AK Parti - Cemaat tartışması sırasında söyledikleriyle çalıştığı gazeteden kovulmayan ama dışlanan Hüseyin Gülerce seçimlerden sonra Cemaat'in nerelerde yanlış yaptığını Hadi Özışık'a anlatmasının ardından cemaat içinden eleştirilerin hedefi oldu.


Seçim öncesi gittikçe ateşlenen ve tarafların keskinleştiği günlerde söyledikleriyle tarafı bulunduğu Hizmet hareketinde yalnızlaştırılan Hüseyin Gülerce Cemaat'in dört hatasını internethaber'den Hadi Özışık'a anlattı.

Özışık Gülerce ile yaptığı görüşmeyi köşesine şu şekilde taşıdı;


"İktidar-Cemaat kavgasının en ateşli günlerinde, bir ses yükselmişti hatırlayın. Hüseyin Gülerce, yapılanları, yazılanları, konuşulanları içine sindiremediğini belirtmiş, kendisine hakaret edenlerle aynı ekranda olmamak adına, TV'deki programı bırakmıştı!

Özışık, Gülerce ile yaptığı görüşmeyi köşesine taşıdı...

Gülerce'yi aradım bu sabah.

Üzgün bir ses...

AK Parti başarılı diye üzülmüyor, Cemaat'in yara almasına üzülüyor. Ortada bir başarı varken, yanlışta ısrara üzülüyor.

Gülerce'ye göre, "Cemaat 4 önemli yanlış yaptı!"

BİR- Hizmet baştan beri yanlış yaptı. Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı'na savaş açtı. Gezi'den itibaren Başbakan'a hakaret etmeye başladılar. 

İKİ- Üslubumuzu kaybettik. Namus bildiğimiz üslubumuz. Biz bunu bıraktık hükümetle savaşa girdik, diyaloğu bıraktık çatışmacı dil kullandık.

ÜÇ- Siyasallaştık. CHP için kapı kapı dolaşıp oy istedik.

DÖRT- Hizmet hep çoğunlukla hareket etti. Hep öyle yoluna devam etti. İlk defa çoğunluğun karşısına çıktı ve kaybetti. Orijinalini kaybetti, yara aldı.

Hüseyin Gülerce'nin bu açıklamaları medyada geniş yankı buldu.

Ardından cemaat mensuplarının Gülerce'yi eleştiren yazıları dikkat çekmeye başladı.

Hüseyin Gülerce'yi doğrudan hedef alan eleştirilerin artması üzerine Zaman gazetesinin yazarı ile yollarını ayırmış olabileceği BİLE konuşulmaşa başlandı.

Ancak bugün Gülerce'nin daha nazik bir dille eleştirilerini kapsayan yazısı Zaman'da yerini aldı...

Gülerce, "Seçim sonuçları ve Cemaat..." başlıklı yazısında, son dönem yaşananları tesbit ederken, üstü kapalı şekilde gazetesinin yayın politikasını da tenkid ediyor.

İşte Gülerce'nin bugünkü yazısı:


Seçimlerden beş gün önce yazdığım yazıda, 30 Mart akşamı, beş temel sorunun cevabını alacağımızı söylemiştim. İlk iki soruyu hatırlatarak cevaplarını vermeye çalışayım:

Bir: 17 Aralık ve 25 Aralık operasyonlarıyla gündeme gelen yolsuzluk ve rüşvet iddiaları seçmeni nasıl etkiledi? Görüldü ki iddialar, seçimin galibi olan AK Parti’ye oy verecek seçmeni pek etkilemedi. Bunun nedenlerini beş aşağı beş yukarı analizciler söylüyor. Bu konuda seçmeni suçlamak ve aşağılamak, demokrasi terbiyesi ile bağdaşmaz.

