Bahar geldi! Ben baharda gelinciklere, papatyalara ve kuş seslerine çok takılırım, çok hayran olurum.

Papatyalar, gelincikler bana masumiyeti anlatır. Kuş sesleri insan ruhunun üretebileceği en muhteşem müziktir bana göre.

Ve kokular; ağaç kabuklarının kokusu, çiçek kokuları, toprak kokusu, denizden gelen yosun kokusu, akarsulardan ve göllerden gelen nehir suyu, göl suyu kokusu, beni ihya eder.

Hayır! Siyaset, terör, politika, emperyalizm ,işsizlik, nükleer harp, siber saldırı, psikolojik savaş ,algı operasyonu gibi konular papatyaların, gelinciklerinin, kuşların, toprağın, denizin, göllerin, gökyüzünün,  güzel kokuların, nisan yağmurlarının, gökkuşağının ; gündeminde, planında, programında asla olmadı ve olmaz!

Ama bu 2016 baharında tüm kuşlar, tüm gelincikler, tüm papatyalar, ağaç kabuklarının kokusu, toprağın kokusu, yosun kokusu, su sesleri ve su kokuları bana farklı mesajlar veriyor, bana farklı uyarılarda bulunuyor, bana farklı ricalarda bulunuyor.

Kuşların, çiçeklerin, toprağın, denizin, ağaçların bilinçsiz olduğuna inanıyorsanız eğer saygı duyarım ama o takdirde bu yazıyı okumanızın hiç anlamı olmaz!

Eğer tabiatta Allah’ın yarattığı, haraketli veya hareketsiz her olgunun canlı ve bilinçli olduğundan şüphe etmezseniz, işte o zaman onların bahar ve güz mevsimlerinde verdikleri mesajları, haykırdıkları ricaları anlamanız mümkündür.

Kuşlar, çiçekler, ağaçlar, dereler, denizler, gök yüzü ve toprak benimle çok farklı konuşuyor bu bahar!

Çok kuvvetli ve ısrarlı ricalarda bulunuyorlar, çok farklı mesajlar getirmişler bana.

Bana diyorlar ki, Artık yüzünü batıya, doğuya, kuzeye, güneye, Mekke’ye, Kudüs’e , Kıbleye değil, artık yüzünü gökyüzüne ve yer yüzüne değil, artık yüzünü sonsuz alemlere çevir!  Şeytan sizi aldattı ve o şeytan milyarlarca kopya üreyip her birinizin ruhuna nefis olarak yerleşti. Sizinle sürekli oynuyor. Ama bizim varlığımızı işgal edemedi. Şeytanın bize yapabileceği en fazla kötülük belki üstümüze basar inadına veya yakar, alevler içinde bırakır, kül eder bizi, önemli değil. Çünkü tüm dünya bizim vatanımız. Burada yok olur görünsek de aslında transfer halindeyizdir, başka yerde hayat buluruz, başka toprakta var oluruz, başka semalarda uçarız. Siz birbirinizin kanını dökmeyi, birbirinizi boğazlamayı vahşi hayvanlardan öğrenmediniz. En vahşi hayvan aslında sizsiniz. Tam tersi tüm hayvanlar alemine cinayetleri, düşmanlığı, harpleri, kini, nefreti, intikamı, kumpası, entrikayı, tuzağı, hileyi, paralel yapılanmayı, ihaneti, nankörlüğü, iftirayı, terörü  öğreten; sadece  sizsiniz. Kendinizi yaratıcı sanıp, yaratıcıya hürmette, saygıda, terbiyede inadınıza  kusur edip hayvanlar ve bitkiler aleminin genleri ile, genetik fıtratı ile  oynadınız ve buna bilim dediniz. Ama her varlığın bir fıtratı vardır, bu fıtratın dışına çıkan veya zorla çıkartılmasına teşebbüs edilen varlık kendisini, kendi genetiğini sonlandırmaya programlanmıştır, bunu asla anlayamadınız. Bizim gibi saf papatyalar, bizim gibi masum gelincikler, bizim gibi sadece iyilik, güzellik, doğruluk peşinde koşan kuşların fıtratında nefret, düşmanlık, cinayet, harp asla olmadı ve olmayacaktır. Başkasına kötülük niyetleri taşıyan ve bu uğurda yaşayan insanlar asla iflah olmazlar, bunu idrak edemediniz.

Sonra ılık bir esinti ensemi, göğsümü, sırtımı, boynumu ürpertiyor ve çiçeklerle, kuşlarla, gökyüzü ile, ağaçlar ile, denizlerle irtibatım kesiliyor ve kulaklarımda bir şarkı uğulduyor, Aşık Mahsuni Şerif’in dizeleri dudaklarımın arasından can kurtaran öpücüğü gibi çıkıyor

-Parsel parsel eylemişler dünyayı

Bir dikili daştan gayrı nem kaldı

Dost elinden ayağımı kestiler

Bir akılsız baştan gayrı nem kaldı


www.tarazastana.com