Müzisyen bir ailenin kızı olan Seda Bağcan; müzik yaşamına çok küçük yaşlarda halasının hediye ettiği piyano ile başladı. İlk konser deneyimi, henüz 6 yaşındayken Ankara Radyosu Türk Müziği Korosu ve Saz Ekibi ile verdiği konserdi. ODTÜ Elektrik ve Elektronik Mühendisliği bölümünü bitirdikten sonra tıbbi elektronik alanında uzmanlaşarak, Türkiye ve Almanya’da alanının önde gelen şirketlerini kurdu ve yönetti. Şimdilerde ise “şifa veren” müziğiyle tüm dünyaya ışık saçıyor. On parmağında on marifet olan Seda Bağcan ile özel keyifli bir sohbet gerçekleştirdik.

Seda Bağcan’ı tanıyabilir miyiz?

 

Nereden başlasam acaba? Ben müzisyen bir ailenin en küçük kızı olarak dünyaya geldim. Kendimi bildim bileli etrafımda, kulaklarımda ve yaşamımda müzik oldu. Babamlar dört kardeşler; Savaş, Sezer, Selda ve Serter. Hepsi de müzisyen. Küçüklüğümde evde üç, dört sesli müzik yaparlardı hep. Biz de üç kardeşiz; Sonat, Serenad, Seda. Sanırım daha konuşmadan şarkı mırıldanmaya hatta çok sesli mırıldanmaya başlamışız. Piyano dersleri, çocuk koroları, gençlik koroları, opera, orkestra şarkıcılığı gibi basamaklardan geçtikten sonra müzisyen olmaya karar verdim diyeceğimi zannediyorsunuz, ama ben elektrik ve elektronik mühendisi oldum. Bir de üstüne biyomedikalde uzmanlaşarak Türkiye ve Almanya’da tıbbi diagnostik ürünler üreten çok başarılı şirketler kurup yönettim. Almanya’da yaşarken bir gün telefon çaldı ve acı bir haber geldi; teyzemin sadece 5-6 aylık ömrü kalmıştı ve bu haberi duyduğum an tüm hayatım değişti. Muhakkak yapılabilir bir şey olmalıydı. Önce konvansiyonel tıpla neler yapılabilir diye araştırdım sonra da başka alternatiflerimiz neler diye, o seminer senin bu seminer benim dünyayı dolaşmaya başladım. Her seminerde kendimi hop sahnede buldum ve eğitmenler, benim o ana kadar farkına varmadığım bir şifa yeteneğimden konuşmaya başladılar. Bir değil, iki değil ben de kendimden şüphelenmeye başladım ve önüme gelenle öğrendiklerimi paylaşmaya yöneldim. Hemen hemen herkeste bir iyileşme, bir hayat değişikliği, bir mutluluk... Kulaktan kulağa namım heryeri sardı. Avusturya’dan, İngiltere’den, Amerika’dan seans almak için gelmeye başladılar. Ben de bu arada kendi hayatımı şifalandırarak müzik yapmaya karar verdim. O zamana kadar her türlü müziği denemiştim; klasik, pop, jaz, opera ama sanki daha başka bir şey yapmam gerekiyordu. Bir gün, gittiğim yoga merkezinde o zamana kadar denemediğim bir yoga seansına katıldım. Seansın sonunda mantralar söyleniyordu ve hem müzik, hem şifa, hem de yoga bir arada. Çok hoşuma gitti ve ben bir Kundalini Yoga meraklısı oldum. Kundalini Yoga’nın kurucusu Yogi Baijan, aynı bizim soyadımız gibi okunuyor. Sanskritçede ilahi şarkılar ve ilahi şarkılar söyleyen demekmiş. Sada da sonsuzluktan dünyaya anlamına geliyormuş. Yani sonsuzluktan dünyaya ilahi şarkılar söyleyen anlamına gelen bir ismim varmış ve ben o yaşa kadar bundan habersiz yaşamışım. Bunu ilk duyduğumda tüylerim diken diken oldu ve evet benim müziğim doğu ile batıyı birleştiren ilahi bir müzik yani mantra müziği olmalı diye düşündüm. Hemen Kundalini Yoga eğitmenlik kurslarına başladım ve öğrendiğim mantraları birer birer besteledim. Derslerimde bestelediğim mantralarımı öğrencilerle söylüyordum. Daha sonra öğrencilerin talebi üzerine bunları kaydetmeye karar verdim. İlk albümümü, Avrupa’da yapılan bir yoga festivalinin açılış konserine yetiştirmek üzere apar topar kaydettim. Albüm, Avrupa’da çok ses getirdi, sonrasında Türkiye’de, Amerika’da, Kanada’da, Güney Amerika ülkelerinde de yayınladı. Böylece benim için çok zevkli, çok keyifli yeni bir hayat başlamış oldu.. O gün bugündür ben her sene bir albüm yapıyorum. Konserler, konferanslar, seminerler, şifa seansları her günüm dolu dolu geçiyor çok şükür. Yaptıklarımı bilimle açıklayabilmek en büyük arzum. Dünyada da bu yönde çalışmalar yapan çok önemli isimlerle seminerler veriyorum. Hayat misyonum kısaca şifa, bilim ve müzik üçlüsünü kullanarak insanlığın farkındalığını artırmak, daha mutlu, huzurlu ve barış içinde yaşam yolları sunmak. Ve bu misyonla çok mutluyum.

