İstanbul, “Sabiha Gökçen”hava limanındayım. Geçirmem gereken koca bir saat var. Gözüme kestirdiğim yerlere oturup zaman öldürüyorum.

Kitapçıda geçirdiğim zaman değerli. O kısmı ayırıyorum bir kenara. Oturduğum alanlarda da, bol bol insanları inceliyorum. Hoşuma gidiyor. Bakışları, tavırları, davranışları...

Yaşam biçimleri senaryolaşarak geçiyor kafamdan. Çocukluklarına değin ölçüp biçiyorum. Hangi milletten olduklarını, hangi dili konuştuklarını da tahmin etmeye çalışarak. Birden bir şey dikkatimi çekiyor. Tekrar tekrar bakıyorum çevreme. Yanılıyor muyum acaba diye. Yok gördüklerim altını çizecek kadar aşikar. Ne mi? Aynı ritimle çiğnenen sakızlar. İnanılmaz boyutta ve inanılmaz bir devinimle... Karşıda oturan on kişiden altısı. Sağ tarafımda oturan bir anne ve üç çocuğu. Babaları diye tahmin ettiğim kişiye de ikram ediliyor bu arada. Sol tarafım kahve molasında olmalı ki, elindeki kağıttan kahve kabını başına dikmekle meşgul. Bu arada, uçağa giriş için çağrı başladığından, önümde oluşan uzun kuyrukta da yedi kişinin ağızları aynı ritimle kasılıp gevşiyor. Hatta önümden geçen iki kadında da var. Dikkat edince bu kişilerin hepsinin kendi vatandaşım olduğunu görüyorum. Hepsi Türk. Hepsi, sanki ağız birliği etmişcesine, ağızlarını aynı ritim ile kasıp, kasıp gevşetiyorlar. Hepsini bir şeyler germiş de, sakızla rahatlıyorlarmış gibi... Umarsız olmaya çabalayan, aslında dokunsan patlayacak türde insanlar. İrkiliyorum. Aklıma, Bodrum’dan İstanbul’a uçarken yanımda oturan başı örtülü bir bayanın, eksiksiz, her dakika sakızını tam patlatma derecesine getirip, geri içine çekişi geliyor. Tam bir saat, laf etmemek için kendimi tutarken gerilişim. İnerken kutlamıştım. “Ben o sakızı, o kadar şişirip de patlatmadan içime çekemezdim, bravo!” diye. Anladığını sanmıyorum. Şaşkın baktı. Sakız takıntım oradan mı kaldı acaba diye düşünürken, arkadaşımın beni uğurlarken son anda, elime tutuşturduğu “damla sakız” paketi geliyor aklıma. Gülümsüyorum. Çantamda bir paket sakızla ben de, sakız çiğneyenlerin ardında, uçağa giden sırada yerimi alıyorum. Yok. Henüz hiçbirini çiğnemedim. Önce bunun ardında yatan psikolojik nedenleri çözmem gerekiyor. “Türkiye Cumhuriyeti”ninden “Sakız Cumhuriyeti” ne geçişin ardındaki, olası nedenleri..