İnsanın uzun süre bir şeye üzülememesi, üzerinde fazlaca duramaması, modern zamanların en güzel nimeti. Kimse bize “Acın geçince devam edersin, biraz mola ver!” demediği için zamanın hızı merhametli bir el gibi üzerimizde... Yürüyen merdivenleri çıkarken, su ısıtıcısının tuşuna dokunurken, kasa sırası beklerken, daha iyi bir insan olma peşinde koşarken soğutuyoruz olanları. Kendimizi bulabildiğimiz kısacık bazı anlarda gözlerimiz boşlukta takılıp kalınca içimize yürüyen sıcaklık acının orda olduğunu hatırlatıyor ama tam o sırada yürüyen merdivenin bittiğini, su ısıtıcısının tuşunun attığını, kasada sıranın bize geldiğini, izlenmesi gereken filmleri, okunması gereken kitapları hatırlayıp içimizdeki kara delikte bırakıyoruz acımızı, olanları... Çok şükür ki dünya dönüyor. Her şeyin sonsuz geçiciliği içinde tepetaklak yuvarlanıyoruz. Yaşıyoruz (!)

Elimizde olmayan bir şekilde bu döngüden sıyrıldık ve durdurulduk. Kimse kimseyi anlayıp tamire uğraşmayınca ilahi kudret, doğa bizi durdurdu: “Fazlasıyla yıprandın insan evladı artık kendi kendini onarmak için dur!” dedi. İnsan devamlı hareketten insan bile kalamıyordu. Etrafımızdaki şarkılar, filmler, kitaplar hep bir ağızdan: “Asla pes etme, yola devam!” diye tempo tutarken bizlere; başka bir yanda ağlayanın, üzülenin durumuna bu denli körleştiğimiz için durdurulduk. Artık hepimiz aynı acıda buluştuk ve aynı dua için “amin” der hale geldik. İstemesek de bize bulaşma özelliği olan durum, herkesi eşitledi. Dünyanın en zıt noktasındaki insanlar birbirleri için üzülür hale geldi. İçimizdeki ve etrafımızdaki sesleri duyar olduk. “Yüreğine yıldız koy, yüreğine bulut koy, yola devam!” diyen o ses sustu. Şarkı bitti arkadaşlar. Kaybettiğimiz ruhlarımızla buluşma vakti. Ölenlere rahmet, kalanlara tekâmül diliyorum. Durmaktan, kendine kalmaktan bu kadar kaçan insan aslında evinde kalmaktan değil kendini evde bulamamaktan korkuyor.

Herkes bu hayatı bir oyuna benzetiyordu öyleyse evlerimiz de bizim yedek kulübemiz değil mi, neden yedek kulübesinde biraz kalamıyoruz?

Alarmlar kurarak günlerce, yemek ye, uyku uyu,çalış geçen; ömür verip para kazandığımız günleri mumla arar olduk. İnsan, kendine kalmaya bile tahammül edemiyor. Bizi durduran güç belki de şunu söylüyor: “Olmadın da ölmedin de insanoğlu.” Bu sürecin sonunda “olmuş” olarak evden çıkmayı diliyorum.