 

 

Sizi buralarda yakalamak büyük şans. Sürekli dünyayı dolaşıyorsunuz. Müziğiniz ve ışığınız tüm dünyaya dokunuyor. Bu konuda neler söylemek istersiniz?

 

Çok teşekkür ederim. Öncelikle her gün şükrediyorum. Müziğimi, ihtiyacı olana ulaşması niyetiyle yaparım. Hemen hemen her gün dünyanın bir yerinden teşekkür, övgü maili gelir. Müziğimle nasıl şifa bulduklarını, nasıl huzurlu olduklarını, nasıl hayatlarını dönüştürdüklerini anlatırlar. Bu insanı devam etme yönünde harekete geçiriyor ve çok mutlu ediyor. Geçenlerde bir mantra meditasyonunda, katılımcılardan birisi: “Hindistan’da çok seviliyorsunuz biliyor muydunuz?” diye sordu. Bir başkası “Amerika’da sizin CD’lerinizi gördüm, gurur duydum, sizi konsere bekliyorlar dört gözle’’ dedi. Meditasyon bitti, eve geldim, Romanya’dan bir mail; hergün radyoda benim bir mantramı çalmak istiyorlarmış, günlere özel önereceğim mantra var mı diye soruyorlar. Kendimi çok işe yarar hissettim doğrusu. Bundan daha güzel ne olabilir ki?

  

Sizce müziğin şifa özelliği nasıl açıklanabilir?

 

Eskiden hastaneler yerine müzikle terapi yapılan şifahaneler varmış. Size Japon bir bilim adamıyla Japonya’da yaptığımız bir araştırmadan bahsetmek isterim. “Sudaki Mucize”, “Suyun Gizemi” adlı kitapların da yazarı olan Masaru Emoto, Emoto Labaratuarları’nda mantra müziğimin suya etkisini araştırdı. Sonuçlar çok çok güzel; bozulmuş moleküler yapıya sahip su örneklerine müziğim dinletildiğinde moleküllerin uyumlu hallerine geri döndükleri ve mükemmel moleküler yapılarını hatırladıklarını ispatladılar. Mantraları dinlediğimizde yüzde 75-80’i su olan vücudumuzun neden şifalandığını bir çeşit kanıtlamış olduk. Evrende herşey bir frekans, hastalıklar frekans bozuklukları olarak düşünülürse; müzik, bozuk frekansı mükemmel frekansına dönüştürmek için mükemmel bir araç. Enerji alanına mükemmelliyeti hatırlatılabilir.

  

Daha önceki CD’lerinizden bahseder misiniz?

 

“Sunrise” benim ilk albümüm. Türkiye’de mantra müziğinin ilk örneği olmasının yanı sıra dünyada da Türk müziği ezgileri ve enstrümanları ile yapılmış ilk mantra müziği. Mantralarla yeni tanışıyorsanız, çalışmalarınıza bu albümdekilerle başlamanızı tavsiye ederim. Çünkü, albümdeki müzik ve mantralar ilk üç çakrayı dengelemek, kalp çakrasını açmak, sevgi ve şevkat duygularını besleyerek kendi gerçekliğimizi yaşamamız için.

İkinci albümüm olan “Remember” iki CD’den oluşuyor; biri mantraların üçer dakikalık kısa versiyonları, diğeri ise uzun versiyonları. Kısa versiyonlar; yoga, pilates ve fitness seanslarında üçer dakikalık egzersizlerde kullanılmakta, uzun versiyonlar ise meditasyonların vazgeçilmezi. Sunrise albümüne göre daha ritmik mantralar var. Bu albüm, ilk dört çakrayı dengeleyerek, iletişim ve uzun yaşam çakrası da olan boğaz çakrası üzerinde çalışmanıza yardımcı oluyor.

Üçüncü albümüm Türkçe bir albüm olan “Sufi Soul / Neyim”. Yine bütün besteler bana ait, sözler de Emrehan Halıcı’ya. Sufizm felsefesi çok yalın, saf ve aynı zamanda derin bir üslupla anlatılıyor. Kendini tanıma, bulma ve hatırlama yolculuğunda ışık tutacak bir çalışma.

  

Son CD’nizin nasıl bir özelliği var?

