Sağlık Bilimleri Üniversitesi Gülhane Tıp Fakültesi Öğretim Üyesi Nöroloji Uzmanı Doç. Dr. Ömer Karadaş, unutkanlık denilince hemen herkesin aklına alzaymırın geldiğini ancak alta yatan çok daha basit nedenler olabileceği gibi daha hayati ve araştırılması gereken başka önemli nörolojik rahatsızlıklar da bulunabileceğini belirterek, "Bunları, epilepsi, beyin iltihabı, karaciğer yetmezliği, beyin damar hastalıkları, metabolik bozukluklar, tümörler, kafa travması gibi sorunlar şeklinde sıralayabiliriz." dedi.

Karadaş, yaptığı açıklamada, unutkanlığın, birçok kişinin yaşadığı bir sorun ve modern yaşamla birlikte gençlerde de görülmeye başlayan problem olduğunu söyledi.

Günlük yaşamdaki basit unutkanlıkların normal sayılabildiğini ifade eden Karadaş, bu durumun kişinin iş ve sosyal yaşamında sorunlar yaşamasına neden olacak kadar ciddi hale geldiği durumlarda buna yol açan nedenleri saptamak için hekime başvurulması gerektiğini dile getirdi.

Doç. Dr. Karadaş "Unutkanlık denilince hemen herkesin aklına alzaymır gelse de alta yatan çok daha basit nedenler olabileceği gibi daha hayati ve araştırılması gereken başka önemli nörolojik rahatsızlıklar da olabilir. Bunları, epilepsi, beyin iltihabı, karaciğer yetmezliği, beyin damar hastalıkları, metabolik bozukluklar, tümörler, kafa travması gibi sorunlar şeklinde sıralayabiliriz." ifadelerini kullandı.

Düzelebilme potansiyeli olan unutkanlık nedenlerinin tespitinin önemli olduğuna işaret eden Karadaş, şu bilgileri verdi:

"Bu sayede gereksiz ve pahalı tarama tetkikleriyle tedavilerin önüne geçilebilir. Unutkanlık şikayetiyle gelen hastanın hikayesi, yaşı, aile öyküsü, cinsiyeti, eğitim düzeyi, genetik bozukluğu, kafa travması, maruz kaldığı zehirli maddelerle ilaçlar gibi risk faktörleri saptanmalıdır. Ayrıca her birey zihinsel, davranışsal ve günlük işlevlerinin düzeyiyle değerlendirilmesi gerekmektedir. İleri yaşlarda ortaya çıkan 'bunama' olarak da bilinen ve zihinsel performansı etkileyen unutkanlığın, diğer deyişle demansın en yaygın görülen şekli olan alzamyır ise günlük aktivitelerde azalma ve bilişsel yeteneklerde bozulmayla nitelenen nöropsikiyatrik belirtilerin ve davranış değişikliklerinin eşlik ettiği nörodejeneratif bir hastalık olarak tanımlanmaktadır."

Vejetaryen beslenenler dikkat

Genç ve ileri yaşlarda görülen unutkanlık nedenlerinin büyük oranda birbirinden farklı olduğunu aktaran Karadaş, "Genç yaşta görülen unutkanlığın altında sistemik hastalıklar ve vitamin eksiklikleri ya da psikiyatrik bozukluklar daha ön plandadır. Çok yoğun ve stresli ortamda çalışma, zihnin sürekli meşgul olması, uykusuzluk ve kalitesiz uyku, depresyon, kaygı bozukluğu gibi psikolojik faktörler de unutkanlığa sebep olabilmektedir. Ayrıca tiroit hormonlarının eksikliği (hipotirodi), B12 ve folat gibi vitamin eksiklikleri, bazı kalp, karaciğer, böbrek ve kan hastalıkları gibi sistemik hastalıklar alzaymırı taklit edebilir." şeklinde konuştu.

