Rol yapamam onun için politikacı olamam

 

Politikayı sevmiyorum. Ama politicalara büyük saygım var. Her partiye eşit mesafedeyim. Benimle ilgili bir karakter analizinde, benim asla politicalık yapamayacağım ortaya çıkarıldı.Çünkü ben ilişkilerimde her zaman olduğum gibiyim. Rol yapmıyorum, yapamıyorum.

Neysem O'yum.


Küçükken hep oruç tutardım, orucu seviyorum

 

Ben Ramazanları gündüz yemek yiyemezdim. Oruç tutardım küçükken. Oruç tutma derlerdi ama ben tutardım. Annemle dedemle birlikte olduğum için gece onlarla birlikte kalkar yanlarında bir şeyler yerdim. Bir defa bir saygıdeğer hanımefendi beni konuşturdu. Keziban Ece niye 'oruç tutuyorsun ' dedi,' Ya bir su için oruç tutmayıp da ne yapayım' dedim. Onu da gidip bizim patrona hanıma söylemiş, dayak yemedim ama azarlandım. Doğruyu söyleyince insanlar rezil olur, yalan olunca hiç rezil olmazlar. Keziban Ece'yi buldum geçenlerde, o hikayeyi de anlattım. Yaşıyor hala. Allah uzun ömürler versin.

 

Zehirleyip öldürmek istediler

 

Bir ramazan hatıram daha var. Çocukluğumda köydey iken, hayvanları götürmüşüz otlatmaya, kimse oruç tutmuyor. Aylardan da ilkbahar. Öbür köyün hayvanları geldi. Baktım arkasında çoban yok. Sonra baktım abim gelmiş. Bana bir şey vermek istiyor, pek anlayamadım. Bir tane çobanımız vardı, Tahıl G... Lakabı öyleydi. ‘Al lan bunu bakayım’ dedi. Onun korkusundan aldım. Sonra abim bana şu hayvanları çevir dedi. Daha sonra zarfı açtım, baktım; incir. İncirleri bir ısırdım, içinde beyaz bir şeyler vardı, tükürdüm attım hemen. Abim geldi cebimden incirleri aldı ama tükürdüğüm incirler yerdeydi. Çocuklardan birine gösterdim. İsmail idi gösterdiğim o çocuğun adı. Geçenlerde onla görüştük yaylada, o da hatırlıyordu. Dağa gidenlere azık verilir genelde. O gün bana azık verilmemişti. O gün Allah’a dua ettim, Allah'ım iyi ki zehirlenmişim. Hep birlikte köye döndük. Sofralar kuruldu.Çok keyif aldım.

 

Türkiye'de uyanık, İngiltere'de ise ahmak olanın değeri yüksek

 

Bizim restaurantlarımızda Ramazan ayı için ilginç olan şey; yemeyeceğin kadar çok yemek var. Ramazan aylarında iki ekmek alırdım ama birini çalardım küçükken. Ama hiç çaldığım ekmeği yiyemedim hep dayağını yedim. Bana küçükken ahmak diyorlardı. Türkiye’de olsa hiç uyanık değil derler. Ahmatlık kötüdür Türkiye'de, uyanıklık iyidir. Onun için bugün işyerlerimizin kapısında kuyruk var. İngiltere'de ahmaklara değer veriliyor. Türkiye de ahmak olmanın hiçbir değeri yok. Uyanık olanı överler. Burada ahmak olanın değeri yüksek.

 

Ramazan'ın tadı Londra'da çıkartılır

 

Bizim lokantalarda Ramazanın ta kendisi var. Ramazan'ın tadı Londra da çıkartılır. Bazen gerektiğinde iftar saatlerinde çıkıp ezanı ben kendim okuyorum. Yeni ramazanlar daha iyi. Ramazanı çok seviyorum. Şimdi oruç tutamıyorum. İftira gidiyorum ama oruç tutamuyorum. Büyük söylemişim aslında. Allah orucu yasak etsin ben yine tutarım derdim küçükken, çünkü orucu çok seviyorum. Allah öyle bir yasak etti ki, şimdi oruç tutamıyorum. Günlük protein almak zorundayım. Protein alıyordum ama zevk alacak şeylerden kaçınıyorum. Puro içiyorum mesela ama hiç oruç yiyormuş gibi hissetmiyorum. Çünkü niyetim önemli diye düşünüyorum.

