Bazı 'sanatçılar', 'aydınlar', 'entelektüeller' filan durup durup bir laf ediyor. Herkes o lafın peşine düşüyor.

Niye yıllarca sustuktan sonra toplumun sinir uçlarına dokunacak faşistlikte cümleler kurarlar anlamıyorum.

Acaba bir köşeye atılmış gibi hissetmenin, kameraların artık eskisi gibi kendisine dönmemesinin kızgınlığıyla mı böyle yapıyorlar?

Yoksa yeni bir filmleri, albümleri veya oyunları sergilenecek de onun PR çalışması için mi böyle konuşuyorlar?

Ya da şöyle düşünüyorum. Bu insanlar aslında gerçekten hep böyle düşünüyorlar. Yani 'sanat' yaptıkları, albüm sattıkları, film seyrettikleri kitleleri aslında hiç sevmiyorlar.

Dönem dönem de zaman bir turnusol kâğıdına dönüşünce, kursaklarındakini söyleyip iyot gibi ortada kalıyorlar.

Bu işin zamanlaması nedir bilmiyorum ama işte bazı günlerde içlerinde sakladıklarını daha fazla tutamıyorlar gibi geliyor.

***

Hiç ummadığımız, çocukluk idollerimiz olan bazı ses ve sinema sanatçılarından, millete ayar veren cümleler duymak hayal kırıklığı yaratıyor bizde.

Bunlar o filmlerde, o şarkılarda "nasıl da 'halkçılık' oynamışlar" diyor insan.

Yani bir 'sanatçı' içinde yaşadığı toplumdan kendini bu kadar iyi nasıl gizleyebilir?

Aslında sevmediği, oylarını kendi oylarına denk görmediği, İngilizce bilmediği ve üniversite okumadığı için aşağıladığı insanlara yıllarca nasıl da kendilerini cilalayıp satmışlar insan şaşırıyor. (En azından burada bir pazarlama harikası, şahane bir 'tiyatro oyunu' sergilendiğinin hakkını verelim.)

***

Dağdaki çobanın oyuyla kendi oyunun bir olmadığını düşünen, iktidar partisine oy vermiş milyonlarca insanı 'bidon kafalı' veya 'kısa bacaklı, kıllı, gelişmemiş' gören, onlara 'göbeğini kaşıyan adamlar' olarak bakanlar, işte gün geliyor daha fazla kendilerini tutamıyorlar.

Bunun son örneği, çoğumuzun çocukluk idolü, efendiliğin, kibarlığın zirvesi olarak gördüğümüz şarkıcı Erol Evgin oldu.

Erol Evgin önceki gün verdiği röportajda şöyle diyor: "Galiba eğitimli ülkeler için iyi bir çözüm demokrasi. Bize fazla geliyor... Okuma yazma bilmeyen, oyuna parmak basan bir kardeşimizle, ablamızla, annemizle 3 üniversite bitirmiş birinin birer oy hakkı olması adaletli mi geliyor size sorarım. Hiç hakça değil… O parmak basan ablamız muhtarını seçsin, biraz daha iyi eğitim alanı belediye başkanını seçsin…"

***

O da yıllardır hep tebessüm eden yüzünün bir fotoğraf olduğunu gösterdi. Asıl düşüncesi, okuma yazma bilmeyen ablaları kendisiyle eşit görememekmiş. Oy pusulasına parmağını basan ablalar köy muhtarını, kendisi ise belediye başkanını seçsinmiş…

O ablalar kendisinin şarkılarıyla aşık oldu belki. Belki çocuklarını Erol Evgin'in şarkılarını mırıldanarak okula veya nişana, törenlere hazırladı.

Ama Erol Evgin o ablalardan hiç de hazzetmediğini daha fazla saklayamayarak herkesi üzdü.

***

Bu türden konuşmalar oldukça aklıma annem geliyor. Annem, okuma yazmayı kendi kendine öğrendi. Ama "İrfan"ı yeterdi. Bu adamlar "çobanın oyu" dedikçe anneme hakaret olarak algılıyorum.

Her yazdığımda birileri acayip gıcık oluyor ama bir gerçek var: Bu ülkede; demokrasinin, insan haklarının, bilimin, altyapının, ekonominin de gelişmesini dindarlar sağladı.

Yılların Erol Evgin'isin. Milleti aşağılayacağına otur evinde şarkı yap. Ayıp yahu. Milleti aşağılama hakkını nasıl kendinizde görüyorsunuz?

Bunların istediği tamamen şu: "Bundan sonra üniversite mezunlarının, dil bilenlerin oyları 3 oy yerine geçsin(!)"

Özeti şu: Bunlar kendini 'aydın' sanıyor ama bildiğin faşist...

(Aktüel'den)