\"90 yıldır tarlasında ve tezgahından çıkamayan Anadolulu çiftçi ve işçileri, geldikleri yere mahkum etmek istiyorlar. Onların “kaplan”laşması, Avrupa’yı-dünyayı gezip dolaşması, Afrika’da kuyu açıp Endenozya’da Sahra Hastanesi kurmasını bir türlü kabullenemiyorlar.\"

Muhafazakar kesim para kazanmaya başladıkça holding yöneticisi kılıklı romantik solcuların alayı, dindarlara “din dersleri verelim de bari dursunlar” şeklinde bir tavır takınmaya başladı.

Dini ve dini jargonu çok iyi bilmeyen bu tipler piyasaya ha bire “türbanlının cipi,  lüks otellerde tatiller, ikinci eşler” kıvamında haber sürüyor.

Aynı tipler bazı medyanın da desteğini alarak “para en çok bize yakışır” demeye getiriyor.

90 yıldır tarlasında ve tezgahından çıkamayan Anadolulu çiftçi ve işçileri, geldikleri yere mahkum etmek istiyorlar.

Onların “kaplan”laşması, Avrupa’yı-dünyayı gezip dolaşması, Afrika’da kuyu açıp Endenozya’da Sahra Hastanesi kurmasını bir türlü kabullenemiyorlar.

Para kazanmak ve bu ülkenin nimetlerinden herkesin yararlanması çok doğal. 

Bazı dindarların, dindarlara daha fazla infak yapmasını hatırlatması da çok doğal, hatta elzem.  

Fakat bu uyarıcı pozisyonundaki bazı dindarlar, bunu yaparken nedense anlaşılmaz bir kompleksle sol jargonu kullanıyor. Ve düşmana değil kardeşlerine bu kadar şedid bir uslup kullanmaları, çok anlamsız ve uzaklaştırıcı.

Dindarları “gezip tozup gününü gün eden” insanlar olarak lanse edip hiç infak yapmamakla suçlayanların,  “İHH, Kimse Yok mu, Deniz Feneri, Yardımeli, Cansuyu” gibi iyilik meleği kuruluşların başarılı çalışmalarını kasti olarak görmezden geldiklerine inanmaya başladım artık.

Bu göznuru sivil kuruluşlara, insanlar infakta bulunmasa nasıl ayakta kalırdı diye sormak isterim onlara?

Tabi ki herkes gibi bu ülkenin çoğunluğunu oluşturan dindarların arasında da hata-günah işleyenler yok mu? Vardır mutlaka.  

Ama bu romantik solcuların münferit bir iki örnek üzerinden büyük bir kitleyi “sonradan görme”, “hırsız”, “yolsuzluğa batmış”, “hayatında fakir fukarayı zerre kadar düşünmeyen” insanlar olarak mahkum etmek ayıptan da öte gayrı ahlaki.

Yukarıda münferit olduğunu söylediğim olayların faillerine de şunu söylemek isterim. Kardeşim dahi olsa her kim ki kul hakkı yiyor veya yetim malı çalıyorsa iki cihanda da ona hakkımı helal etmiyorum. 

Aynen bu şekilde düşünen milyonlarca insanın olduğunu da biliyorum. Bizzat dinimizin ruhunu teşkil eden adalet ve merhamet damarını hiçbir “iltimas” gerekçesi perdeleyemez.

Bu romantik solcular, dindarlara din dersi vereceklerine önce  sömürdükleri sendikasız işçilerinin halini iyileştirip, ondan sonra holdinglerde yönetici olmak için birbirlerini yemeye devam etsinler.

Hiç merak buyurmasın bu romantik solcular, dindarlar dinlerini öğrenmenin yolunu her zaman bir şekilde bulur…

(platinhaber.com)