Paris katliamı tam bir turnusol kağıdı oldu. Çok gariptir ki ilk renk verenler de yerli ‘radikaller’ oldu. Meğer Müslümanlar ne kadar büyük bir potansiyel tehlikeymiş! Daha Paris’ten patlama sesi gelir gelmez kurulmuş zemberek gibi konuşmaya başladılar ve faturayı kestiler. O meşhur ittifak burada da karşımıza çıktı ve maalesef Paris üzerinden Türkiye düşmanlığı yapmak için İslamiyet’i bile malzeme olarak kullanmaktan çekinmediler.

Dinle ilgisi zorunlu din derslerinden ibaret olan müzmin muhaliflerin, sadece Türkiye ile radikal grupları bağlantılı göstermek için ürettikleri palavraları hayretle izledim. Selefîler’le Selef-i Salihîn’i bile birbirine karıştıran, Peygamberimizi örnek alan Ehl-i Sünnet yani hakiki Müslümanları “Bedevîler” diye niteleyen ve onu da El Kaide gibi bir terör örgütüne bağlayan ekran müdavimleri gördüm. “Bu kadarını da mı?” dedirten bir performansla ‘düşmanının düşmanı’ olduğu için bu din cahilleri ile aynı yerde durmaktan çekinmeyen, Batı’ya şirin görünme uğruna İslamiyet’i ‘muharref din’ mesabesine indirerek en ağır istismarı yapmaktan çekinmeyenleri artık şaşırmadan izledim.

Paris’teki görüntünün şifreleri

Bunların Paris’teki gövde gösterisine bakışında da problem var.

Garip ama o karede yer alanlar içerisinde samimi olanlar sadece bugüne kadar teröre ve terörü besleyen uygulamalara karşı net bir duruş sergileyen ve asıl terör mağdurları olan Türkiye ve diğer İslam dünyası temsilcileriydi.

En ön safta yer alan Avrupa liderleri ‘teröre tepki’de samimi olsaydı, kendi ülkelerinde yıllardır ‘ifade özgürlüğü’ kisvesi altında insanların kutsallarına hakaret edilmesine izin vermezlerdi, terörist başı Netanyahu’yu o fotoğrafa dahil edip ‘aklamazlardı’.

Böyle olmasaydı, bu tepkiyi sergilemek için terörün Paris’e kadar gelmesini beklemez, yüzbinlerce insanın farklı coğrafyadan, ırktan veya inançtan olmasına bakmaz, aynı kararlılığı gösterirdi.

Perşembenin ayak izleri

‘YeniAvrupa’yı iyi izleyin. O malum derginin Peygamberimizi temsil ettiğini zannettikleri o kepaze kapakla kutsallarımıza hakarette ısrarı bizi nasıl bir Avrupa’nın beklediğine dair en açık ipucudur. Unutmayın ki bu sayı, bütün Avrupa adına yayınlanan bir ortak bildiri hüviyetindedir. BBC’nin de daha önceki, Hazret-i Muhammed’e hakaret etmeme kararını iptal ettiğini, (kısaca hakaret etme kararı aldığını) düşünürseniz durum daha net anlaşılacaktır.

Velhasıl, üzgünüm ama Pazar günü ön safta kol kola yürüyenler, bundan sonra ‘Birleşik Avrupa’nın, Haçlı ruhunu yeniden hortlatarak İslamiyet’in ve Müslümanların üzerine nasıl yürüyeceğini göstermektedir.

KAFAMA TAKILANLAR..

Kim, hangi yüzle?..

Dün bütün gazetelerde, yıllardır Müslüman kanı akıtmaya doymadığı halde Paris’te ‘tribünleri selamlayarak’ yürüyen İsrail Başbakanı Netanyahu’ya “Paris’e hangi yüzle gittin” diye soran başlıklar vardı. Zaman gazetesinde de aynı başlık vardı. Ama diğer bütün gazetelerden bir farkla. Onlar bu soruyu Netanyahu’ya değil Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı Ahmet Davutoğlu’na soruyordu...

Bankalar Kanunu mu, Bank Asya Kanunu mu?

Paralel Yapı’nın finans merkezi olan Bank Asya’da olup bitenlerle ilgili bir haber gündeme gelmeye görsün. Malum medya hep bir ağızdan “bu haberlerin Bankalar Kanunu’na muhalefet anlamına geldiğini, büyük suç işlendiği” haykırıyor. Peki bu kanun sadece Bank Asya için mi çıkarıldı ki paralel medya, başka bankalara şantaj yaparken aklına ne Bankalar Kanunu geliyor, ne TCK...

(Star'dan)