Kuzey Kıbrıs dün yine üzücü bir olayla sarsıldı...
   Son 4 yıldan beri ayrılma aşamasında olan Ahmet Şevketoğlu’nun önce eşi Aşkın’ı vurarak öldürmesi, ardından kendi canına kıyması 7’den 70’e herkesi üzüntüye boğdu...
   Hemen her 10 evlilikten 5 tanesinin kısa sürede yıkıldığı ülkemizde, ayrılık aşamasına gelen bir çiftin bu şekilde aramazdan ayrılması ve geride kalan üç çocuğun ateşin içine atılması çok üzücüdür...
   Yaşanan bu acı olayın ardından söyleyeceklerimiz ve yazacaklarımız ne Aşkın’ı geri getirebilir, ne de Ahmet’i...
   Geride kalan çocukların, anne ve babaların, diğer aile fertlerinin acılarını da dindirmez...
   Ne var ki; bu tür trajik olaylardan sonra geride kalanların nasıl acı çektiklerini herkesin dikkate almasını önermek ve benzeri durumların bir daha yaşanmamasını dilemek istiyoruz...
   Hastalıkların hızla arttığı ülkemizde, Allah’ın bizlere vermiş olduğu hayatı en iyi şekilde değerlendirmek ve yaşamın sonlanmasını yine Allah’a bırakmak doğru olandır...
   Bir anlık öfke sırasında cana zarar verecek bir harekete girişmenin sonucunda, geride kalan insanlara çok büyük acılar çektiriliyor...
   Özellikle de anne ve babaların en sevdiği, en değerli varlıkları olan evlatların, bu şekilde ortada bırakılmalarını istemiyorsak, yaşananlardan ders çıkarmalıyız...
   Kuşkusuz; son yıllarda psikolojik sorunların artması da bu tür olayları tetikleyicidir...
   Toplum eğer travma yaşıyor, geleceğinden kaygı duyuyorsa, yönetim kadrosunun sürekli ‘alarm halinde olması’ gerekiyor...
   Ne var ki; bizdeki yönetim aylardan beri ne toplumun ruh halini görebiliyor, ne de diğer sorunları...
   Başkent Lefkoşa’da çöp dağlarının oluşmasını gören olmadı...
   Haspolat’tan taşan atık suların Gazimağusa kapılarına dayanmasını da gören olmadı...
   Kent ve köylerde sokakların karanlıkta kalması, dere yataklarının kapatılması, ormanlık alanların çöplüğe dönüşmesi hiç kimseyi rahatsız etmedi...
   Gençlerin işsizliği, küçük esnafın sürekli kepenk indirmesi, mahkemelerde alacak-verecek davalarının üçe, beşe, ona katlanması önemsenmedi...
   Aylarca maaş alamayan ve evine ekmek götüremez duruma gelen insanların yaşadığı sıkıntıyı, çekilen acıları ve bunun diğer aile fertlerine yansımasını değerlendiren ve çare üreten olmadı...
   Kıbrıs sorunu çözümsüz kaldı...
   Kalp ve kanser hastalıklarında yaşanan patlamayı ciddiye alarak, toplum sağlığına yönelik ‘iyileştirme’ programları uygulanmadı...
   Sıralayabileceğimiz daha birçok sorun vardır bu ülkede...
   Kamu hizmetindeki verimsizlikten mi bahsedelim, trafikte yaşanan anarşiden mi?..
   Birçok sorun yaşıyoruz ve bu sorunların çözümü için ülkemizin istikrarlı bir yönetime ihtiyacı vardır...
   Türkiye, asrın projesi ile Anadolu suyunu buraya taşıma yolunda ilerlerken, KKTC’deki siyasi karmaşanın artık bir son bulması ve insanlara moral verecek icraatların başlaması gerekiyor...
   Bunun için de öncelikle, milletvekili sayısı 3 tranfer sonrasında 30’a yükselen iktidardaki Ulusal Birlik Partisi bir an önce toparlanmalı ve kurultay kavgasını sonlandırmalıdır...
   Vatandaşlar bu konuda “yeter artık” diyor...
   Ve umut verici hareketler bekliyor... 

(Kıbrıs gazetesinden alınmıştır)