İnsanlar hayatı üç şekilde yaşarlar. Geçmişe takılarak, geleceği düşünerek ya da “an”ı yaşayarak. Bazı kişiler geçmişin girdabından kurtulamazken, bazı kişiler geleceğin belirsizliğine kapılarak belki en önemli an olan şu anı kaçırıyorlar.

Uzman Klinik Psikolog Merve Kırna konu hakkında önemli bilgiler verdi.

Geçmiş; hayatımızın en önemli parçası, belki de bizi biz yapan tüm değerler geçmişten aldığımız birikimler ve deneyimler sayesinde oluşuyor. Fakat geçmişten bugüne gelişim ve değişim içinde gelinse de, bazen günümüze değiştirilmesi mümkün olmayan şeyler de getirilebiliyor.

Geçmişe takılıp kalan insanlar; genellikle geçmişin yükünü üstlerinden atamadıkları için sürekli geçmişte yaşadıkları olayları düşünüp “keşke” cümlesini sıklıkla kullanılır.

Geçmişte yaşanılan problemler çözülmediği ve bugüne taşındığı için “an”a odaklanmakta zorlanırlar. Genellikle pişmanlık, suçluluk, üzüntü, kızgınlık duyguları ve depresyon eşlik edebilir yaşantılarına.

Gelecek ise; ideallerimizi, hayallerimizi gerçekleştirebilmemiz için en büyük fırsatlardan biri. Bazen bilinmezliğin verdiği kaygı kişide geleceği ile ilgili soru işaretlerine neden olabilmekte ve yarını planlarken anda yaşamayı unutturabiliyor. Sürekli geleceği düşünerek, planlayarak yaşayan insanlar; genellikle belirsizliğin vermiş olduğu kaygıyı yoğun olarak yaşarlar, bununla birlikte yaşanılan “an”a odaklanılmayıp sürekli planlamalar yaparak geleceğin kaygısını üstlerinde taşıdıkları için, bu durum kişide genellikle yoğun kaygı, gerginlik, belirsizlik duygusu, korku ve ruhsal olarak huzursuzluğa neden olur.

Geçmişe takılıp kalan ya da geleceğe çok fazla odaklanan insanlar “an”a odaklanamadıkları için iç huzursuzlukları yoğun olur. Bunun aksine “an”da olan kişiler geçmişin yükünü üstlerinden atmış, “keşke” leri bir kenara bırakmış, geleceğin belirsizliğini yaşamadıkları, sadece yarını düşünüp bu anı kaçırmadıkları için daha mutlu ve kendilerini daha rahat hissetmektedirler.