın gazetesi Le Monde Radikal’in 1. sayfasını internet sitesine olduğu gibi koymuş.
Başlığın altındaki spotumuza özellikle vurgu yapmış…
‘Fransa, 1789 devrimiyle dünyayı tanıştırdığı düşünce özgürlüğü kavramını çiğneyen bir karara imza attı. Bilimsel bir araştırmada ‘1915 soykırım değil’ diyen akademisyenler bile bir yıl hapis cezası alacak.’
‘Sefiller.’ 

***

İyi hoş da biz o manşeti ne böbürlenmek ne de hamaset yapmak için attık.
Aynı sayfanın üzerinde Maraş dosyasına da yer vererek kendi tarihimizle de hesaplaştık.
İnanın Fransız siyasetçilerin oy uğruna yaptıkları karşısında söyleyecek başka bir söz bulamadık.
Başta Sarkozy, oportünist Fransız siyasetçilerin bir zamanlar ifade özgürlüğünün vatanı olarak kabul edilen bir ülkede yaptıkları sefillik değilse ne?
Bu mudur Fransız Devrimi’nin gelip dayandığı nokta?
Parlamentodan soykırımı tanıyan yasayı zaten geçirmişsin.
Üstüne tuz biber ekmenin kime ne faydası var?
Oy uğruna yaptığınız siyaset bu kadar mı sefil? 

***

Demokratik bir ülkede ‘soykırım’ diyebilmek ne kadar meşru bir haksa ‘soykırım değildi’ demek de o kadar meşru olmak zorunda.
Biz yıllarca Türkiye’de ifade özgürlüğü adına 301 gibi ırkçılığa kapı açan, 1915’te yaşananlara soykırım demeyi suç sayan yasalarla boğuştuk, hâlâ da boğuşmaya devam ediyoruz…
İsviçre’den sonra bu kez de Fransa çıkmış ‘soykırım değildi’ demeyi yasaklıyor.
Şaka gibi ama değil…
Eğer parlamentodan geçen bu yasa senatoda onaylanırsa bir akademisyen bile bir makalesinde ‘soykırım değildi’ derse ceza alacak.
Biz kendi ayıbımızdan tam olarak kurtulamamışken Fransa yeni ayıplara imza atacak.
Olacak şey değil ama maalesef oldu! 

***

Madem oldu, Fransa’nın bu sefilliğini hiç çekinmeden yüzüne çarpalım ama bir şartla…
Onlara sefiller derken kendimiz sefil duruma düşmeyelim.
Türkiye’de ‘soykırımdı’ demeyi de ‘soykırım değildi’ demeyi de özgürce tartışabilelim.
Başkalarının ayıbını yüzüne vururken kendi ayıplarımızdan arınalım.
Sen kendi atalarına bak diyerek bu işi bir sidik yarışına dönüştürmeyelim.
Fransız siyasetçilerin oy uğruna düştüğü sefaleti, geçmişin yaralarıyla yüzleşme cesareti göstererek saralım.
Onların ‘siyasi sefaletine’ sefil bir yaklaşımla değil, ifade hürriyetini sınırlayan tüm yasaları anayasadan temizleyerek, yani ‘demokratik bir anayasayla/asaletle’ cevap verelim.
Verelim ki demokrasi yolunda kim ‘sefil’, kim ‘asil’, daha iyi anlaşılsın.
Bu devirde asalet kanla değil, demokrasiyle gelir.