Sosyal medyada son günlerde, Albert Einstein´a ait olduğu söylenen ve çok sık paylaşılan bir cümleyi analiz etmek, üzerine düşünmek ve düşündürebilmek isterim...


Söylenen (söylendi
ği iddia edilen) söz: ´´Korkarım ki bir gün teknoloji, insan etkileşiminin önüne geçecek ve aptal bir nesil ortaya çıkacak.´´


E
ğer benim genelde algıladığım veya sosyal medyada altı çizilmek istendiği şekliyle söylendiyse katılmamak elde değil... Einstein, birçok insanın olduğu gibi benim de zekasına, esprili kendine özgü yapısına ve söylemlerine hayran olduğum bir kişilik. Ondan bu söz ve öngörü beklenir, beklenir de acaba bunu mu kasdetmiş? Enazından yanından geçmiş diye kabul edip, biraz bu konuyu, özellikle de genç neslin bilgisayar, akıllı telefonlar ve tablet bilgisayarlarla olan ´´sosyal ilişkisini´´ sogulayalım. Tabi genelde bu konu, bilgisayar, smartphone, tablet düşkünü herkes için geçerli.


Teknoloji asl
ında hayatımıza iletişim kolaylığı, güvenlik, tıbbi anlamda şifa vb.  faydaları getiren, asla yatsınamayacak birşey. Şahsen ben 20 yıl öncesine şöyle bir bakış atarak, aileme, duyduğum hasreti gurbette ne yoğun yaşadığımı hatırlıyorum da.. Ínsan ´´ne günlerdi´´ demekten kendini alamıyor. Tekrar bu güne dönüyorum; özlediğimde, bilgisayarda görüntülü olarak bir dokunuşta tv. seyreder gibi aile bireyleri karşımda.. Bunlar işin güzel ve doğru kullanım tarafı, gelelim bu madalyonun bir de öbür tarafına bakmaya.


Ínsan sosyal bir varl
ık, yani tek başına büyüyemez, hem fiziksel hem de duygusal anlamda. Bu konuda bilim dünyası hemfikir. Fransız filozof, sosyolog Pierre Bourdieu´nün de içinde bulundugu bazı bilim insanları ´´sosyal kapital/sermaye´´ adında bir bilimsel teori oluşturmuşlar. Bu kavram özetle şunu ifade eder: Toplumsal iletişim ve sosyal bağlar, bir toplumun ve o toplumdaki bireylerin sağlıklı bir şekilde hayata devamında çok önemli bir unsurdur.


Toplumsal ili
şkiler ve onlardaki ahenk, öncelikle bireyler arasındaki birebir ilişkilerin doğru ve anlamli bir boyutta ilerlemesinden geçer. Şimdi günümüzde insanların ellerindeki telefonlarla, yanlarında ´´iletişim içinde olduğu´´bir başka insan varkenki durumuna bir bakalım. Íki arkadaş yemeğe gidiyor, ellerinde telefonları, sürekli olarak üçüncü kişilere sms. gönderiyorlar. Ínsan merak ediyor; acaba bu kadar acil ve önemli ne gibi bir durum var, ya da siz bu kadar önemli başka bir işiniz varken neden yemeğe çıkmayı tercih ettiniz? Her ikisi de durumdan memnun, ya da durumun vehametinin farkında bile değiller. Íşte tam bu noktada başa dönüp Einstein´in ´´ teknoloji, insan etkileşiminin önüne geçecek ve aptal bir nesil ortaya çıkacak´´ sözü çok büyük anlam kazaniyor. Ben burada kendi adıma farkındalığı da ortadan kalkan bir nesil ortaya çıkıyor diye bir yorum eklemek isterim.


Bu arada, toplumun gelece
ği çocuklarımızın bilgisayar, tablet bilgisayar bağımlılığı en önemli konu. Çocuk ve gençlerde aşırı bilgisayar kullanımı, özelikle de oyunlara ve sosyal medyaya bağımlılık onlarda, doğaya, spora, gerçek insan ilişkilerine yabancılaşma, kilo problemleri, otistik eylemler ve asosyal davranışlar olarak ortaya çıkabiliyor. Henüz bilmemizin mümkün olamadığı bir durum da, bu çocuk ve gençlerin ileride nasıl bir toplum ferdi olup nasıl bir toplumsal yapı oluşturacakları. Bazı araştırmacıların yorumlarına göre, birtakım bilgisayar oyunları çocukların zekasını (IQ) geliştiriyor. Buna mukabil bu çocukların duygusal zekalarının (SQ) ne durumda olduğundan hiç sözeden yok. Bana ve benim gibi düşünen bazı psikolog ve sosyologlara  göre (SQ) dugusal zeka, (IQ) ile ahenk içinde olmalı hatta bazı durumlarda (IQ)´dan daha büyük önem taşımaktadir.


Bir de sosyal medya kullan
ımı var; özünde hoşça vakit geçirmek, uzaklardaki yakınlarımızla bağlantı kurmak, arada bir iletişim içinde olup, ne var ne yok bilmek için gayet faydalı, hatta zaman zaman kafa dağıtıp gülmek eğlenmek için. Fakat bir grup insanın, ya da tek tek bireylerin çok eğlenceli bir ortamda, bir konserde, bir tiyatroda, hepberaber bir yemeğe gidildiğinde, güzel bir günde pikniğe çıkıldığında sürekli olarak resim çekip sosyal medyadan paylaşmak ve bu paylaşımlarla ilgili yazışma içinde olmak nasıl bir sosyalleşme şekli? Böyle bir durumda insanın bulunduğu yerin tadını çıkarabilmesi mümkün mü, ya da sosyal medyada yapılan paylaşımlarla hangi egomuzu tatmin ediyoruz? Maksat ´´bakın ben buralardayım, bu insanlarla beraberim, şunu yiyip bunu içiyoruz, alın siz de seyredin´´ demek mi, acaba bu hastalıklı bir durum mu?..


Neyi ya
şamak istiyoruz, aslında nerede ve kiminle/ kimlerle birlikteyiz, nerede olmak istiyoruz? Teknolojiyi kullanma şeklimiz acaba eğilimlerimizin, aidiyet hislerimizin veya egolarımızın tatmin edilme isteğinin sinyallerini mi veriyor...


Teknolojik geli
şimlerden yola çıkarak, farkındalığımızın azalmaması, ne istediğimizi bilebilmek ve olmak istediğimiz yaşamlar içinde olabilmemiz dileğiyle...