 

MAG’ın 10. yaşı ve 100. baskısı olduğunu söylediniz. Öncelikle, okuyucularımızı böylesine güzel bir dergiyle her ay canla başla çalışarak buluşturduğunuz için sizi gönülden tebrik ederim. Son albümümün adı “I am that I am / Ben Benim”. Öyle güzel bir çalışma oldu ki sanki bu albüm sizin derginizin 10 senedir okunduğu gibi 10 sene sonra da dinlenilecek ve 100. baskıları yapılacak gibi geliyor bana. 2014’den itibaren daha yüksek bir kollektif bilince doğru gidiyoruz.

Şu anda dünyanın dört bir yanında tüm ruhsal öğretmenler “Ben Benim Bilinci” üzerine yoğunlaştılar. İnsanlığın kurtuluşu bence burada saklı. “Ben Benim” insanlığa verilmiş ilk mantradır. Bu mantra sınırlı kimlikle sonsuz kimlikleri birbirine bağlar. Ben zihin tarafından soru olarak algılanır ve benim cevabı, ruhun tüm olasılıklarını ve rollerini öze sunar. Sınırlı kimlik algısını evrende yaratılmış her zerre ile birlik algısına yükseltir. Sınırlı kimliğin senfonisini sonuzluğun senfonisine uyumlar, farkındalığı yükselterek kişinin özünün gerçeğini yaşama olanakları sunar. Yaşam yolunda gerçeği, özü ve biri hatırlatır. Dünyada şu an herkesin bunu hatırlamaya ihtiyacı var. Bu hatırlamanın sonucu daha barışcıl, daha huzurlu ve daha keyifli bir dünya. Albüm, neden ve ne zaman bu meditasyonu yapmamız gerektiğini anlatan bir şarkıyla başlıyor. İçinde yine bolluk bereket ve şifa mantraları var. Çocukların kendilerine güvenlerini ve özsaygılarını pekiştirecek çocuk mantraları da var. Albüm Barış Duası ile bitiyor. Tüm insanlığa barış yolunda 2014 hediyesi olsun.

 

Müzik dışında, benim de katıldığım seminerleriniz ve özel seanslarınızdan da konuşabilir miyiz?

 

Tabii ki. Özel seanslarımız birebir çalıştığımız seanslar. Üç değişik uygulama yapıyorum. Bunlar; tekrar bağlantı şifası, imza hücresi şifası ve acoutonics sesle şifa. Bu seanslar her türlü hastalığa iyi gelebildiği gibi hayat yolunda olamayanların hızla hayat yoluna girmelerine yardımcı oluyor ve yaşadıkları kısır döngüden bir sıçrayış yaşatıyor. Grup çalışması olarak yaptığımız uygulamalar da kısaca “İnsan Olma Sanatı” olarak nitelendirdiğim; Evrensel Kadim Bilgelik Kabala Bilgeliği, Mantralarla Şifa Çemberleri ve Mantralarla Yoga Seansları. Evrensel Kadim Bilgelik Kabala Bilgeliği dersleri, iki sene süren bir çalışma. “Kimiz, neyiz, neredeyiz, misyonumuz ne, evrensel kurallar neler?” gibi sorularımıza cevap bulmamıza yardımcı olan, insanlığın bu güne kadar toplanmış kadim bilgilerini içeriyor. İki sene bittiğinde katılımcılar hayat yollarında netleşiyorlar, çoğu zaten hayatlarını değiştirmiş oluyor. Elementleri, evrensel kuralları daha mutlu, sağlıklı ve akışta yaşamak için kullanmayı öğreniyorlar.

 

Yeni projeler var mı?

 

Olmaz mı? Bende her zaman bolca proje mevcut. Şu anda 15 albüm daha yapacak mantralarım var. Bu çıkardığım albümleri senfoni haline dönüştürmek istiyorum. Güney Amerika, Yeni Zelanda, Avustralya turnelerini planlıyoruz. Bu sene Portekiz, Makedonya, Romanya, Yunanistan, Bulgaristan’da konserler, konferanslar olacak. Bir de uzak doğu projemiz var. Albümdeki “I am” meditasyonunu her ülkede sevilen bir tiyatrocu yada şarkıcıya okutup her dilde web siteme koymak istiyorum. Böylece herkes kendi dilinde bu meditasyonu yapabilecek. İlk olarak türkçesini koyuyoruz. Ben Benim versiyonunu web sitemden indirebileceksiniz. Kasım ayında ablam Serenad sevgili Fazıl Say’la bir albüm çıkardı “İlk Şarkılar” olağanüstü güzel bir albüm. Çok güzel bir birliktelik oldu müzik dünyası için. Şimdi diğer ablam Sonat’a da bir albüm yapıyoruz. Okuyucularımıza sürpriz. Ondan sonra da üçümüz kardeş kardeş konserler verelim istiyoruz.


(MAG Dergi)