 

Dünyada iki milyar hayranım var

 

Benimle ilgili bir film yapılıyor. Filmi yapan arkadaşlar araştırmışlar ve benim dünyada iki milyar hayranım olduğunu söylediler. Bir buçuk milyar müslüman var ama iki milyar benim hayranım bulunuyor. Ama bunun detayı yok. Bilindiği gibi Discovery Channel’da seneden beri tüm dünyada dönüyor bizimle ilgili haberler, filmler. Hayranlarımız geliyor yazıyor, çiziyor hiç kötü bir şey çıkmıyor. Discovery Channel'in yaptığı proğram 4 ayrı kanalda oynuyor. Başka kanallarda da oynuyor. Dünyanın her yerinden insanlar, gelip sokaklarda benimle fotoğraf çekiyorlar.

 

Restaurantçılık cennet mesleğidir

Ramazan sohbetleri ve iftar, Türk geleneğinde insanların bir araya geldikleri, toplumsal dayanışma ve yardımlaşmanın en güçlü olduğu sosyal olaylardır. İftar yemeklerinde esas olan şey insanda mutluluk duygusu oluşturmak. İnsanları mutlu etmenin öbür dünyada da cennetin kapısını aralamaktır. Biz cennet mesleği yapıyoruz.

 
Aktörlük yapmam, aktörlere saygım büyük


Bir film yaptık ama o dizi gibi oldu. Benim istediğim gibi naturel olmadı üstelik. Ben aktörlük yapmam. Dünyanın en büyük parasını da verseler yapmam. Ama Eğitim Vakfı  için bir şey yapmam gerekirse rol alırım. Ben aktör değilim. Aktörlere de büyük saygım var.


Çalışan personeller benim evlatlarımdır


Elemanlarıma evlatlarım diyorum. Staff çok aşağılık bir şey. Ben asla staff demem çalıştırdığım insanlara. Elemanlarla toplantı yapınca pazarlık ediyorum onlarla. Siz benden üstünsünüz diyorum. Benim iyi bir ailem olmadı. Siz benden daha eğitimlisiniz diyorum. Ben hiçbir zaman evladım demiyorum. Evladım ukalalık olur, ben evlatlarım diyorum genelde.

 

Her zaman Ramazan menümüz var

 

Ramazan menüsü her zaman hazır bizim restaurantlarda. Ramazan da yaptığımız şeyi diğer günlerde de yapıyoruz. Burada hem Türk kahvaltısı var hem de yabancı kahvaltı

 

Vakfımızda ne kadar talebe var söyleyemem

 

Geriye bırakcağımız insanlar talebelerdir. Vakfımızda ne kadar talebemiz var, söyleyemem. Bizim dinimizde, Türk kültürümüzde ne kadar çocuk okuttuğun söylenmez. Vakıf olayı da Uğur Dündar'la konuştuktan sonra ortaya çıktı aslında. Discovery Channel'de bizim hayatımız yayınlandık sonra Uğur DÜndar  da bizi keyif içinde yaşayan, altında arabaları olan biri olarak görüyordu. Ona bir gerçeği anlattım. Sonra şaşırdı. ‘Madem bu kadar çok sıkıntı çektin, niye kimseyi okutmuyorsun?’ dedi. O öyle deyince ben de mecburen vakıf hakkında konuşmak zorunda kaldım.


