Türk markası ile otomobil yapalım ama... Önce ülkede yabancı marka ile üretilen otomobillerin kapı kollarını yapalım.
Yerde ararken gökte, (Pardon... İçeride ararken Amerika’nın Detroit şehrinde) bulduğumuz “Babayiğit”, her ne kadar (Ne demiş büyüklerimiz “Söyle söyle... Yalan da olsa... Hoşumuza gidiyor” demiş ya... İşte o biçim) yakında “Törkiş Oto” işi tamam diyor ise de... Bu iş biraz karışık bir iş gibi görünüyor.basit bir örnek: Türkiye’de üretilen, dışarıya ihraç edilen yabancı markalı otomobillerin kapı kollarını bizim Bursa’daki sanayi tesislerinde üretiyorduk. Geliniz görünüz ki, (1) döviz kuru nedeniyle ithalatın ucuz hale gelmesi, (2) Dışarıda bu işi yapanların çok sayıda ürettikleri için maliyet avantajı gibi nedenlerle, otomobil fabrikaları kapı kollarını içeriden alacak yerde Çin’den, Tayvan’dan ithal eder oldu. Bursa’da kapı kolu yapan tesisler ya kapandı ya da başka ürünlere yöneldi.

Bizde motor blokları da dökülüyordu. Otomobilde kullanılan çok parça üretiliyordu. Ucuz ithalat ve “ekonomik ölçek” nedeniyle çoğu üretilemez oldu.

Bir otomobil tesisi otomobilde kullanılan parçaların tümünü veya büyük kısmını kendi üretmez. Yan sanayiden temin eder. Türkiye’de otomotiv yan sanayi çok gelişti. Mevcut otomotiv fabrikalarına büyük ölçüde parça temin etmekle kalmıyorlar. Otomotiv yan sanayinin yılda 7 milyar dolara yakın ihracatı var. Ama yetmiyor. Her parçayı üretemiyoruz.
Sorun sadece teknoloji sorunu değil. Bizim otomobilde kullanılan parçaları yapmayı becerip beceremeyeceğimiz sorunu değil. Sorun (1) Ölçek ve (2) Maliyet sorunu.
Bunları moral bozmak için değil, güçlükleri hatırlatmak için yazıyorum. “İşte meydan... İşte Amerikalı Pehlivan” Biz alkışlamaya hazırız.

Topal karıncaya sormuşlar “Nereye böyle?” Cevaplamış “Hicaz’a
gidiyorum.” Gülmüşler “Bu halinle mi Hicaz’a varacaksın?” O aldırmamış... “Varamasam bile, o yolda öldü derler” demiş.”Besmeleyi çekerek yola çıkıyoruz... Ötesi Allah kerim!..”

2011 bütçesine 10 üzerinden 9


2011 yılı bütçe uygulaması ile ilgili rakamlar açıklandı. 12 ayda gider 313 milyar TL -Gelir 286 milyar TL=Açık 17 milyar TL. Faiz dışı fazla 24 milyar TL.
Bütçe açığının büyüklüğü, küçüklüğü şimdilerde ekonominin durumunun göstergesi oldu. Açık büyük ise ülke borçlanıyor. Sadece ek borçlanmaya gitmek zorunda kalmıyor. Eski borçların faiz ve ana paralarını ödeyemiyor.
Bütçenin iyi olup olmadığının ölçüsü, açığın milli gelire oranı. 2011 yılında bizim milli gelirimizin 1 trilyon 280 milyar TL (Veya 766-796 milyar dolar dolayında olması bekleniyor. Bütçe açığımızın bu durumda milli gelire oranı yüzde 1.5 dolayında hesaplanıyor.
Bugün sanayileşmiş Batılı ülkelerde açığın milli gelire oranı yüzde 10’dan başlıyor, ortalama yüzde 6 dolayında. Biz yüzde 1.5 oranındaki açık ile rekortmeniz.

Kaldı ki bütçe açığımızın küçüklüğü yanında, bütçeden faiz dışı 24 milyar TL faiz dışı fazla ayırdık. Bunun ile de eski borçları döndüreceğiz.

Krizdeki ülkeler bütçelerinin açığını kapatmak için, insanları işten çıkarıyor. Ücretleri kısıyor. Sosyal harcamaları azaltıyor. Bizde 2011 yılında bunlar yapılmadı. Tersine az da olsa ücretler artırıldı.
Sağlık hizmetleri iyileştirildi. İşten çıkarılan olmadı.
Bu durumda “Sezar’ın hakkı Sezar”a... Bütçe uygulaması 10 üzerinden 9’dur.
(Neden 10 değil de 9? Çünkü gelir hanesinde bir defalık olağan dışı gelirler var...)