Sabahları taze çekilmiş kahvenin çekici kokusuna kim dayanabilir? Ancak bilim dünyası kahve nedeniyle ikiye bölünmüş durumda.

Köln Üniversite Hastanesi'nde patolog ve toksikolog olarak görev yapan Kuno Güttler kahvedeki kafeinin sinir sistemini uyardığını ve dolaşımı canlandırdığını vurguluyor. Güttler bu sayede beyindeki kan dolaşımının güçlendiğini, daha fazla oksijen sağlandığını bu nedenle kişinin kendini daha dinç hissettiğini ve bunun da kişinin daha iyi düşünmesini sağlayabileceğini ifade ediyor.

Güttler kahvenin beyin damarlarını daraltıcı etkisi nedeniyle hafif migren ağrılarını da dindirebileceğini belirtiyor.

Bırakınca baş ağrısı geri dönüyor

Ancak yine aynı nedenle kahve tüketimine son verildiğinde baş ağrılarının bir bağımlılık efekti olarak geri dönmesi durumu söz konusu. Bu nedenle birçok bilim insanı kahve tüketiminin olumsuz etkilerine karşı uyarıyor.

Birçok araştırmacı ve doktor, böbreküstü bezlerinin adrenalin üretimini uyardığı için, düzenli kahve tüketiminin vücudu sürekli stres altında tuttuğu görüşünde.

Kahvenin yararları ve zararları konusunda şimdiye kadar sayısız araştırma yapılmış durumda. Yapılan bazı araştırmalara göre kahvenin Tip 2 diyabet riskini azaltması, Parkinson ve Alzheimer hastalıklarına karşı belirli bir oranda koruma sağlaması mümkün.

Kafein ve antioksidanlar

Kahvenin olumlu etkilerinin tek nedeni ise içindeki kafeine değil, aynı zamanda antioksidanlara dayanıyor… Zira antioksidanlar organizmanın dışarıdan aldığı her tür zararlı maddeye karşı bir koruma duvarı görevi üstleniyor.

Patolog ve toksikolog Kuno Güttler'e göre elbette ki vücudun kendi antioksidan savunma sistemi mevcut. Ancak Güttler kahvenin bu sistemi güçlendirici rol oynayabileceğini kaydediyor.

(Deutsche Welle Türkçe)