Kıbrıs Rum Yönetiminin, Yunanistan Dışişleri Bakanı Evangelos Venizelos'tan "Ne yap et bizi Türkiye ile görüştür" talebi doğrultusunda Venizelos'un Türkiye Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu'na konuyu dostane bir görüşmede çıtlatmasını, AK Parti hükümeti dahiyane bir şekilde değerlendirdi.

 

Kıbrıs sorununa çözüm getirme hedefini her zaman canlı tutan ve uygun politik ortamlarda ileri doğru bir adım atmaktan çekinmeyen Erdoğan hükümeti, Rum tarafının endirekt ilettiği bu isteği olumlu değerlendirdi ve devletlerarası ilişkilerde "Eşit düzeyde karşılıklı olma durumu" olarak tanımlanan "Mütekabiliyet" esasında ele alınmasını kararlaştırdı.

 

Hükümetin bu görüşü ve isteği doğrultusunda Dışişleri bakanı Ahmet Davutoğlu, Yunanistan Dışişleri bakanı Evangelos Venizelos ile geçen hafta New York'ta BM'nin 68. Genel Kurulu toplantısı sonrasında yaptığı görüşmede, mütekabiliyet esasında Kıbrıs Rum liderlerinin müzakerecisinin kendisi ile görüşebileceğini belirtti.

 

İki Bakan arasında bu görüşmenin "Mütekabiliyet" esasında ele alınarak, eşit düzeydeki uygulaması da KKTC Cumhurbaşkanı Derviş Eroğlu'nun özel temsilcisi Osman Ertuğ'un da Evangelos Venizelos ile görüşmesi olarak belirlendi.

 

Türkiye'nin kendilerini muhatap alacağını düşünerek gelen haberi etekleri zil çalarak karşılayan Rumları bir müddet sonra ateş sardı. Hem KKTC'nin düzeyi yükseltilecek, hem de bu görüşme Türklerin isteği olan "Dörtlü Konferans"ın alt yapısını oluşturacak korkusuyla aralarında bitmeyen tartışmalar başladı.

 

Rum müzakereci Andreas Mavroyannis'in Larnaka'dan kalkacak bir uçakla direkt uçarak Ankara'ya gideceğini ve Türkiye'nin uygulamaya koyduğu uçuş ambargosunu kıracağını hayal eden Rumlar, mütekabiliyet esasında Türk Müzakereci Osman Ertuğ'un da Ercan'dan kalkacak bir uçakla direk uçarak Atina'ya gideceği,  Andreas Mavroyannis'in, 1960 Kıbrıs Cumhuriyeti pasaportu ile Türkiye'ye giriş yaparken, Osman Ertuğ'un da KKTC pasaportu ile Yunanistan'a giriş yapacağı ortaya çıkınca, bu işten nasıl kaçabileceklerini ciddi ciddi düşünmeye başladılar.

 

Boşuna “Bizans'ın torunlarıyız” demiyorlar kendilerine.

İllaki kendilerini sorumlu tutmayacak, omuzlarına bozguncu yaftasının asılmasını savuşturacak ve diplomasi dünyasında geçerliliği olan bir bahaneyi bulacaklar ve müzakerecilerin üzerinde mutabakata varılan çapraz görüşmeyi yapmalarının önüne geçecekler.

 

"Şeytan ayrıntıda gizlidir" sözü hiçte boşuna söylenmedi. 

Bu doğrultuda ilk sinyal Yunanistan Dışişleri bakanı Evangelos Venizelos'tan geldi.

New York dönüşü sonrasında Atina'da yaptığı resmi açıklamada, T.C. Dışişleri bakanı Ahmet Davutoğlu ile yapıcı bir görüşme yaptığını ve bu kapsam içinde, "Kıbrıs Cumhuriyeti hükümetinin talebi üzerine", Türk hükümetinin Kıbrıs Rum müzakereci ile görüşmeyi kabul etmesi üzerine, Yunanistan hükümetinin de Kıbrıs Türk tarafının müzakerecisi ile görüşmeyi kabul ettiğini dile getirdi.

  

New York'taki açıklama ile Atina'daki açıklama kelimesi kelimesine aynı ama fazladan beş kelime daha yer aldı Atina'daki açıklamada.

İçine ilave olarak "Kıbrıs Cumhuriyeti hükümetinin talebi üzerine" cümlesi eklenen Atina açıklaması, çapraz görüşmenin gerçekleşmesini tamamen Kıbrıs Rum Yönetimi'nin isteğine ve inisiyatifine bırakıyor.    

 

Rum siyasiler arasında son günlerde yer alan suçlamalar ve çekişmeler, Kıbrıs Türk ve Rum müzakerecilerin karşı tarafın anavatan dışişleri bakanları ile yapacakları söz konusu bu çapraz görüşmeleri tehlikeye sokacak ve gerçekleşmesini bir şekilde önleyecek düzeye çıkardı.

 

Dün Rum müzakereci Andreas Mavroyannis'in  apar topar seminere katılma bahanesi ile Atina'ya gitmesi ve sırası ile Yunan Dışişleri Bakanlığı’nın üst düzey personeli, Yunanistan Dışişleri Bakanlığı Müsteşarı Dimitris Kurkulas ve Dışişleri Bakanı Evangelos Venizelos ile görüşme yapması pek de diplomatik teamüllere uygun değil.

 

Bu ziyaretin perde arkasında, müzakerecilerin karşı tarafın anavatan dışişleri bakanları ile yapacakları çapraz görüşme sonucunda yüz yüze kalınacak diplomatik kayıptan nasıl kurtulunacağının olduğu kesin...