PKK, PYD, ABD, HDP, AB, IŞID ve daha başka büyük harflerle tanımlanan ve devlet veya uluslararası organizasyon, dernek olduğunu iddia eden hangi kıytırık kalabalıklar varsa, hepsi yalan söylüyor, hepsi takiyye yapıyor.

Özgürlük, demokrasi, barış, insan hakları, kardeşlik, sevgi gibi aslında kutsal ama bunlar kullandıklarında içi önce boşaltılmış ve posa haline getirilmiş ve sonra  içine zehir zerk edilmiş ve soytarıların söylediği palavra laflar haline getirilmiş ifadelerle  slogan yapılmış ve acımasız kampanyalar, propagandalar, psikolojik harpler yürütülmektedir.

Hedef bölgede Kürdistan kurmaktır. Barzani Kürt Bölgesi ile birleşecek bu Kürdistan Suriye’den, Türkiye’den ve İran’dan toprak kopartılarak yapılmak isteniyor. Amerika’nın ve AB’nin manda ve himayesinde aynen İsrail gibi bir devlet hayal ediyorlar. Bu hayal ettikleri Kürdistan ile Kafkasya, Akdeniz, Karadeniz, Orta Doğu kontrol altına alınabilecek ve böylece Çin, Rusya abluka altına alınmış olacaktır. Böylece küresel dünyanın döndürücüsü ABD, altını temizleyicisi, tozunu ve gazını alıcısı ise AB olacaktır.

Yapılacak iş bellidir. PKK,PYD hamisi olduğunu saklamayan, ABD ve AB ülkeleri, Rusya, Çin başta olmak üzere tüm ülkeler müzik notası ile değil, ciddi ve sert bir devlet notası ile uyarılmalıdır. PKK, PYD, IŞID ayrım yapılmaksızın terör örgütleri oldukları bir an bile unutulmadan ve hiçbir ateş, cephane, silah gücünden kaçınmadan ve orantısız güç gibi salakça laflara aldırmadan yok edilmelidirler. Dünyanın en orantısız gücü  merhametsizliktir. Merhametsizlere merhamet ile yaklaşamazsınız.

İran, Irak(Resmi Irak, Barzani değil!) ve Suriye (Esat veya Eset  fark etmez!) ciddi bir dayanışma ve işbirliği içinde bulunmak lazımdır. ABD kendisi söylüyor. İstihbarat için PYD ile işbirliği yapıyormuş ama Türkiye ile de yapıyormuş. Bunun anlamı Türkiye’nin PKK, PYD,   ve IŞID katillerine  yönelik her türlü planlarını, programlarını, taktiklerini, stratejilerini ABD biliyor, daha da bilmek istiyor ve PKK, PYD ile paylaşıyor demektir. Bunu zaten biliyorduk ama şimdi ABD resmi yetkilileri bunu kendi ağızları ile itiraf ediyorlar.

13 yıldır açılım, çözüm süreci saçmalığı sürecinde bu katiller binlerce miktarda silah ve cephane sahibi olmuşlar ve mevcutlarını kat üstüne kat arttırmışlar. Bu çözüm, açılım saçmalığı öyle sığ bir hale gelmişti ki, teröriste terörist denilmesi doğru bulunmuyordu, hatta resmi yazışmalarda daha kibar sözler kullanılıyordu, böylece terörist beyefendiler ve hanımefendiler gücendirilmeyecek, üzülmeyecekti, alınmayacaklardı.  Hep  sırtları sıvazlandı, hep gönülleri alındı, onlara hep iltifatlar yağdırıldı. Aman ha! Sonra gücenirler, kızarlar, küserlerdi! Bunun için onlara hep gülücükler yağdırıldı. Habur sınır kapısından  sopalara takılmış PKK bezleri ve poturları ile davul zurnalar çaldırarak, zılgıtlar atarak geldiklerinde,  oranın yerel yönetimleri onları çiçeklerle karşıladı. Polise ve jandarmaya onların tüm konforu, huzuru, can güvenliği sağlanması için emirler verildi. O gün bir çok polis, subay, ast subay, özel harekatçı, Mehmetçik kahrından ağladı! O gün gelenler uydurma çadır mahkemelerinde 5 dakikada ifadeleri alınarak bırakılıyordu. Savcılar onların ifadelerini alırken onlardan özür diliyordu. Onlar ağızlarında Amerikan sigaraları, bacak bacak üstüne atarak ve ters ters bakarak savcılara kendilerini fazla meşgul etmemelerini istiyordu.