İki: AK Parti-Cemaat meselesi, seçim sonuçlarını nasıl etkileyecektir? Önce altını çizmem gereken hususlar var. Galibiyet coşkusu ya da mağlubiyet duygusu ile sözlerimin doğru anlaşılması perdelenmemelidir. Fikir ve ifade hürriyetimi kullanarak, vicdanî kanaatimi ve inandığımı söylemek zorundayım. Hizmet Hareketi büyüdükçe, bir sosyal realite olarak kendisini Hizmet insanı görenlerde de, Hizmet’i dışarıdan takip ve seyredenlerde de farklılaşmalar olur. Öncekilerle sonrakiler farklı içtihatlarda bulunabilirler. Şahsen ben ısrarla, “aman karınca misali su taşıyalım, yangın büyümesin, aman üsluba dikkat edilmeli, tam da sövene dilsiz, dövene elsiz olmak gereken günlerin içindeyiz” demeyi tercih ettim. Aksi halde Hizmet’in zarar göreceğine inandım.

Hizmet, siyasi bir yapılanma değil. Ama siyasi tavır alma, her sivil toplum hareketi gibi demokratik hakkıdır. AK Parti’ye oy verilmemesi gerektiğini kabullenebilir, tavsiye edebilir. Eğer buna rağmen seçimlerde başarılı olunmamışsa, bu mağlubiyet olarak görülmeyebilir. Çünkü siyasi zeminde her mağlubiyet, kazanma adına, bundan sonraki hamlelere hazırlanma adına bir tecrübedir. Nitekim bütün siyasi partilerin yaklaşımı da budur.  Sadece şunu kabul etmek gerekir: Siyaset zemininde tek doğru olmaz. Kaçınılmaz olarak, daha önce bünyede yaşanmamış farklılıklar, siyaset zemininde yaşanır. Mesela, Sayın Başbakan’ın meydanlarda Hizmet insanlarına yönelik ağır sözleri, yaralayıcı üslubu asla tasvip edilemez ama CHP’ye oy vermek, bazıları için çok zor olabilir. Bu farklılıkları, kırıcı, itici ve ötekileştirici yaklaşımlarla değerlendirmek haksızlık, savunduğumuz demokratik ilkelere de aykırı olur. Siyaset zemininde, daha önceki hizmet alanlarının hiçbirinde karşılaşmadığınız eleştiriler gelebilir.

Hizmet Hareketi’nde, siyaset zeminine kısmi bir kayma olsa da, “Hizmet, siyasetten farklı bir alan” diye düşündüğünüzde, “yaşananlarla bir tecrübe daha kazanıldı” diyerek, olgunluk ve bütünlük içerisinde kervan yoluna devam eder. Bir kısım zayiatlar da kayıp olarak görülmez, sağlıklı yürümenin gerektirdiği arınma olarak değerlendirilir.

Hizmet Hareketi’ni siyasi bir hareket gibi görmekte ısrar edenler evet, seçim sonuçlarına bakarak bir galibiyet hissi yaşayabilirler. Hizmet insanları olarak önemli olan, hareketin medya bünyesinde gösterilmesi gereken hassasiyettir. Çünkü Hizmet’in eğitim, bilhassa yurtdışındaki Türk okulları, diyalog, sağlık hizmetleri, yardımlaşma hizmetlerinin açıktan eleştiri hedefi yapılması zordur. Zaten bugüne kadar da maksatlı eleştiriler dışında, bu alanlara hasmane bakan yoktur. Ancak medya alanı öyle değildir. Hizmet’in üslubunun, en çok medya alanında korunması gerekir.

Hizmet Hareketi benim için, kendi mana köklerimize bağlı kalarak evrensel değerlerde buluşma ve ileri demokrasi talebi ile dünyaya entegre olma hareketidir. Sempati, kabul ve güven adına, bu hedefin itina ile korunmasını çok önemsiyorum.

HÜSEYİN GÜLERCE'NİN YAZISININ ORİJİNALİNİ OKUMAK İÇİN TIKLAYIN