Sevgili Okurlar,

Bu haftaki yazıma sevgili Aynur Gökyıldız arkadaşımın bana gönderdiği harika bir e-mailden bir takım alıntılar yaparak başlamak istiyorum. Gürse Birsel yazısında Times dergisinin yaptığı bir araştırmadan alıntılar yapmış ve bulgulara göre mutluluğun formülü şu şekilde kanıtlanmış,

‘Bütün psikologların üzerinde fikir birliğine vardıkları üç mutluluk formülü var: Şükretmek, iyilik yapmak ve yaptığın işi sevip daha çok konsantre olmak! Şükretmek, hayattan

duyduğun memnuniyeti ifade etmek, hatta bunu düzenli olarak yazmak ve söylemek, sadece insanın keyfini yerine getirmekle kalmıyor. Kaliforniya Üniversitesi'nin araştırmasına göre fiziksel sağlığı düzeltiyor, enerji seviyelerini yükseltiyor, acı ve yorgunluğu azaltıyor! İyilik yapmak, sözgelimi düzenli olarak bir huzurevini ziyaret etmek, bir komşuya yardım etmek, babaanneye mektup yazmak, mutluluk derecesini ani ve dramatik biçimde artırıyor! Ne para, ne aşk, ne güneş, ne gençlik. Yaptığınız işi sevip, o işe bütün konsantrasyonunuzu ve enerjinizi severek vermek de, mutluluğun formüllerinden biri. Marangoz olsanız da, doktor olsanız da böyle... Psikologlar yine bize ana okulunda öğretilenlerle kutsal kitaplarda yazılanları bulmuşlar: Mutlu olmak için çalış, iyilik yap, şükret!

Inanın ki bu yazıyı okuyunca bir psikolog olarak ben de derinden etkilendim çünkü yapılması gerekli olan şeyin bu kadar basit olduğunu tekrar  haırlamış oldum. Yazıdaki bir diğer önemli nokta ise, arkadaşların , mutsuzluğa karşı müthiş bir ilaç olduğunu belirtmesi idi. Ahbapları, dostları, aileleri ve çevreleriyle daha yakın ve sık ilişki kuran insanlar karamsarlıktan uzak kalmak için en etkili formülü bulmuşlar.

Özellikle bulgulardaki ‘sükran’ duymak konusunda biraz daha ayrıntılı acıklama yapmak istiyorum sizlere.

Günlük hayatımızda karşılaştığımız pek çok insanın sahip olduğu şeyler için ve içinde bulunduğu koşullar için şükran duyduğunu fark etmekteyiz. Hatta kimi zaman ‘ hiç olmassa’ şeklinde cümlelerle hayata karşı olumlu bir duruş içinde olduğumuzu zannetmekteyiz. ‘ Hiç olmassa sağlığım var. Hiç olmassa bir ilişkim var. En azından bir işim var.’ Bu ifadeler bize şunu anlatmaktadır. ‘ Aslında durumum istediğim gibi değilidir ama hiç yoktan iyidir.’ Bu şekilde şükran duymak elbette karamsar olmaktan çok daha iyidir. Bu bakış açısı  bize bir başlangiç olabilir ancak unutmamak gerekir ki bu anlamdaki düşünceler çok kırılgandır çünkü sahip olduklarimizi kaybedersek içimizde öfke ve hayal kırıklıklarını büyütürüz.

İşte bu noktada sizlere sevgili yazar Nil Gün’ün terim olarak bahsettiği ‘ koşulsuz şükran duygusu’ na değinmek istiyorum. Koşulsuz şükran duygusu durumlardan ve koşullardan bağımsız olarak hayata duyulan şükrandır. Hayatta karşılaştığımız her şey için, deneyimlediğimiz her olay için yani hayatta var olduğumuz için duyulan sevinç ve teşekkür duygusudur. Mutlu hissetmek  ve şükran duymak için belirli şartlara bağlı olmamaktır. Olumluya odaklanmanın getirdiği geçici bir duygu değil, hayata karşı derin bir duruştur.

Şükran duygusu hayatın bize sunacağı güzellikler için bir peşin ödeme duygusudur. Hayatımızda olan herşey için peşin ödeme yoludur. Hayatımızda olan herşeye şükran duyduğumuzda, bu düşünce ve duygulara uyumlu koşulları hayatımıza çekmiş oluruz.

Şükran duygusu ile şu ifadeyi kullandığınızda enerjinizin müthiş bir şekilde yükseldiğini ve kalbinizin derinliklerinde içsel huzuru hissedeceksiniz. İçinde bulunduğumuz bu güzel bayram günlerinde hayata seslenmeye ne dersiniz?

“HAYATA TEŞEKKÜR EDERİM. HAYATIN BANA SUNACAĞI VE TEŞEKKÜR EDECEĞİM BAŞKA ŞEYLERİ DE KABULE HAZIRIM.’

Neşe içinde sevdiklerinizle geçireceğiniz mutlu günler dileği ile!