Hayır, 1 Mayıs’ın ne olup ne olmadığı meselesini uzmanlara bırakalım! Belki bu vesîleyle biz de öğrenmiş oluruz.

Ben bugün öteden beri dikkatimi çeken bir başka konuya değinmek istiyorum. Bunun güncel sebebi, Danıştay tarafından Hükûmet aleyhine verilmiş bir karar. Hükûmet bundan böyle 19 Mayıs’ın, bir iki istisnâ hâriç, stadyumlarda kutlanmamasına karar vermiş, CHP tabii derhâl mahkemeye başvurmuş ve mahkeme de -beklendiği üzere- bu îtirâzı sür’atle kabûl etmiş. Yâni 19 Mayıslar bundan böyle de tıpkı 1920’lerden bu yana olduğu üzere birtakım kitlevî hareketlerle şey edilecek.

Bir toplumun hayâtiyeti, problemlerini çözebilme yeteneğiyle doğru orantılıdır.

Öte yandan problemleri çözmek için ilk şart onları farketmekdir. Eğer bir problemin varlığını dahî tesbît edemiyorsanız sizin açınızdan ortada çözülecek bir nesne de yokdur.

Ben bugün Türk Halkının çoğunluğu, o halkın yüzde ellisini temsîl eden AK Parti’den mi yoksa yüzde yirmibeşini temsîl eden CHP’den mi yana sualine cevab aramayacağım. Bu cevab zâten ortada.

AK Parti ikitidâra geldiğinden bu yana CHP 300 küsur kere yüksek mahkemelere başvurmuş. Ne diyelim, Allah arttırsın!

Ancak, halkın yarısı alınan karârı benimser ve işiyle gücüyle meşgûl olmaya devâm ederken bir çeyreği mahkemeye koşup, zâten aralarında gönül bağı bulunan hâkimlerden kendi görüşü doğrultusunda karar çıkarıyorsa ortada çok ciddî bir başka problem daha mevcud demekdir:

Bu halkın dörtde biri toplumun yaklaşık 75 yıl önceki hâlini muhâfaza etmesinden yana!

Tasavvur ediniz ki bu ülkeyi o târihlerde yönetenler, daha doğrusu yönetdiklerini zannedenler, bir Hitler, Stalin Mussolini yâhut Franco’nun, Mao’nun “sâdık” mukallidleri olarak bireyi hiçe sayan, onu bir sürü içinde isimsiz bir emir kulu olarak gören zihniyeti bir deli gömleği gibi bu milletin sırtına giydiriyorlar ve o millet de en az üç nesildir buna hiç sesini çıkarmaksızın katlanıyor. Üstelik bu zihniyetin en önemli bekçilerinden biri de bu ülkenin yüksek yargıçları!

Kaldı ki bunun bir riyâkârlık olduğunu da herkes biliyor ama kimse gıkını çıkarmıyor!

Adı “Gençlik ve Spor Bayramı” sözümona ama gençlik gösterilere katılmamak için bin dereden su getirir her seferinde!

Ben kendi öğrencilik yıllarımdan bilirim, parasız yatılı okuyan ve tâtil günleri gidecek yeri olmayan bâzı arkadaşlarımız dışında her katılmak zorunda kalan kendini kapana kısılmış gibi hissederdi.

Şimdi statükonun değişmesinden, yâni her türlü değişimden ödü kopanlar bu yıl da rahat bir nefes alabilirler.

Herşey dedelerinin zamânında olduğu gibi devâm edecek!

Siyâsî sorunları adlî yollardan çözme çabası!

O metodla ömründe spor yapmamış cılız gençleri don paça stadyumlarda da hoplatırsınız, başbakanınınızı da asarsınız, bir bacağı protezli hanım milletvekîlini etekle dolaşmaya da mecbûr edersiniz!

Ondan sonra “Ulan, bizi neden kimse ciddîye almıyor?” diye aval aval bakınırsınız!

Oysa meselâ şu 19 Mayıs’ı gerçek bir spor bayramına dönüştürmek, turnuvalar, kupalar ihdâs etmek pek de zor bir iş değil.

Değil ama o zaman maazallah doğru bir iş yaparak günaha filan girilmiş olunur!

(Star gazetesinden alınmıştır)