Ondokuz Mayıs Üniversitesi (OMÜ) Tıp Fakültesi Hastanesi Genel Cerrahi Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof.Dr. Cafer Polat, şöyle konuştu: “Tiroit bezi boynun ön tarafında 'H' harfine benzeyen, 20 gram ağırlığında önemli bir endokrin bezdir. T3 ve T4 olarak bilinen iki hormon üretir. Tiroit bezi sentezlediği bu hormonlar nedeniyle vücutta metebolizmanın merkezinde görev yapar. Bezin yeterince çalışmadığı durumlarda 'erken yorulma, halsizlik, kilo alma, ciltte kuruluk, saçlarda kırılma-dökülme, sürekli uyuklama isteği, soğuğa tahammülsüzlük, kilo alma, kabızlık, adet düzensizliği ve düşünce hızında yavaşlama' gibi şikayetler görülür. Bu durum hipotiroidi olarak adlandırılır. Bezin çok çalışması durumunda yukarıdakilerin tersine çarpıntı, sinirlilik, ellerde titreme-terleme, sıcağa tahammülsüzlük, uyuyamama, çok yemek yeme ancak zayıflama, hipertansiyon, ishal, adet düzensizliği, düşünce akışında hızlanma, konuşurken daldan dala atlama gibi belirti ve bulgular görülür. Tıpta bu durum 'hipertiroidi' olarak isimlendirilir. Halk arasında 'zehirli guatr' olarak bilinir.” 

“GEBELER YETERİNCE 'İYOT' TÜKETMELİ” 

“Yukarıdaki belirti ve bulguların tamamı veya bir kaçının kişi de olması o kişi de muhakkak guatr hastalığı olduğu anlamına gelmez. Başka birçok hastalık da benzer şikayetlere yol açabilir. Bu kişiler guatr hastalığı yönünden de araştırılmalıdır” ifadelerini kullanan Polat, guatr hastalığının en sık nedeni günlük tüketilen 'iyot'un yetersizliği olduğunu söyledi. Bu durumu önlemek için ülkemizde de sofra tuzlarına 'iyot' ilave edildiğini anlatan Polat, "Toplum olarak kalp sağlığımız için az tuz tüketmeliyiz fakat tuzumuzun iyotlu olmasına dikkat etmeliyiz. Özellikle gebelerin yeterince 'iyot' tüketmeleri önemli. Çocuğun guatrlı doğması böylece önlenmiş olur. Ayrıca, 'iyot'un çocuğun zekası üzerinde etkili olduğu da unutulmamalıdır” şeklinde konuştu. 

Tiroit bezinin içinde yumruların olmasının tıpta “nodüler guatr” olarak isimlendirildiğini, toplumda, özellikle de Karadeniz bölgesinde sık görüldüğünü, ancak çoğunlukla zararsız olduğunu, sadece takip edilmesi gerektiğini anlatan Prof. Dr. Cafer Polat, şu bilgileri verdi: 

“Aşağıdaki durumlarda tiroit nodülleri önem arz eder: Tiroit nodülleri büyüyerek bası belirtilerine yol açabilir. Yutma güçlüğü, solunum sıkıntısı gibi. O zaman ameliyat gerekebilmektedir. Nodüller, aşırı tiroit hormonu üretebilir ve yukarıda bahsettiğimiz belirti ve bulgulara yol açabilir. Bu durumlarda da cerrahi bir tedavi seçeneği olabilmektedir. Tiroit nodüllerinin çok az bir kısmı kötü huylu hastalığa yol açabilmektedir. Günümüzde tiroit kanserlerinin önemli bir kısmının tedavisi gerçekleştirilebilmektedir. Ancak, erken teşhis, tüm kanserlerde olduğu gibi, tiroit kanserinde de önemlidir. Boynunda şişlik şikayeti olan hastaların hekimlerince muayene edilmeleri ve bir boyun ultrasonografisi yaptırmaları ve gerekirse ultrasonografi eşliğinde ince iğne aspirasyon biyopsisi yaptırmaları erken tanıda yardımcı olmaktadır.”