Doç. Dr. Ömer Karadaş, özellikle yeterince et yemeyen ya da vejetaryen beslenen gençlerde yetersiz B12 alımı olabileceği gibi mideyle ilişkili hastalıklara bağlı yetersiz emilimin de B12 vitamin eksikliğine neden olabildiğini vurgulayarak, şöyle devam etti:

"Unutkanlığa neden olabilen bir diğer neden de uyku bozukluğu olabilir. Hafıza işlevleri açısından uyku, öğrenilen bilgilerin pekiştirildiği, gereksiz bilgilerin ayrıştırılıp önemli olanların depolandığı oldukça aktif ve yaşamsal bir süreçtir. Sağlıklı bir uyku, öğrenme potansiyeli ve zihinsel performansı artırmaktadır. Bu nedenle, uykuya dalma ve uykuyu sürdürme güçlüğü yaşayan bireyler dalgın, dikkatsiz, konsantrasyon zorluğu yaşayan, gergin ve sıkıntılı kişiler haline gelebilir ve buna bağlı unutkanlık problemi yaşayabilir. Bu nedenle unutkanlık şikayeti olan hastaların, hormonal, sistemik hastalıkları, uyku ve beslenme alışkanlıkları ayrıntılı irdelenmelidir. Bunlarla ilgili sorunlar saptandığında nedene yönelik tedaviyle tüm yakınmalar tedavi edilebilmektedir."

"Alzaymır için genetik faktörler de önemli rol oynuyor"

Karadaş, demans teşhisi konulanların yaklaşık yüzde 60'ını alzaymır hastalarının oluşturduğunu ifade ederek, "Bu da dünyada 28 ila 32 milyon alzaymır hastası bulunduğu anlamına gelir. Hastalığın kesin nedeni tam olarak bilinmemektedir. Hem gelişmiş hem de gelişmekte olan ülkeler açısından ciddi bir sağlık sorunudur." dedi.

Genetik faktörlerin de rol oynadığı alzaymır için uykusuzluk, ileri yaş, aile öyküsü, kadın cinsiyet, düşük eğitim ve kafa travması, inme, hipertansiyon, diyabet, obezite, hipotiroidi, depresyon gibi sorunların risk faktörleri arasında yer aldığına dikkati çeken Karadaş, sözlerini şöyle tamamladı:

"Hastalıkta en belirgin ve en erken görülen belirti bellek kaybıdır. Bellek kaybı başlangıçta, genellikle son olaylarla ilgilidir. Hastalar çocukluk dönemlerine ait olayları en ince ayrıntısına kadar hatırlarken, kısa süre önce olan olayları hatırlayamaz ve sorduğu soruları tekrar tekrar sormaya başlar. Yeni tanıştığı kişilerin adlarını, eşyalarını nereye koyduğunu hatırlayamaz olur. Yakınları unutkanlığından şikayet ederken hasta nispeten umursamaz görünür. Kişinin günlük yaptığı işleri hatırlamak için listeler yapmaya başlaması hastalığın habercisidir. Hastalık ilerledikçe zaman ve mekansal algılamada, konuşurken kelime bulmada zorluk, kompleks konuşmaları izlerken zorlanma, konuşmada anlam bozukluğu, birbirinin devamı olmayan sözler sarf etme, bir düşünceyi uygun harekete dönüştürmede zorluk, planlama ve muhakemede bozukluk, evde önceden rahatlıkla yapabildiği karmaşık işleri yapmaktan kaçınma, araç kullanmada zorlanma, öz bakımının azalması, çok iyi bildiği yerlerde kaybolma, gittiği yerlerden dönmede zorluk gibi bulgular hastalığın seyri sırasında ortaya çıkabilir."

Karadaş, yüksek eğitim seviyesinin alzaymır için koruyucu olduğunu, bir yabancı dil öğrenme, hobiyle uğraşma, haftada en az 3 gün yarımşar saat tempolu yürüyüş veya fiziksel egzersizin hastalığın hem gelişimini geciktirdiği hem de hastalardaki kötüye gidişi azalttığının yapılan çalışmalarla ortaya konduğunu aktardı.

Şeker hastalığının önlenmesi, kolesterolün düşük tutulması, sigaranın bırakılması, fazla kiloların engellenmesi ve Akdeniz tipi beslenmenin alzaymıra karşı koruyucu faktörlerler olarak sıralanabileceğini ifade eden Karadaş, ayrıca ilaç tedavisiyle daha uzun yıllar yaşam kalitesini iyi seviyede tutmanın da mümkün olduğunu kaydetti.