Vücutta fizyolojik olaylar sonucu üretilen serbest radikallerin(kanser hücrelerini besleyen toksik maddeler) artışı ve antioksidan sistemler tarafından temizlenmesindeki yetersizliğin yol açtığı oksidasyon hasarı, beyin sağlığını tehdit eden hastalıkların etyolojisinde de yer alır.

Merkezi sinir sistemi, aslında serbest radikalleri çok önemli ayarlamalarda kullanır. Bunların başında kan akımı, kan basıncı, vücut kütlesi ve ağrı kontrolü gelmektedir. Ancak serbest radikallerin antioksidanlar ile arasındaki hassas denge bozulduğunda, oksidatif stres yükü vücudu tehdit etmeye başlar. Oksidatif stres, yaşla birlikte artmakta ve yaşlanmayla ortaya çıkan nörodejeneratif hastalıkların gelişimini de kolaylaştırmaktadır. Alzheimer, Parkinson gibi iyi tanımlanmış hastalıkların yanında, Pick, Huntington, amyotrofik lateral skleoz (ALS) gibi hastalıkların etyolojileri ve tedavileri üzerine çalışmaların sürdüğü pek çok hastalıkta, oksidatif stres suçlanmaktadır.

Beslenmenin Hayatimizdaki Rolü

Beslenme bir ihtiyaçtır ve ancak yeterli ve dengeli yapılmış bir beslenme sağlıklı yaşam ve yaşlanmada en önemli desteğimiz olacaktır. Beslenmede seçiciliğin önemi, henüz daha anne karnındaki süreçte başlar. Besinler; daha biz, biz değilken, anne ve babalarımızın genlerinde geçici veya kalıcı ifade değişiklikleri yapar. Daha sonra anne karnında ve doğum sonrası emzirme döneminde, hem annemiz, hem bizim gen ifadelerimizi değiştirmeye devam eder. Annenin gebeliği sırasındaki beslenmesi ya da çocukluk dönemindeki beslenme şeklimiz, yalnızca ileriki yıllardaki beyin işlevlerini etkilemekle kalmayıp doğacak çocukların – diğer sağlık unsurlarıyla birlikte- bilişsel potansiyelini ve mental sağlığını da etkilemektedir.

Yaşamımızı uzun bir yol gibi düşündüğümüzde, yolun en başında ne kadar güçlü olduğumuz hayatımızın sonraki dönemindeki dayanıklılığımızı etkiler. Besinlerin, kısa/uzun dönem bilişsel ve duygusal davranışlarımızı değiştiren nöral plastisiteyi ve nöronal işlevi düzenlediklerine ilişkin kanıtlar artmaktadır ve hatta bu konu “nutritional neuroscience” denilen yeni ve çok önemli bir bilim dalının da konusu olmuştur.

Kimileri buna yaşlanma dese de, bilim bu değişiklikleri; oksidatif stres, enerji metabolizmasında bozulma, stres yanıtında bozulma, disfonksiyonel protein birikimi, DNA hasarı ve enflamasyonun kümulasyonu şeklinde adlandırmaktadır. Üstelik her bir bozulma, domino taşları misali, bir diğer bozulmayı tetikler ve mevcut bozulmaları daha da ağırlaştırır. Böylelikle yaşlanmayla ilişkilendirilmiş pek çok hastalıkla savaşmak zorunda kalırız.

Biyokimyasal bulgularınıza ( serum vitamin-mineral, insulin, tiroid vb.) ve sosyal hayatınıza uygun bir beslenme programı ile yeterli ve dengeli beslenerek bağışıklık sisteminizi güçlendirmek mümkün!

Diyetisyen Öykü UMAN

42 Harley Stret- LONDRA

Yazarımıza [email protected] adresinden ulaşabilirsiniz.