İnsan hakları, özgürlükler ve mültecilik gibi hassas konularda dünyaya akıl veren  kimi Avrupa ülkeleri, kendileri söz konusu olduğunda hukuku bile çiğnemekten çekinmiyorlar.

Özellikle Almanya ve Fransa’nın göçmen toplumlara karşı adeta öncülük ettiği hoşgörüsüzlük modasına  bu konularda duyarlılığı ile bilinen İngiltere ve Hollanda’nın da kapıldığını görüyoruz.

Bir yandan sınırları kaldırıp Avrupa Birliği coğrafyasını genişleten bu ülkeler, diğer taraftan da bulunduğu ülkenin kuralları gereği eşit haklardan yararlanan göçmenlerden kurtulmanın yollarını arıyor.

Bu ülkeler, aldıkları göçmen karşıtı kararlarının çoğu uluslararası hukuk engeline takılması nedeniyle, göçü durduracak yeni kuralları hayata geçiriyorlar son zamanlarda.

Almanya Başbakanı Angela Merkel’in yolundan giderek “çokkültürlülüğü” reddeden Britanya Başbakanı David Cameron’un şu anda yaptığı da bu.

Cameron geçen yıl iktidara gelince öncelikle Ada’ya dışardan gelen göçü durduracak uygulamalarla işe başladı.

İşçi Partisi hükümeti döneminde hayata geçirilen önlemler çalışmak için gelen göçmen sayısını istenen seviyeye indirmişti.

Ada ülkesi olması nedeniyle sınırlarda alınan önlemler ve kaçaklara karşı anında sınır dışı  uygulamaları hayata geçirilmişti.

Muhafazakar-Liberal koalisyon hükümeti göreve gelince işe öğrenci vizelerini “gözden geçirerek” başladı.

İçişleri Bakanlığı’nda göçmenlerden sorumlu Müsteşar Damian Green’in o zaman “kapsamlı bir gözden geçirme” dediği önlemler, bu ülkeye dil öğrenmek için gelmek isteyenlerden,  vize başvurusunda İngilizce test istemeye kadar gidebildi. 

Bunun anlamı, belli seviyede İngilizce bilmeyenler, İngilizce öğrenmek için bile İngiltere’ye gelemeyeceklerdi.

Bu “gözden geçirme” önlemleri ve testler, hem İngilizce öğrenip hem de çalışmak isteyenlerin ülkeye sokulmayacağı anlamına geliyordu aynı zamanda.

Oysa Gordon Brown hükümeti de benzeri bir girişimde bulunmuş ve lisans düzeyinin altında eğitim gören öğrencilere haftada 20 saat olan çalışma iznini 10 saate indirerek ilk adımı atmıştı.

Brown hükümetinin bu kararı üzerine konu ülkedeki dil eğitimi veren 440 okulu temsilen English UK adlı kuruluş tarafından Yüksek Mahkeme’ye götürülmüş ve hükümetin girişimi önlenmişti.

Yüksek Mahkeme yargıcı hükümete konunun parlamentoda yeniden görüşülmesini tavsiye ederken, ülkeye gelen öğrencilerden belli bir seviyede İngilizce bilmelerinin istenmesini  “saçmalık” olarak nitelemişti.

Cameron hükümeti iç hukuktaki açıkları da kullanıp, konunun peşini bırakmadı ve Damian Green’in “kapsamlı gözden geçirme” dediği önlemlerle, dil öğrenmeye gelen öğrencilerin önüne barıyerler koydu.

Green’in “en iyi ve en parlak öğrencileri ülkeye çakma kararlılığı” bu yılın başından itibaren hayata geçirildiği için, öğrenci göçü de önemli ölçüde engellenmiş oldu.

Önceki yıl 350 binlere varan öğrenci vizesi ile ülkeye giriş yapanların sayısını, Cameron hükümeti getirdiği engellerle 100 binlere çekmeyi hedefliyor.

Bu katı uygulamalar nedeniyle British Council’ın kurallarına uygun dil eğitimi verdiği halde birçok kurs kapısına kilit vururken, ayakta kalanlar da küçülmek zorunda kaldılar.

Diğer Avrupalı liderler gibi yaşanan ekonomik sorunların faturasını göçmenlere kesme kolaylığına sığınan David Cameron hükümetinin “parlak öğrenci çekme” projesinin daha ilk altı ayda kayaya tosladığını söyleyelim hemen.

Önlemler tam da hükümetin arzu ettiği gibi sonuç verdi vermesine de, Başbakan Cameron ve Göçten sorumlu Müsteşar Green’ın önüne bu defa hem de İçişleri Bakanlığı’nın resmi rakamlarıyla desteklenen  “ekonomik maliyet” faturası çıkarıldı.

İngiliz parlamenterler, öğrenci vizelerine getirilen engeller nedeniyle ülke ekonomisine 3 milyar 500 bin sterlin ek maliyet çıkacağını hatırlatarak hükümeti eleştiri bombardımanına tuttular.

İskoç milletvekilleri de aynı şekilde koalisyon hükümetinin vize uygulamasından İskoçya’nın “olumsuz ve haksız” bir biçimde etkileneceğini hazırladıkları raporda dile getirdiler.

Demem o ki, çokkültürlülüğün reddi ile çıkılan yol, sadece göçmen karşıtlığında noktalanmıyor.

Sonunda Bumerang dönüp kendisini fırlatanı vuruyor.

Hala neden bumerang fırlatırlar diye sorası geliyor insanın.