Ahmet Hakan ‘Bir saçmalığın sonu’ adlı köşe yazısında Ordu evleriyle ilgili yeni düzenlemelerden bahsetmeye çalışmış. Hatta hızını alamamış ertesi gün de aynı konuyu köşesine  “orduevi maceralarım” olarak taşımış.

Ordu evlerine ve askeri kamplara çoook uzak bir isim olduğu yazdıklarından belli oluyor. Ama hiç değilse mış’lı kelimeler kullanmış.

Onun için 'Bir saçmalığın sonu' derken saçmalayışı hoş görülebilir.

Ordu evlerine giriş kurallarından ilgi çekebilecek bölümlerini alıp kendine ve kimilerine göre çözümlemiş, mutlu olmuş...

Askeri kamplarda, Astsubay, Subay ve General ailelerine ait restoranlar ayrı yerlerdedir. Plajları ayrıdır. Hatta General'in kendine ait kumu bile vardır.

Mesela bir İngilize bunları anlatmak zordur, çünkü "Mantığın bittiği yerde askerlik başlar" sözünü henüz tercüme eden çıkmamıştır.

Ahmet Hakan yine yazısında "Ordu evlerine yabancı uyruklu kişiler adım atamazmışşş" diyor ;  yanlış!  çünkü askeri aileden gelmiyorsanız zaten Türkiye vatandaşı da girememektedir. Ama yabancı kişinin de asker ailelerine bir yakınlık derecesi varsa ordu evi ve askeri kamplara rahatlıkla girebilmektedir.

Kirli paslı kıyafetlerle giremezsiniz diyor ya, onu bırakın asıl, kot pantalonla bile giremezdiniz ordu evlerine...

Hele erkekler için kravatsız giriş yapmak bir hayaldi.

Biz kıyafetimiz uygun olmadığından, ailece ordu evlerinin kapısından aç açına döndüğümüz çok olmuştur.

Askeri lojmanlarda bulunan askeri havuzlara gitmek te başlı başına bir maceraydı.

Erkek veya kadın, yani saçı olan herkesin, havuza girerken kafasına huni benzerinde bir yüzücü bonesi takması mecburiydi..

Yüzme bilmeyen bile yüzücü gibi görünürdü havuzun içinde, kafasında bone, suda çırpınırken.

Havuzun içinde hepimiz çirkindik. Onun için yüzmek yerine saatlerce şezlongta güneşin altında kavrulduğumuz zamanlar çok olmuştur.



Havuz bölgesine giriş yapmadan filmlerdeki esir kamplarına benzer, sicim gibi soğuk suyun fışkırdığı labirent benzeri bir odada koşuştururduk.

En son da, kurban kesilmişi andıran, kan rengi ilaçlı sudan yürüyerek ulaşırdık havuz bölgesine.

Orada görevli olan askerler, belki de ilk defa biz sivilleri kıskanmaz, can çekişimizi izledikce eğlenirlerdi.

Ama bu eziyetler bir yana, hayatında yiyebileceğin en ucuz hamburgeri orada yerdin.

Askeri kamplarda ise,  karın doyurmak ayrı bir maceradır. Kafe bölümünde alacağın bir tost bir ayran için, ayrı ayrı fiş kestirir , yanyana olan pencerelerin önünde iki kere sıraya girersin.

'Şu yanınızda duran ayranı da verseniz, bende sıraya girmesem, hem size de kolay olur '

deme cesaretinde bulunduğum imkansız isteklerim de olmuştu tabii.


Ahmet Hakan, başından geçen 2-3 defa Ordu evi maceranın sonunda, zaten bir daha gitmeme kararı almışsın.

Yönetmelik değişiklilerini bırakta, bunları yaşayanlar düşünüp sevinsin. Niye sen bu kadar takıldın ki bu konuya?