\"Dinamit\" gibi iki genç gazeteci.
Latif Şimşek ve Rasim Ozan Kütahyalı.


Bu ikili önceki gece sabaha kadar Uğur Dündar\'ı özel yetkili savcıların darbeci generalleri sorgulaması gibi sorguladılar. Bir farkla ki, canlı yayında ve ben bu yayın yüzünden uykusuz kaldım.

Herkes izledi, herkes gördü, herkes bildi, Uğur Dündar araştırmacı-karıştırmacı-soruşturmacı gazeteciliğinin ne anlama geldiğini!

Dinamit ikili sordukça \"duayen gazeteci\"nin yıldızları dökülmeye, 28 Şubat sürecinde yaptıkları hatırlatıldıkça sadece ve sadece \"yalan, hepsi yalan, külliyen yalan\" diyebiliyordu.

\"Şerafettin Yardımedici\" ismi hatırlatılınca adeta çılgına döndü enaniyetin zirvesindeki adam.

Yardımedici, \"gizli kamera gazeteciliği\" yüzünden intihar eden Uğur Dündar gazeteciliğinin ilk kurbanlarındandı.

Büyük gazeteci, duayen gazeteci, araştırmacı, soruşturmacı, karıştırmacı gazeteci dediğin Uğur

Dündar gibi olmalı!


Mesleki tarihinde hiç olmazsa birkaç tane \"ceset\" olmalı değil mi?

Kendisiyle konuşmak istemeyen kişilerin evlerine baskın yapıp evine, arazisine hatta içine zorla girmeye çalışmalı büyük gazeteci!

Büyük gazeteci okulda cuma namazı kılan çocukları ve öğretmenlerini adeta bir terörist faaliyet yapıyorlarmış gibi göstermeli!

Büyük gazeteci dediğin darbe süreçlerini destekleyen haberler yapmalı, hatta bu süreçlerin içinde olmalı!

\"Halk sağlığı adına\" pastanelerde, lokantalarda, gıda üretim alanlarında hamamböceği kovalamak gibi olumlu işleri yok değil.

Ama...

Şu Şerafettin Yardımedici olayını asla unutamıyorum. Adam, kendisine gönderilen bir kadının cilvelerine tahammül edemeyince, Uğur Dündar\'ın gizli kamerasına yakalandıktan bir süre sonra insan içine çıkamaz hale gelince seccadesinde intihar etti!

İnsan başına böyle bir olay geldikten sonra ne kadar haklı gerekçelere sahip olursa olsun, utanır ve susar. Ama o ne utanıyor, ne susuyor. Hâlâ \"O adam kadınları cin çıkarıyorum diye kandırıyordu\" demeye devam ediyor.
28 Şubatçılar\'a desteği filan bir tarafa -çünkü bunlar bizim işimiz değil, savcıların işi- meslek ahlakı, gazetecilik normları açısından ele almak lazım bu tarzı.

Bilinmeli ki, reyting sizin mesleğinizi ilkesel olarak iyi yaptığınızı göstermez. Hatta nelerin reyting yaptığını, hangi tercihlerin reyting yaptığını düşünürseniz reytingin çokluğu olumsuzluk anlamına da gelir.

Hayat boyunca, hatta öldükten sonra da bu sicil seni takip edecektir. Çünkü sen yaptığın yayınlarla insanların hayatıyla, itibarıyla oynadın.

Eminim ki önümüzdeki yıllarda mesleğin okullarında \"Kötü örnek\" denince ilk akla gelen kişi olacaksın.
Mehmet Baransu ve Tuncay Opçin\'in son çıkan Pirus adlı kitabında Uğur Dündar Gazeteciliği hakkında epeyce detay bilgi var. Özellikle 2003-2004 yıllarındaki rolü hakkında, bir bakın derim.

\"Zenci Türk\" bir gazetecinin hatıraları...

\"Zenci bir Türk, medya dünyasının içyüzü\" başlığını görünce hemen eğildim. Çünkü ben de bu yapıda kendimi zaman zaman zenci gibi hissediyordum.

Adnan Menderes de öyleydi, Tayyip Erdoğan da zenciydi!


Meğer kitabın yazarı Yüksel Evsen de zenciymiş!

Kitapta bir zenci olarak Kral TV Genel Müdürlüğü ve Star TV Genel Müdür Yardımcılığı sırasında yaşadıklarını anlatmış.

\"Kral TV\'ye genel müdür oldum, aleyhimde yazı yazmayan köşe yazarı kalmadı\" diyor.
Hakkında CHP, TBMM\'de başbakana ve ilgili bakanlara birçok soru önergesi vermiş. Minyeli Abdullah Berhan Şimşek bile karşı çıkmış Yüksel\'in genel müdürlüğüne...

Yüksel\'i tanırım. Bir gurbetçi çocuğu. Üstelik Adanalı.

Beyaz Türkler\'in hiçbir özelliğini taşımıyor iken nasıl olur da ülkedeki major kanallardan birinin başına geçersin sen...

Ne yazık ki bu ülkede, özellikle medya alanında Hindistan\'dakinden daha kuvvetli bir kast sistemi var. Kitabı okuyun da görün.

Kitabı, Doğan Grubu\'nun DR\'lerinde aramayın. Çünkü kitapta Hürriyet Gazetesi ve Magazin Servisi hakkında acayip bilgiler de var!

(BUGÜN)