Bir damla suya muhtaç bir ülkeyiz...
   Yağmur bize Tanrı tarafından verilecek en büyük armağandır...
   Akıllı ülkeler, yağmur suyundan azami bir şekilde yararlanmak için modern barajlar, göletler inşa ederler...
   Bizde ise, mevcut barajların bakımı dahi yapılmıyor...
   Bazı barajlar su tutmaz oldu...
   Bazıları, düşük kapasite nedeniyle birkaç saatlik yağmur sonrasında taşmaya ve konutların yer aldığı bölgeleri su altında bırakmaya başladı...
   Devletin yaşatılmasından, üretimin artmasından, Türkiye’den gelecek su ile şaha kalkacağımızdan söz edenler, gözümüzün önündeki gerçekleri göremez, önlem alamaz oldular...
   Türkiye’den su gelmesine kimse karşı değildir...
   Ama yağmur sularını koruyamaz ve kullanamaz durumdaki bir devletin, Türkiye’den gelecek suyu nasıl koruyacağı, nasıl dağıtacağı ve kaça mal edeceği konusunda ciddi kuşkuları vardır...
   Basit bir örnek verelim...
   İki yıl önce aşırı yağış sonrasında, Kanlıköy Barajı taşmış, Lefkoşa’nın bazı bölgeleri su altında kalmıştı...
   Milyonlarca liralık zararlar meydana geldi...
   Bazı insanlar evlerini terk etmek zorunda kaldı...
   Hala, o felaketin acısını çekenler vardır...
   Yaşanan felaket sonrasında iki belediye başkanı, bazı uzmanlarla birlikte bölgede inceleme yapmış, barajın yıllardan beri kontroldan geçirilmediğini, genişletilme çalışması yapılmadığını, vana sisteminin dahi bulunmadığını belirterek ‘acil önlemlerden’ söz etmişlerdi...
   Ne oldu?..
   Hiçbir şey...
   Maaş ödeyemez, çöpleri dahi toplayamaz duruma gelen bir belediyeden veya kurultaydan başka bir gündemi olmayan bir hükümetten ne bekleyebilirsiniz ki?..
   Hiçbir şey...
   Lefkoşa’nın bazı bölgelerinde dere yatakları üzerinde binalar var...
   Bunlar, sel felaketinin önemli nedenlerinden biri olarak gösterildi...
   Dönelim 2 yıl öncesine...
   Ne demişlerdi?..
   Yıkılacak!!!
   Peki ne yaptılar?..
   Hiçbir şey...
   Lefkoşa’da olduğu gibi, adanın hemen tüm bölgelerinde, 1974’ten beri bakımı ve onarımı yapılmayan yerler vardır...
   Girne kale arkası da bunlardan biri...
   Şiddetli yağış sonrasında, kalenin bazı kısımları yerle bir oldu...
   Buradan akan taşlar ve topraklar, yat limanı ve çevresinde toplandı...
   Her taraf çamurla kaplandı...
   Tarihi bir liman bölgesinin çamurla kaplanması ne demek?..
   Sadece turistleri değil, yerlileri de kaçırmak değil mi?..
   Çamurla örtülmüş bir yere kim gitmek ister?..
   Bölgenin hijyenik olduğuna kim güvenir?..
   Güzelyurt ve Lefke’nin bazı bölgelerinde, Girne’ye bağlı bazı köylerde de yağış sonrası sorunlar yaşandı...
   Onları bir kenara ayırsak bile, her yağmur sonrasında Lefkoşa halkının korkulu rüya görmesi kabul edilemez...
   Yağmura ihtiyacı olan bir ülkenin insanlarını “Allahım başka yağdırma” duasına teşvik etmek, hem yazık, hem de günahtır...

(Kıbrıs gazetesinden alınmıştır)