Bundan tam yirmi iki sene önceydi. Londra’ya yerleşme hazırlıkları yaparken, İngiltere’de  yaşadıklarını bildiğim Osmanlı Hanedanına mensup şahsiyetlerle tanışma imkanı bulmuştum.


Bu tanışmalar sırasında Güney Londra’nın Surrey bölgesinde yaşayan Beyzade Fethi Sami Baltalimanlı ile adeta geçmişe yolculuk yaptığımız uzun söyleşilerimiz oldu.


Bunların bir kısmı o yıllarda görev yaptığım günlük gazetede seri yazı olarak yayınlandı.


Yayınlanmayan kimi anıları da siz okurlarımla paylaşmak istedim... İşte Fethi Sami Bey’in anlattıkları...


HANEDAN ÇOCUKLAR GİBİ SEVİNÇTEN AĞLADI


“1936’da Leeds Nice’de (Fransa’da) bizim süvariler yarış kazandılar. Altın madalya alınca İstiklal Marşımız okunuyor, hep birlikte gözyaşlarımızı tutamıyoruz... Hanedan vatan hasretini bir İstiklal Marşı süresince de olsa gözyaşları ile gidermeye çalışıyordu. Bütün yaşayan Hanedan tam kadro oradaydı...


İkincisi, 1948’de burada dünya olimpiyatları yapılıyordu. Akar, Gazenfer Bilge, Mersinli Ahmet, Celal Atik ve Yaşar Doğu hepsi birer altın madalya almıştı.


O zaman Türkler 7 altın madalya kazanmıştı. Wembley Stadyumu 110 bin İngiliz ile dolu...


Orada bizim güreşçilerimiz birinci, ikinci ve üçüncülük kürsülerine çıktılar. İlk olarak İstiklal Marşımız çalındı. Herkes ayağa kalktı, 110 bin kişilik Wembley Stadyumu’ndakiler İstiklal Marşımız ve Bayrağımız gölgesinde ayakta, saygı duruşunda... Dinlediler marşımızı, oturdular....


İkinci kategoride yine Türk İstiklal Marşı...


Tam 4 altın madalya almışız, dört defa ayağa kalkıyor bütün stadyum ve hepsinde koskocaman Türk bayrağı çekiliyor.


Sonuncusunda yine Türk bayrağı ve İstiklal Marşımız...


Stadyumdaki İngiliz seyircilerin ‘yine mi Türkler’ homurtuları arasında yine kalkarak esas duruşa geçip, İstiklal Marşımızı dinleyip, bayrağımıza saygı göstermek zorunda kaldılar.


Biz sevinçten, coşkudan bağırıp çağırıyoruz. Ağlayan ağlayana, bağıran bağırana...


Çünkü bizim için bu tablo görülmez bir mutluluktu, gurur vesilesi idi...


Bunca sene vatandan uzak kalmışız, horlanmışız, çile çekmekteyiz. Anadolu’dan ayrılmadan önce son dört sene mütareke dönemi idi, 9,5 yaşımdan 13,5 yaşıma kadar ne çocukluk tadabilmiştim, ne de böyle mutlu tablolar görebilmiştik.


Bunlara bir de vatandan uzakta kalmak eklenince biz sevinmeyecektik de kim sevinecekti?


O günleri gördük, yaşadık, içimiz kan ağladı. Şimdiki nesil bilmez, görmedi yaşamadı o günleri..


Anlatmakla yaşamak bir değil ki...”


KIZ KARDEŞİM CANINA KIYDI


İngilizlerin verdiği işsizlik yardımı Hanedan arasında huzursuzluğun, mutsuzluğun başlıca sebeplerinden biri...


Yabancılar ile evlenmeyi reddeden Fethi Sami bey’in kız kardeşlerinden Hatice sık sık intihardan sözediyor...


“Gavur memleketi”
nde sığıntı gibi yaşamak ağır geliyor.


Ve sonunda korkulan oluyor...

 

Devamını Fethi Sami Bey’den dinleyelim:


“Kız kardeşim Hatice bir gün ‘ben kendimi pencereden atıp canıma kıyacağım. Artık gavurun verdiği sadaka ile yaşamaya dayanamıyorum. Sen evlisin, karın var, ama bizim çektiğimiz sıkıntıyı anlayamazsın, böyle yaşamak çok ağırıma gidiyor’ diyordu. Kardeşimi ikna etmeye çalıştım, ‘sen müslüman değil misin, bu düşündüklerin müslümanlığa uyar mı, müslüman hiç kendi canına kıyar mı diyerek ikna etmeye çalıştım. Ama benim söylediklerimin pek tesiri olmayacağı endişesini taşıyordum. Korktuğumuz akıbetin başımıza geleceği gün yakındı sanki...


Bir sabah kardeşim Saip’ten telefon geldi. ‘acele gel, Hatice kendini 7. kattan attı’ dedi.


Öldü gitti kızcağız, geride bir terliği kalmıştı.


Ne malı ne mülkü giyeceği bile yoktu. İşte bizim ailemizin yaşadıklarından size sadece birkaç misal.”


Uzun söyleşi günlerinden kalma küçük bir anı bu.


Virgülüne dokunmadan aktarmaya çalıştım.


Çünkü sadece bugünü yaşayıp, yarın endişesi duyanlara bazen geçmişi hatırlatmanın yararlı olacağını düşünenlerdenim.


Memaliki Osmanlı’nın varislerinin bile içine düşmekten kurtulamadığı zorluk, yokluk yılları herkesin başına gelebilir çünkü.

 

Unutmamak lazım.

 

Beyzade Fethi Sami Efendi 22 Aralık 2006, Cuma sabah 02.00’de vefat etti, cenazesi 28 Aralık Persembe günü Londra Süleymaniye Camiinde kılınan namazın ardından Brookwood Müslüman mezarlığında toprağa verildi