Saat 11.43 Radar- Burun yanlış. Pilot-...

Radar- Burun yanlış, düzelt gel.

Pilot- Tamam, anlaşıldı.

Suriye tarafından düşürülen RF-4E uçağımız, Akdeniz üzerindeki radarımızla ilgili bir "Test-eğitim uçuşu" sırasında Türk hava sahasından girip, daha sonra uluslar arası hava sahasına geçiyor ve burnunu Hatay-Amanoslara vererek alçak irtifa uçuşu yapıyor.

Radarımızla pilotumuz arasında geçen, yukarıdaki diyalog ise uçağımız düşürülmeden 15 dakika önce gerçekleşiyor.

Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu'nun, "Olaydan 15 dakika önce böyle bir ihlal söz konusu" dediği olay bu.

Uçağımız bir kavis çizerek tekrar başlangıç noktasına dönüyor. Türk karasularından giriyor, uluslararası hava sahasına geçiyor.

Radar- Baş, istikamette.

Pilot- Pozitif.

İşte ne oluyorsa o anda oluyor. Uçağımızın radarımızla, alçak irtifa test uçuşu yaptığı bu sırada, bölgeyi kapsama alanına alan diğer radarlarımız 11.57'de Suriye'nin füze sistemlerini kaldırdığını tespit ediyor. Zaten 1 dakika sonra da uçağımız, uluslararası hava sahasında vuruluyor.

Davutoğlu, "Uçağımızla ilgili tereddüt oluşturacak bir durum yok" derken bunu kastetti. Çünkü değişik radarlardan yapılan tespitlerde, uçağımızın vurulduğu yer; uluslararası hava sahası ve Suriye'ye 13 mil uzakta.

Uçağımız vurulduktan sonra bir süre yalpalayarak gidiyor ve radar alanının dışına çıkıyor. 13 milde vuruluyor, 8 mile, yani Suriye karasularına düşüyor.

Türkiye, Suriye'deki durumu şimdiye kadar Suriye yönetimi ile kendi halkı arasında ve Suriye ile uluslararası camia arasında bir sorun olarak gördü. Türkiye-Suriye sorunu olarak takdim etmedi. Arap liginin devreye sokulması, BM Güvenlik Konseyi'nin harekete geçirilmek istenmesi bu stratejinin bir sonucuydu.

Yarın NATO Daimi Konseyi, çağrımız üzerine toplanacak. NATO'yla ilgili bir ayrıntı vermek istiyorum. Çünkü, NATO'dan ne çıkacak ya da bir adım ileri gidelim NATO'dan Suriye'ye bir yaptırım ya da müdahale kararı çıkar mı şeklinde sorular var. Bu aşamada bir yaptırım ya da müdahale kararı çıkmaz. Çünkü biz NATO'yu 4. madde kapsamında toplantıya çağırdık. Dışişleri Bakanı Davutoğlu ilk elden bilgilendirme yapacak NATO üyesi ülkelerin dışişleri bakanlarına. Uçağımızın vurulmasının bir NATO üyesi ülkeye saldırı kapsamında değerlendirilip, müdahale kararının alınması istendiği taktirde 5. madde kapsamında NATO'yu toplantıya çağırmak gerekiyor. NATO şimdiye kadar sadece ABD'nin isteği üzerine 11 Eylül'den sonra Irak için almıştı bu kararı. Yani çok işletilen bir mekanizma değil. Ayrıca şimdiye eylem planımız haklılığımızı ilk elden dünya kamuoyuna ve NATO, BM Genel Sekreterliği, BM Güvenlik Konseyi ve Arap ligine anlatmak.

Suriye'nin müttefikleri olan İran ve Rusya'ya da yapıldı bu bilgilendirme.

Orada Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu'nun çok tarihi bir uyarısı var.

Hem Rusya Dışişleri Bakanı Lavrov'a hem de İranlı meslektaşı Salihi'ye.

Sizin Suriye konusundaki tutumunuzu biliyoruz. Biz şimdiye kadar Suriye konusunu Suriye yönetimi ile Suriye halkı arasında ve Suriye ile uluslararası camia arasında bir sorun olarak gördük."

Davutoğlu bu hatırlatmayı yaptıktan sonra, "Ta ki uçağımızın düşürülmesi olayına kadar" diyor.

İşte ondan sonra gelen satırlar, bu konudaki Türkiye'nin Suriye politikasındaki değişikliği gösteriyor.

"Kilis'te konteynır kente yapılan saldırıyı dahi büyük bir sorun haline getirmedik. Ama uçağımıza uluslararası sularda Suriye tarafından bir saldırı yapıldı. Suriye politikamızdan farklı olarak artık bu konu Türkiye ile Suriye arasında bir sorundur."

Uçağımızın vurulduğu füze savunma sistemlerini Suriye'ye veren Rusya'nın Dışişleri Bakanı Lavrov ise, "Çok üzücü ama soğukkanlılıkla hareket etmek gerekiyor" diyor. Ardından, "Ben konuşacağım" diye karşılık veriyor.

Bunun üzerine Davutoğlu, "Biz sizden Suriyelilerle konuşmanızı talep etmiyoruz. Konuşup, konuşmamak sizin bileceğiniz bir şey. Ama size bir şey söyleyeceğim. Konuştuğunuzda Suriyeliler size, başka şeyler söyleyecekler ama uçağımız vurulmadan önce, onların yaptığı telsiz konuşmalarının kayıtlarında onların Türk uçağı dedikleri ortaya çıkıyor. Bunu bilerek konuşun" diyor.

Kritik bir süreçten geçiyoruz.

Osmanlı, iki Alman denizaltısına, "Yavuz ve Midilli" adını vererek, Birinci Dünya Savaşı'na sürüklenmişti.

Şimdi bir savaş uçağından dolayı Suriye ile savaşa sürüklenecek mi? Başımızda ittihatçılar da yok, Enver Paşa da.

Soğukkanlı ama tam saha pres uygulanıyor.

Bu eylem planının birinci aşaması.

Bir de ikinci aşama var. Ama şimdilik dillendirilmiyor.

(Yeni Şafak gazetesinden alınmıştır)