Başta yargı ve güvenlik bürokrasi olmak üzere devletin tüm kurumlarında otonom bir yapı oluşturmuşlar.
Siyasilerin, devletin en kritik konumdaki yöneticilerin kriptolu telefonlarını dinlemişler.
Haraç vermeyen iş adamalarına komplolar kurup şantaj yapmışlar.
Kendilerine muhalif olan ya da potansiyel tehdit gördükleri her kesimden gazetecinin gizli kayıtlarını tutmuşlar.
Yüzbinlerce Türkiyelinin her adımını izleyip kaydetmişler.
Hatta sırf ünlü siyasetçilerin, gazetecilerin, iş adamlarının yakını oldukları için kadınların mahrem görüntülerini, kaydetmişler.
Hiçbir ilkeleri yok. Sadece karşılıklı olarak eşleri ilgilendirecek mevzuları bile “ahlak nutukları” eşliğinde sosyal medyada yayıyorlar.
Kimilerimizse bu korkutucu tabloya rağmen hâlâ akla ziyan formüllerin peşinde.
“Hoca Efendi iyi çevresi kötü…”
“Çevresi iyi Hoca Efendi kötü…”
Peki, kendisi iyiyken çevresi kötü olan ortalama bir hoca efendi, çevresinin dünya üzerindeki hiçbir ahlaki kritere uymayan faaliyetlerinden ne kadarına göz yumabilir?
Ya da hoca efendisi kötü olan bir
çevre, hoca efendisinin ahlak ve mantık dışı operasyon emirlerine
vicdanını, inançlarını, ilkelerini bir kenara koyup azami kaç yıl
uyabilir
?
Geçiniz.
Hadi tek derdi pozisyonu
olanların tarihe kaydedilen utanç vesikalarını kişisel sorunlar
çekmecesine postalayabiliriz diyelim. Peki ya milyonlarca seçmenin
iradesinden sorumlu olan, yılların partilerinin liderlerine ne buyrulur?
İyisiyle kötüsüyle 80 yıllık bir tarihi olan CHP’nin lideri Sayın Kılıçdaroğlu, bu illegal yapının edimlerine ortak olmasının sonuçlarını en azından seçmenleri adına düşünmüyor mu?
Meclis
kürsüsünde illegal yollarla elde edilmiş, neyidüğü belirsiz tape'leri
okurken, CHP’lilere vadettiği AK Parti sonrası Türkiye’nin ipuçlarını da
verdiğini fark etmiyor mu?
Veya düşürülen Suriye
uçağıyla ilgili bilgi aldığını söylediği devletin içindeki o odakla
kurduğu ittifakın bedelini partisinin nasıl ödeyeceğini
hiç hesap etmiyor mu? Her şey bir yana, Baykal’ın başına gelenleri de mi hatırlamıyor?
Ya MHP lideri Sayın Bahçeli.
Cemaatin bu kirli savaşındaki hamlelerine “iltimas geçerken” geçen
seçimlerde partisine seks kasetleriyle yapılan operasyonu nasıl göz ardı
ediyor?
MHP seçmenin, bu ahlak dışı edimlerle sağlanacak bir seçim zaferini içine sindirebileceğine gerçekten inanıyor mu?
Bir
siyasal iktidarı, çeteyle kurulan fiili ittifak sayesinde, demokrasi,
insan hakları ya da ulusal güvelik pahasına devirmeyi meşru görmek yüzde
kaç oya değer?
Geldiği gibi sandıkla gönderilebilecek bir hükümeti, bürokratik darbeyle devirmeye kalkanlara göz yumarak elde edecekleri kirli iktidarda ne kadar ve nasıl kalacaklarını da düşünüyorlar mıdır dersiniz?
Bu
konulara kafa yormak yalnızca kaybettikleri ahlaki pozisyonu kısmen de
olsa iyileştirmeye yaramaz. Söz konusu ilkesel sorgulama aynı zamanda
kendilerine sağlıklı bir muhalefetin ve dolayısıyla uzun vadede
iktidarın kapılarını da aralar.
1950’den beri âdeta tekerrür eden yakın siyasi tarihimiz işte şuracıkta duruyor, görmüyor musunuz?

(Türkiye)