Süleyman Demirel'e mektup yazdım, git çalış dedi bana


Şimdi Tokat Reşadiye de vakfım var.Harçlığımı oraya gönderiyorum Ben okuyamadım bari ordaki çocuklar okusun. Benim 3 ailem vardı okutmadı, 4 . ailem de okumadı O da beni okutmayınca oturup Süleyman Demirel'e mektup yazdım. İki mektup yazdım ama birini iadeli tahaütlü gönderdim. Bir süre Demirel'den cevap geldi. Bana git çalış demişti. Hiç unutmam pembe bir kart üzerinde yazılıydı. Okula gitmeyen adam hem küçük hem de çalışamaz. Allah uzun ömür lerversin ama başbakana bak.

Bu okula gitmedi meselesi de şöyle ortaya çıktı. Museum of London'dan bir kadın geldi. Sorular sordu. Bana eğitimden bahsetmeyin dedim. Eğitim söylenmez dedim, öyle kaldı. Birgün iki menejer kızımızla birlikte fish and chips için Sarastro'ya gitik. Orda kızın biri dedi ki, bizim genel müdür sana ‘sahtekar’ diyor. Niye dedim 'Senin ilkokul diploman yokmuş, okula da gitmemişsin' dedi. Ondan sonra Meryem adlı bir gazeteci arkadaş geldi. Benim ilkokul diplomam bile yokmuş. Hiç okula gitmemişsin... Ondan sonra ortaya çıktı ve sonra sokak hayatımızı da anlatmaya başladık. Şimdi önüne gelen bunu soruyor. Discovery Channel'e bile anlatmadım. Açlıktan bazen ayaklarım kaşınırdı. Birgün doktora gittim, ayaklarım kaşınıyor dedim. Bana calcium getirdi ve sonra öğrendim ki calcium eksikliği kaşıntı yapıyormuş.


Anlatmadığım çok şey var

 

Anlatmadığım daha çok şey var. Onu ben kendi kitabımda yazacağım. Birisi yazmak istedi de ona müsaade etmedim. Yazılmış bir şey yok. Yazılmışsa iyi olur. İnsanlığa hizmet için her şeyi yaparım. Külüm işe yarayacaksa külümü alın. Kötü aileden gelmeyim, nerden mezun oldun gibi şeylerle övünemem. Genlerimden, içimde bir şey var. Herkes aklını kullanır, ben ruhumu kullanıyorum.


Aşk hayatımdan bahsedemem


Aşk hayatımı asla anlatmam. Aşk yalnız yaşanmıyor ki. Aşk ilişkilerim benim tarafımdan anlatılamaz. Diğer taraftan anlatılırsa ne üzülürüm, ne kızarım ne darılırım. Ama ben başkalarının hayatıyla ilgili kararları tek başıma veremem. Birisiyle aşk yaşa ondan sonra anlat, ayıptır değil mi? Vakti zamanında birini anlatmıştım. Gazeteci Faruk Eskioğlu geldi ‘hanımdan ayrılıyormuşsunuz, niye ayrılıyorsunuz?' diye sordu . Ben de 'aşkın dibini tutturdum' dedim. O çok tuttu iki hafta üst üste yayınlandı Londra Olay gazetesinde.

 

Projeler anlatılmaz, hayata geçirilir

 

Yeni projelerimiz var elbette ama proje anlatılmaz, yapılır. Ondan sonra da gazeteciler duyar. Biz sevgi dolu insanınız. Başkalarının projesi çoktur ama bizim sevgimiz çoktur.


Taraf tutmak, korkaklıktır

 

Ben kendimi bir takım veya partinin yanında göremem. Her partinin ve her takımın sponsoruyum. Her dini saygıyla karşılarım, severim. Bütün renklere, dinlere, kültürlere, inançlara saygı duyarım. Korkaklar bir tarafa takılır kalır. Korkak olursan sadece bir partiyi tutarsın. Ben korkak değilim. Ben safım , bu yüzden kolay kandırırlar ama beni kandıranla araya mesafe koymam, küsmem. Yine oturup o kişiyle çayımı içerim.