8 yıldır devam eden N.Ç. davası (13 yaşındaki kıza aralarında askerlerin, okul müdürlerinin, muhtarların, korucuların da bulunduğu 30 küsur erkeğin tecavüz etmesi) yargıtaydan da “mesele fuhuştur, sanıklar da tecavüzcü değil, müşteridir” sonucuyla geri döndü.

Kız kendi rızasıyla “beraber” olmuş adamlarla, tek sevimsiz- mesele kızın yaşının küçük olması..

Vicdan davası oldu sana fuhuş davası.

N.Ç. olayı ve davası sadece bir genç kızın davası ve dramı değil.

Tüm Türkiye’nin ve aslında dünyanın davası ve dramı.

Ayrıntıları okudukça kanım donuyor.

N.Ç. bakire olduğu için ve hâkimlerimize göre “rızasıyla” beraber olduğu “müşteri”leri kızcağızla ters ilişki kuruyormuş.

Ah ne kadar düşünceliler öyle değil mi?

Bir gün evlenirse/evlenebilirse/böyle bir şey mümkün olabilirse kocası durumu çakmasın diye.

Ama bu yüzden DÖRT ameliyat geçirdiğini de biliyor mu acaba o çok düşünceli satıcıları ve pek düşünceli ve yine hâkime göre iffetli, saygıdeğer ve devlet memuru ve askeri ve korucusu ve muhtarı müşterileri?

Zira kızcağız oturamaz hale gelmiş.

Aklınız alıyor mu?

Dört kez ameliyat olması gerekecek kadar hırpalanmış.

Ne hırpalanması?! Düpedüz sakatlanmış.

Ve bu vahşete mi “rıza” gösteriyormuş kızcağız? Buna mı “olur” diyormuş?

Bu muymuş isteyerek karşı koymadığı “şey”?

Hâkimlerimize göre öyle imiş.

Durumun ahlaki kötülüğünün farkındaymış ve istese karşı koyabilirmiş.

Oturamaz hale gelmiş ama daha ileri gidip neredeyse- işini zevkle yapıyordu diyecekler.

***

Fakat yargıya istediğimiz kadar söylenelim.

Ama mesele yasanın ve yargının bakış açısı değil.

Mesele erkeklerin kadına bakış açılarında.

N.Ç. davasında vicdanlı insanları en çok şaşırtan koca koca adamların el kadar kıza “tecavüzcü”, “müşteri” (veya nasıl görürseniz) diye gitmiş olmaları.

Ama unutmayın ki Defne Joy için bile “su testisi su yolunda kırılır” diyen pek saygıdeğer bir yazarımız var. (The Hıncal Uluç) Bir gece dışarı çıktı diye kocasını aldattığını ve bebeğini unuttuğuna hemen, anında, hiç bir şüpheye yer bırakmadan hükmeden yazarımız, kızın, astım krizi geçirip ölmesini neredeyse “ilahi adalet” diye ilanladı. Yani “suçluydu” ve “ölmesinde üzülecek bir yan yoktu” ona göre.

Buradaki bakış açısı da tastamam böyle.

13 yaşındaki kız madem “orospu” olmuş, eh bize de merhamet etmek değil, nasiplenmek düşer.

Biz mi dedik “düş”?

Demedik.

Biz mi dedik fahişe ol?

Demedik.

Öyleyse:

Atlayalım arkadaşlar!

Yani 13 yaşında bir bebe ile ruhu ve bedeni sakatlanmış mı sakatlanmamış mı hiç umursamadan bu işi yapabilmek için ancak böyle bir vicdan aklama sistemi çalışıyor olmalı. Erkeklerin çamaşır suyu.

“Su testisi su yolunda kırılır...”

“Zaten o yolun yolcusu...”

“Ha 13 yaşında ha 23, ne farkeder...”

***

Türkiye N.Ç. kaynıyor.

Dünya N.Ç. kaynıyor. (bkz: Tayland)

Omuz silkip küçücük kızların üzerine abanan erkekler bir tüy hafifliğinde hayatlarına devam ediyor.