Şimdi yarattığınız bu çözüm sürecini, bu bin yıllı  kardeşlik masalını, bu açılım safsatasını buyurun yiyin efendiler! Kardeş zaten kardeştir! Sırtını seninle birlikte ait olduğu devlete, ait olduğu millete yaslar ve seninle birlikte teröriste cephe alır. Diğerleri ise, yani  yandaş, sempatizan lafları ile nitelendirilenler, onların hepsi, teröristin kaçıncı dereceden cani olduğunu gösteren boş sıfatlardır.

Türkiye’yi Yugoslavya’ya, Irak’a, Suriye’ye, Libya’ya, Mısır’a dönüştürmek istiyorlar. Bunu da dün istemediler. Mustafa Kemal Atatürk zamanından beri istiyorlar. Atatürk onları durdurdu! Biz de durdurabiliriz. Ama önce Atatürk ilkelerini, Turgut Özakman’ın Çılgın Türklerini anlamak, bilmek, benimsemek gerekmektedir.

Bir Millet Uyanıyor isimli sinema filmini bilir misiniz?1932 de Muhsin Ertuğrul ilk kez beyaz perdeye uyarladı!1966 da ise Ertem Eğilmez ikinci defa sinemaya uyarladı. Kartal Tibet, Münir Özkul, Erol Taş baş rollerde oynamışlardı. Şimdi o filmi üçüncü defa ve tüm millet olarak ve oynamadan yaşayarak Anadolu’da sahneye koymalıyız! O filmin gerçeğini yaşamanın zamanıdır şimdi! Kürt, Çerkez, Boşnak, Alevi, Sünni ayrımları, düşmanlıkları, kutuplaşmaları Mustafa Kemal  Atatürk’ün yazdığı ilkeler sayesinde 13 yıl öncesine kadar yaşamayan, yaşatmayan milletim, bu günden sonra da gereğini yapacaktır ve ‘’ Ya ölüm ya istiklal!’’ sözlerini tekrar milyonlarca yürek haykıracaktır! Ama bu defa ilk hedefimiz Akdeniz mi olur, yoksa başka bir yer mi olur, onu hep beraber göreceğiz.

Açılım ve çözüm süreci benim için manda yuva yapmış söğüt dalına gibi bir şeydi. Çünkü fertleri din, mezhep, etnik ayrımı yapılmaksızın Cumhurbaşkanı, Genelkurmay başkanı, başsavcı, baş yargıç, tabip, baş komiser, emniyet müdürü olabilen bir halkın, bir milletin evlatları için çözüm ve açılım süreci daha devlet kurulduğu anda tamamlanmıştır.

Belki uluslararası anlaşmalarla azınlık statüsünde olan gayrimüslimlerin subay, hakim, savcı, belediye başkanı, vali, kaymakam  olamaması  ama milletvekili, bakan olabilmesi durumları tartışılabilir ama Kürtler ve Aleviler için bu ülkede tartışılacak en ufak bir sorun, tek bir mesele yoktur. Konuşulacak konular belki bu ülkenin tüm evlatlarının nasıl daha mutlu, nasıl daha sağlıklı, nasıl daha huzurlu yaşayabileceği konusudur.

Bu ülkenin evlatları eğer mutlu, sağlıklı, huzurlu olacaksa ,bu ülkede veya sınırlarında tek bir çete, terörist, mafya kalmayıncaya kadar hepsini yok etmektir veya kibarca etkisiz hale getirmektir.

Bunlarla pazarlık yaptığın sürece, bunlar daha da şımarır, azgınlaşır, arsızlaşır ve canileşir, psikopatlaşır. Eli silahlı adamlarla pazarlık yapan hükümet hükümet olamamıştır ve devletin de saygınlığını, gücünü, ciddiyetini dibe vurdurmuş demektir. Devletin, milletin bekasını, istikbalini ve istiklalini tehlikeye atmış demektir.