(Anlamını öğrenemeyen Türk vatandaşı beyhude yaşıyor demektir)

“Türkiye çöküyor! Türk Devleti yıkılıyor! Türk Milleti bitiyor!” bazen ben dahil bir çok eline kalem alan profesyonel veya amatör yazıcı ‘’Ah, vah, feryat, figan!’’ ediyoruz. Şimdi hep beraber bu kaosa farklı bir pencereden bakalım. ABD, Fransa, İngiltere, Rusya, Çin, Almanya, İspanya, İtalya, Kanada ve daha bir çok millet yada halk bitebilir. Ama Türk Milleti bitmez. Türk devleti yıkılmaz. Vatan topraklarımız çökmez. Çünkü bu devleti, milleti, vatan topraklarını bitirmeye çalışanlar çok ağır bedeller öderler ve kendileri bitmeden dünyanın tüm kıtalarında, adalarında ,denizlerinde, hava sahalarında sürecek olan kocaman bir dünya savaşı başlar. Bu konuda paniğe kapılmaya gerek yok. Ancak paniğe kapılmamız gereken çok önemli bir derdimiz var. Gerçekten çok vahim bir süreçten geçiyoruz ve bu sürecin etkilerini çocuklarımız, torunlarımız en az bir asır öderler. Ekonomik, sosyal, psikolojik kaos ve bezginlik yaşarlar.

1973 yılından beri her fırsatta söylüyorum. “Uluslararası ilişkilerde, devlet işlerinde dostluk, müttefiklik, akrabalık, dostluk, aşk, muhabbet yoktur. Uluslararası devlet ilişkilerinde sadece devletin, milletin menfaatleri söz konusudur.” Önce devletin yönetimi kendisine demokrasi  kanalları ile teslim edilmiş hükümet bu gerçeği derhal kavramalıdır. Eğer devletin yönetimi kendisine emaneten teslim edilmiş hükümetler bu gerçeğin farkına varamıyorsa, elbet bu gerçeğin farkında olan milyonlarca vatan evladı kutsal emanete sahip çıkacaktır ve gereği neyse yapacaktır.

Türk Milletini, içimizden de ,dışımızdan da bitiremezler! Buna herkes inansın! Ama kişisel kaprisleri, egoları, gururları, hevesleri, zevk ve sefaları uğruna, kendilerine yetki, paye verilen öncü şahıslar, bulundukları ortamın ve makamın, tepişme, itişme, kakışma makamı olmadığını ve babalarının tapulu malı olmadığını da gayet iyi bileceklerdir.

Kendilerine lider diyen kişilerin twiter, facebook ile uğraşacak mecalleri, vakitleri asla olamaz! Bu kişiler meydanlarda olmalıdırlar! Halkla omuz omuza olmalıdırlar! Oturduğun köşklerden, manzaralı ve kalın camlı odaların penceresinden ahkam kesmek ve dünyaya oradan parmağın ile hükmedeceğini sanmak, nafile bir hevestir. Beğenseniz de, beğenmezseniz de, saygı duymak zorunda olduğunuz Mustafa Kemal Atatürk’ün ilkelerini benimsemeyen hiçbir adamdan bir kaşık cacık olmaz! Köy olmaz! Kasaba olmaz! Bir baltaya sap olmaz! Değil lider, liderin postalı bile olmaz! Mustafa Kemal Atatürk’ün binlerce üstün meziyeti sayılabilir ama bir tanesini en başa koymalısınız ve o meziyeti de şudur. Devletin, milletin menfaatleri kişisel, aile, akraba, parti, dernek, cemiyet menfaatleri üzerinde tutulacaktır! Hiç kimse Mustafa Kemal Atatürk olamaz ama işte bunu yapabilen, Mustafa Kemal Atatürk’ün sadık bir askerinden öte, sağlam karakterli bir  kumandanı olabilir.

Türk tarihinde, bu tarihte 4000 yılı aşan bir tarihtir, hiçbir zaman hainler hainliğinden vazgeçmemiştir ve düşmanlar da düşmanlığından vazgeçmemiştir. Bunu idrak etmek mecburiyetindeyiz. Elbette düşmanlarımızı, hainleri asalım, keselim demiyorum (çünkü asmakla bitmez)  ama onlara inanmak, güvenmek, sırtımızı onlara dönmek gafletten öne salaklık olur. Güçlü ve uyanık olup onları kontrolde tutmak ve onları sürekli olarak doğru yolu ,dostluk yolunu göstermek bizim stratejimiz olmalıdır. Elleri bize vurmak için kalktığı  anda da ellerini havada yakalayıp kırmak gerekir.

Durum ve çaresi aslında bu kadar basittir.