Cuma günü Milliyet gazetesinin sürmanşetini görenler ve özellikle detayı okumayanlar DEHŞETE kapıldılar! Habere göre AK Parti Türkiye’de Basın özgürlüğünü kısıtlamak için adım atmış ve ilk girişim de yapılmıştı...

Bu haber sonrası Cumartesi günü birçok “kurma kollu” basın organında da aynı haberin, daha da çarpıtılarak ele alındığını, aynen daha önce ortaya atılan “internete sansür” mantığı içinde konunun “uç noktalara” çekildiğini gördük!

Sevgili dostlar, yapılmış kesin bir düzenleme olmamakla birlikte üstünde tartışılan “cümleler de” asla iddia edildiği gibi değil. Tam tersi basının dinamiklerini “olması gerektiği” yere getirebilecek, bireyi koruyacak ve özgürlüklerin sınırlarını belirleyerek genişletecek bir “düşünce”!

 

Bakın “sansür-bitirilen özgürlük-faşizm” diye yaygara yaptıkları metinde neler var; “...Basın hürriyeti milli güvenliğin, kamu düzeninin, genel ahlakın, başkalarının haklarının, özel veya aile hayatının korunması, suçların önlenmesi, yargının bağımsızlık ve tarafsızlığının sağlanması, savaş kışkırtıcılığının, her türlü ayrımcılık, düşmanlık veya kin ve nefret savunuculuğunun engellenmesi amaçlarıyla sınırlanabilir”...

 

Şimdi elinizi vicdanınıza koyun ve “özgürlüğümüzü elimizden alıyorlar” yaygarası kopardıkları “üstünde düşünülen” yukarıdaki metine bir bakın! Şunu da lütfen unutmayın; özgürlük başkalarının özgürlüğünün sınırlarına kadardır!

Sonuç: Aile hayatını, bireyin haklarını, Yargı bağımsızlığını, tarafsızlığı koruyalım, basın yoluyla ayrımcılığı engelleyelim vurgusu yapan cümlelerle mi BASIN SANSÜR ALTINA ALINIYOR! Ne yapalım, bırakalım basın “bireyi, aileyi, özel hayatı” istediği gibi linç mi etsin! Bırakalım YARGI bağımsızlığını ortadan kaldırıp Yargılama süreçlerine dahil mi olsun! Ayrımcılık mı pompalasın! Bu mu sizin ÖZGÜR BASIN anlayışınız-Özgürlük kavramınız!

Son söz: Bu ülkede basın, bireyleri, aileleri, özel hayatları istediği gibi “harcadı”, rating-tiraj uğruna üstünde tepindi ve hep “özgürlük kavramına” sığındı! Bu düzenleme yapılırsa bu kirli dönem kapanacak ve “herkes bireye karşı sınırını” bilecek! Bir ülkede amaç bireyi korumak, bireyin özgürlüğünü arttırmaktır, bireyi basına veya diğer güç odaklarına linç ettirmek değil! Bu düzenlemeyi bir basın mensubu olarak destekliyorum, umarım gerçekleşir!

Not: Bu ülkede medya baronları Başbakanları hatta Cumhurbaşkanlarını ve vatandaşı istedikleri gibi yıllarca linç ettiler kimse birşey yapamadı! Anayasa önünde “medya baronu da” ülkenin en uzak köşesindeki “vatandaş da” eşittir ve güçleri de prensip olarak “aynı olmalıdır”! Yıllarca OLMADI, son yıllarda oluyor ve daha iyisi de olacak! Her alandaki bütün baronlar “Anayasal düzene” ve en önemlisi Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin en değerli “yapı taşı” olan BİREY’e saygı göstermeyi öğrenecek! YA ÖĞRENECEK! Ya da öğrenene kadar epey zahmet çekecekler!

 

İDO’ya siz de dava açabilirsiniz!

İDO konusundaki ısrarlı yayınlar ve yazılarım sonucu konu önemli bir noktaya geldi. Rekabet Kurulu olaya el atarken, Tüketici Dernekleri ve diğer Sivil Toplum Örgütleri de konu hakkında girişimlerine başladılar. Takvim gazetesinin haberine göre “İDO’ya dava yağıyor” ve her gün yeni dosyalar açılıyor...

Sevgili dostlar, İDO diyor ki; THY de aynı yola farklı fiyat uyguluyor! Bir detayı gözden kaçırıyor; THY’nin aynı hat üzerinde “3-4 rakibi” var ve TEKEL değil! SEN TEKEL konumundasın ve alternatifin yok arkadaş! Sana “muhtaç-mecbur” olana sen farklı fiyat uygulayamaz, 30 kuruşluk suyu 2.5 TL’ye satamazsın! Önce bunu ANLA!

Sonuç: Daha güzel bir Türkiye istiyorsanız, sizler de “durmayın” ve BİREY olmaktan gelen ANAYASAL haklarınızı da bilerek adım atın! Mağdursanız, sizler de dava açabilir, tazminat talep edebilir ve bu ülkenin güçlü vatandaşları olduğunu haykırabilirsiniz!

Son söz: İDO da bana dava açmış ve “bunları ortaya çıkarttığım” için benden tazminat talep etmiş! Hakkıdır sonuna kadar saygılıyım! Karar YÜCE YARGIMIZIN! Her şey ortaya çıksın!

(Star gazetesinden alınmıştır)