1945 yılında, II. Dünya Savaşı bittikten sonra, savaşın galipleri olan ABD, Rusya, Fransa ve İngiltere ile Çin, bir daha toplu ve kıtasal savaşlar olmasın diye yeni bir ruh ve anlayışla ve de diğer kurucu üyelerin Antlaşmayı onaylamasıyla 24 Ekim 1945 tarihinde "Birleşmiş Milletler Teşkilatını" kurarak,  1919 yılında kurulmuş olan "Milletler Cemiyeti"ni yeni baştan şekillendirdiler.

 

O günden sonra konvansiyonel silahların kullanıldığı ve "Dünya Savaşı" olarak anılabilecek toplu ve kıtasal bir savaş yaşanmadı, milyonlarca insan da ölmedi.  Ama ne savaşlar bitti ne de devletlerin bir diğerini zayıflatmak ve yok etmek için harcadığı çabalar. Yeni yöntemler bulundu ve mücadele halen acımasız bir şekilde, görünüşte kansız ama sonuçları çok üzücü bir şekilde devam ediyor.

 

Süreç içinde, gelişen teknoloji ile birlikte konvansiyonel silahlar, yani küçük veya büyük boyutta patlayıcıların kullanıldığı, insanoğlunu ve onunla birlikte de çevresindeki bitki veya hayvan olmasına bakılmaksızın tüm canlıları yok eden veya da yaralayan silahlar yerlerini sanal silahlara bıraktı.

 

Küresel ekonomide bütün etkin faktörlerin bir şekilde birbiri ile bağı bulunmakta.  Bu bağı bozacak veya koparacak girişimler özellikle önce kitlesel olaylara sonra büyük krizlere, sonra da yönetimlerin değişmesine veya da değiştirilmesine kadar gidiyor.  

 

İran'a ABD'nin ve AB'nin birlikte uyguladıkları ekonomik ambargo,- İran'ın petrol zengini olmasına rağmen- enflasyonu yüzde 500'lere fırlattı, ilaç, yedek parça ve hammadde sıkıntısına soktu, işsizliği yukarı çekti ve dünya ile yaptığı ticaret ip gibi kesildi.

 

Kuveyt'e saldıran Irak'ın, dünya üzerinde var olan petrol tekeline ve pazarına zarar vermemesi için ABD'nin Irak'a yönelik gerçekleştirdiği "Çöl Fırtınası" harekatının bedelini önce ABD kendi cebinden ödemiş sonra da, dünyadaki petrol kaynaklarının yüzde 80'inen sahip olması nedeni ile arttırdığı petrol fiyatları sayesinde hep birlikte ABD'ye dolaylı veya da dolaysız olarak bizler ödemiştik, kural böyle...

***

Rusya Federasyonu devlet başkanı Putin, Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği (SSCB) dönemini yeniden canlandırmak niyetinde. Başbakanlıktan tekrar Cumhurbaşkanlığına geçince bu hayalini gerçekleştirmek için düğmeye bastı ancak dünyanın ekonomik yapısı SSCB'nin dağıldığı günkü gibi değil. Bırakılan yerden başlayabileceğini sansa da, köprülerin altından çok sular aktı, birçok denge de değişti son 30 yılda.

 

Putin bu yolda korkusuzca atacağı adımların, dünyanın yeni dengeleri içinde Rusya'ya kazanım değil felaket getirebileceğini göremiyor ve kendini hala soğuk savaşın güçlü ve dokunulamaz iki kutbundan birisi zannediyor.

 

Petrol fiyatlarındaki düşüş, ABD'nin Rusya'ya karşı başlattığı ekonomik savaşın ilk adımı. Rusya'nın ekonomisi petrolün varil fiyatı ile doğrudan bağlantılı. Dışsatımının neredeyse yüzde 71'i petrol, doğalgaz ve kıymetli madenler. Bunun yarısının alıcısı da AB.       

    

Ukrayna sebebiyle ABD ve AB tarafından Rusya'ya uygulanan yaptırımlar sonucu önce Rusya'dan sermaye çıkışı hızlandı sonra yatırımlar azaldı, arkasından da büyüme gerilemeye başladı. 2008'deki büyüme performansı yüzde 7-9 arası iken, 2015 öngörüsü -0.5 ile +0.5 arasında olacağı. Rusya'nın başının seneye enflasyonla, işsizlikle ve yokluklarla derde gireceği kesin. Belki de Arap Baharı'nın Rus versiyonu bile yaşanabilir önümüzdeki yıllarda Rusya'da.

 

Petrolün varil fiyatı yapay olarak düşürülünce bizler endirekt olarak geçici bir süre için ucuzluk yaşayacağız ama, Rusya, Ukrayna'nın bir kısmını topraklarına katmanın bedelini ödedikten sonra petrol fiyatları fırlayacak ve aradaki düşüşün bedelini hep birlikte bizler ödeyeceğiz aynen "Çöl Fırtınası Harekatını" elbirliği ile ödediğimiz gibi...          

 

Ata ATUN

e-mail: [email protected]

http://www.ataatun.org 

Facebook: Ata Atun

http://www.twitter.com/ataatun