Erdoğan'ın avukatları Ali Özkaya, Muammer Cemaloğlu ve Burhanettin  Sevencan'ın Ankara Cumhuriyet Başsavcılığına verdikleri dilekçede, Keneş'in  Twitter'daki hesabındaki paylaşımlarıyla, Başbakan Erdoğan'a hakaret ve iftirada  bulunduğu belirtildi. 
 Keneş'in, Fethullah Gülen hareketi tarafından çıkartılan bir gazetenin  yöneticisi olduğuna işaret edilen dilekçede, şu ifadelere yer verildi: 
 "Parelel yapının, Türkiye Cumhuriyeti Devletinin geleceği açısından  ciddi tehlike oluşturduğunun tespiti sonrası, Milli Güvenlik Kurulu (MGK)  toplantılarına gündem maddesi olarak girdiği ve konunun değerlendirildiği, MGK  tarafından yapılan açıklamalarla bilinmektedir. Anayasal sistem gereği yürütme  organı Hükümetin başı olan müvekkilimin, bu yapı ile mücadele etmek ve suç  işlediği tespit edilen ilgili kişilerin de yargı önüne çıkartılmasını sağlamak  görevidir. Bu görevi büyük bir kararlılıkla yapan müvekkile karşı 'paralel  yapı'nın elamanları, kendi içinde bir görev taksimatı yapmış olmalı ki yayın  organlarındaki yönetici ve yazarlar, eski polis/istihbaratçı olup sonradan yazar  olanlar ile eski polis/istihbaratçı olup bilahare üniversitelere öğretim üyesi  olarak geçmekle birlikte ilk mesleklerinden ayrılamamış kişiler bilhassa sosyal  medya üzerinden müvekkilimize ve ailesine karşı çok ağır ve acımasızca bir savaş  dili kullanmakta, sürekli hakaret ve küfür ederek iftira atmakta, suç  isnatlarında bulunmaktadırlar. Müvekkil ülkesine, milletine ve şahsına karşı  yapılan ihanet ve kullanılan 'savaş dili' nedeniyle haklı olarak bu yapıya karşı  daha sert beyanlarda bulunmaktadır. Tüm bu süreçlerin yaşanmasına sebep olan  'paralel yapı', bu defa da müvekkile karşı 'Bizim grubumuzu yok etmek için  çalışıyor' diye yeni bir saldırı başlatmaktadır." 
 Dilekçede, "paralel yapı"nın, hakkında soruşturma yapan veya yapmak  isteyen kamu görevlilerini yıldırmak için onları hedef gösterdiği, savcıları  manşetlere geçirdiği, emniyet görevlilerinin isimlerini internet siteleri ve  sosyal medyada yayınlayarak çalışamaz hale getirmek istediği ve hedef gösterdiği  kaydedilen dilekçede, "Ayrıca gazete ve sosyal medyadan da açıkça 'Sizleri not  ediyoruz. Günü gelince hesap soracağız' diyerek tehdit etmektedirler. Kamuoyunun  bu süreçte daha yakından tanıdığı/bildiği ve bugünlerde daha da hissettiği bu  'paralel yapı', geçmişte emniyet ve yargıdaki yapılanmaları nedeniyle 'paralel  yapıya' mensup olmayan veya rakip gördükleri kişilere karşı nasıl kumpas  kurdukları Anayasa Mahkemesinin ve AİHM'nin en son kararları ile daha da iyi  anlaşılmaktadır. Bilhassa Hanefi Avcı, Nedim Şener, Ahmet Şık davaları çok önemli  somut örneklerdir" ifadesi kullanıldı. 
 
 Keneş'in, Twitter'daki paylaşımlarının da bu açıklamalar dahilinde  değerlendirilmesi gerektiği belirtilen dilekçede, Keneş'in, hiçbir şekilde  düşünce açıklaması ve ifade hürriyetini kullanma amacı olmadığı kaydedildi. 
 
 Dilekçede, "Tek amaç, 'paralel yapı' ile kararlılıkla mücadele eden  müvekkil Sayın Başbakan hakkında karakter suikasti yaparak onu halkın nezdinde  itibarsız hale getirmektir. Tüm uğraşlarına rağmen müvekkilimin her seçimden daha  güçlü çıkması ve en son olarak da cumhurbaşkanı adayı gösterilmesi, cumhurbaşkanı  seçilmesi durumunda da 'paralel yapı' ile mücadele edeceğini beyan etmesi bu  yapıya mensup kişilerin daha saldırgan bir dil kullanmasına sebep olmaktadır"  değerlendirmesinde bulunuldu. 
 
 Anayasa'nın 38. maddesindeki "masumiyet karinesi" hatırlatılan  dilekçede, hakkında kesinleşmiş mahkeme kararı olmadan kimseye "hırsız, rüşvetçi"  ve benzeri isnatta bulunulamayacağı belirtildi. 
 
  Keneş'in paylaşımlarının eleştiri ve ifade özgürlüğü sınırlarını  aştığı, hakaret ve ithamda bulunduğu aktarılan dilekçede, Keneş hakkında, "kamu  görevlisine görevinden dolayı alenen hakaret" suçundan dava açılması, birden çok  kez paylaşımda bulunduğu için "zincirleme suç" hükümlerinin uygulanması talep  edildi. 
 
 Dilekçede, "Şüpheli ile CHP'li olmakla birlikte bu süreçte aynı siyasi  amaç etrafından buluştukları bir kısım twit sahipleri, söz konusu twitin  muhatabının müvekkil olmadığını beyan etmektedir. Şüphelinin twiti sonrası tüm  kamuoyu muhatabın müvekkil olduğunu anlamıştır. Ayrıca öncesi ve sonraki twitlere  de bakıldığında birçoğunda doğrudan müvekkilimin ismi geçmektedir. En son twitte  ismi geçmese bile müvekkilimin muhatap alındığı açıkça ortadadır" denildi ve  hakaret suçlarında mağdurun isminin açıkça belirtilmemesine ilişkin TCK'nın 126.  maddesinin uygulanması gerektiği bildirildi. 
 
(Türkiye)