Eğitim adasıyız diyoruz ama devletin kaşarlanmış bürokrasisinin “Yüksek Öğrenim”e en ufak bir katkısı yok, zorluklar çıkarmaktan öteye.

 

Devletin her birimi, her dairesi kendi başına bir krallık adeta. “Ben bunu böyle isterim” diye buyuruyorlar ve vatandaşı talep ettikleri işleri yaptırmak için ayaklarına çağırıyorlar, kendileri bu hizmeti vermeleri gerekirken.

 

Nerde bizde memnuniyet odaklı hizmet…

Tam tersine vatandaş devlet dairesinin, memurların kölesi ve memurlarımız kendileri sıkıntıya girmeden işlerin yürümesi için vatandaşları hizmetkârlarıymış gibi kullanıyorlar.

 

KKTC’nin üniversiteler adası olduğunu söyleriz ki doğrudur. KKTC halkını ve devletini ayakta tutan en gelişmiş sektör olan üniversitelerin getirisi de turizm sektörünün getirisinden çok daha fazladır. Yapılan istatistiki veriler bunu açık ve net olarak ortaya koymaktadır.

 

Akademi sektöründeki yerli istihdamda, diğer sektörlerdekinden fazladır. Buna rağmen memurlarımız ve bürokrasi, öğrencilerimize olmadık zorluklar çıkartmaktadır. Bu iş neredeyse  “ülkemize okumaya gelmeyin”e kadar varmak üzere.

 

Bu hastalıklı mantaliteyi ve bu gencecik misafirlerimize, geleceğin KKTC temsilcilerine çıkarılan zorlukları kınıyorum. “Öğrencilerimize zorluk çıkartan değil, ben velinimetimiz olan bu öğrenciler için ne yapabilirim” diyen insanlara gereksinimimiz var.

 

Pul gibi çağdışı bir uygulamayı sürdürdüğümüz halde nedense hiçbir devlet dairesinde pul yok. Evraklara pul yapıştırma kuralını dünyanın önde gelen ülkeleri,- ki bunların arasında uzak doğu ülkeleri de var- 50 sene evvel yürürlükten kaldırdılar. Ama bizde hala devam eden pul işinde memurlar işin kolayını bulmuşlar; “Git postaneden pul al gel” deyip öğrencileri baştan savıyorlar iki dakikada.

  

Binlerce ailenin direkt ve endirekt geçim kaynağı olan öğrencilerimizin “Öğrenci ikamet belgesi” almak için çektikleri çile, 21. Yüzyılda tam bir yüz karası.

 

Önce polise gidilecek, başvuru yapılacak ve “Giriş-Çıkış” kağıdı alınacak. Yanınızda pul olması olmazsa olmaz. Bu kâğıt alındıktan sonra Vergi Dairesine gidilecek. Toplu taşımacılığı olmadığı ülkemizde yayan olarak bir öğrencinin Polis Müdürlüğünden Vergi Dairesine yürümesi en az 45 dakika almakta.

 

Kan ter içinde Vergi dairesine geldiğinizde, öğrenci belgeniz yanınızda olacak. Öğrenci belgeniz yanınızda yoksa, yanınızda bulunan- imzalı dahi olsa- “Ders Seçme Kağıdı”da  işe yaramayacak. Tekrar okula gidip öğrenci belgesi alınacak, şayet mesai saati bitmediyse Kira Bölümüne başvurulacak. (Bu da en az bir gün ekstradan sürünmeniz demek.)

 

Kira Bölümüne geldiniz. Şayet kira kontratı sunamazsanız vay halinize. İllaki kiracı olmak zorundasınız. (Ben olsam bunu isteyen dairenin müdürüne çıkıp “Mezarlıkta yatıp kalkıyorum, Sana ne” diye sorardım.)  Neyse kontratla birlikte ne işe yaradığını pek anlamadığım bir de evrak doldurulacak.

 

Sonra Vezneye gideceksiniz.  Okul Belgesi, Kontrat ve doldurduğunuz evrakı vezneye uzatacaksınız. Tabii yanınızda pul da olacak. Yoksa en az 2 km uzaktaki postaneye gitmek zorundasınız. Eğer Veznedeki görevli okuldan getirdiğiniz kağıdı kabul etmez ise ki öyle bir yetkisi de var, doğru üniversiteye geri gideceksiniz. Üniversiteniz Lefkoşa’da ise birkaç saat içinde belgeyi tekrardan alır dönersiniz Vergi dairesine. Yok üniversite Lefkoşa dışındaysa Allah kerim ertesi güne veya bir başka güne.

 

Vezneye geri döndüğünüzde, Veznedeki personel aynı ise, size kaç yıllık istersin diye soracak. Yanında birkaç yıllık izne yetecek kadar paran varsa sorun yok, yoksa doğru bankaya gitmek gerekecek. Bu arada mesai bitmezse ve de geri vezneye dönebilirseniz şanslısınız demektir.

 

Nihayet parayı yatırmayı başardıktan sonra size verilen makbuzla gerisin geriye üniversiteye gideceksiniz ve sıraya girdikten sonra Muhaceret İşlerini yapan birime tüm elinizdeki evrakları teslim edeceksiniz. Siz bu kadar işi hallettikten sonra üniversitenin ilgili birimi de sizin muhaceret işlerinizi kendisi takip etmeye başlayacak! Baştan sona ilgili evrakları üniversiteye teslim edene kadar geçen süre ortalama 3 veya 4 gün. Yazık değil mi boşa harcanan bu günlere ve kaçırılan derslere.

 

Bu nasıl bir bürokrasidir, bu nasıl bir eziyettir anlamış değilim. Öğrencilerimize bu eziyeti çektiren sisteme lanet okumamak mümkün değil.

 

Devletin ilgili birimleri, öncelikle bu hantal ve çağdışı bürokrasiyi ortadan kaldırmalı ve “o evrakı getir, bu evrakı getir” isteminden vazgeçilmeli. Burada yapılacak olan öğrencinin gereken para ve pasaportu okuluna verip, üç gün sonra almaya gitmesidir.

Öğrencilerimizi “o daire senin, bu daire benim” dolaştırmak eziyetinden kurtarmadıktan sonra e—devlet söylemlerinin ve öğrenci beklemenin hiç anlamı yoktur.

En önemlisi “Pul Yasası” artık bitmeli. Son derece ilkel bir uygulama olan pul yüzünden enerji harcamak ancak vakti bol, icraatı az ülkelerin işi.

   

Ata ATUN

e-mail: [email protected]

http://www.twitter.com/ataatun

http://www.ataatun.org 

31 Ekim 2012