Özellikle Uğur Dündar dün yazdığı köşe yazısında Orhan Gencebay'la ilgili büyük bir saygısızlığa imza atarak yazısının bir bölümünde "Yazıklar olsun, yazıklar olsun, kula kulluk edene yazıklar olsun" ifadeleriyle sanatçılara karşı yürütülen linç faaliyetlerine destek vermişti.

Usta sanatçı Gencebay, A Haber'de Sevilay Yükselir'in sunduğu "Yüzde 100 Siyaset" programa bağlanarak Dündar'a şöyle cevap verdi:

İşte Orhan Gencebay'ın canlı yayında verdiği cevap:

O kadar kaba olacak bir insan olamam ben. Bu bir davettir. Üstelik ülkemizin Başbakanı davet ediyorsa, bu davete icabet etmemek mümkün değildir. Ben böyle bir şey yapamam.  Hatta başka bir örnek vereyim. Üç gün önce de Alevi Federasyonu'nun iftar daveti vardı, oraya katılmıştım.

Cumhurbaşkanlığı vizyonu da anlatılacakken ben orada, ne olduğunu anlamak için bulunmalıydım. Neticede gittik gördük, öğrendik. İster onay verelim, ister vermeyelim. Bu ayrı bir konudur. Çünkü ülkemizde din, dil, ırk farklılıkları vardır, ayrılığı yoktur. Biz saygılıyız herkese. Biz demokrat bir ülkeyiz. Dolayısıyla herkesin özgürlüğü vardır.

Seçimin neticesini halkımızın iradesi belirleyecektir. Burada herhangi bir tercihi belirtmem münkün değildir. Etkilemiş olabilirim diye düşünerek düşünce belirtmem.  Çağrıldığınız bir davete gider misiniz? Bu davet bir iftar, düğün, vizyon anlatımı, panel, konferans vs.. Gider misiniz? Üstelik bu davet, halkımızın yasal oylarıyla ülkemizi yöneten meşru bir Başbakan'ın daveti olursa, gider misiniz? İnsanlık kurallarına göre, müsaitseniz gitmeniz gerek değil mi? Tabi ki gerekir.

BUNLAR 'BEN İSTEMEZSEM GİDEMEZSİN' DİYOR

Fakat, bazı vatandaşlarımıza göre, gidemezsiniz. Bazı vatandaşlarımız diyor ki, "sen benim istemediğim bir şeyi yapamazsın. Öyle her davete gidemezsin. Yoksa seni lekelerim, küfrederim, her şeyi yaparım" demek istiyor. Ve yapıyor da.

"Ben demokrasi, özgürlük, parlementer sistem, insana saygı falan anlamam" diyor.
"Sen benim onayım iznim olmadan hiçbir yere gidemezsin" diyor.

TAM BİR MAHALLE BASKISI

Bunu yalnız sanatçılarımıza söylüyor.  Bu davete katılan, STK'lar, işadamları, bilim insanları, gayri müslim temsilcileri varken, bunu yalnız sanatçılarımıza söylüyor. Yani böyle bir duruma ne denir? Bana göre tam anlamıyla, mahalle baskısı denir. İnanılmayacak bir şey denir. Bazı kişilerin oluşturduğu sınıf farklılığı denir. Ne yaptığını bilmezlik denir. Ötekileştirmek denir.

BİR PROJENİN PARÇALARI

Ben buna benzeyen bir resmi 70-80'li yıllarda da gördüm. Bunun, bir projenin parçaları olduğunu düşünüyorum, 70-80 yılları arasını örnek veriyorum. Alevi-sünni dediler, Kürt-Türk dediler, Laik-Antilaik dediler... Çok şeyi denediler. Hatta 70'lerde Ferdici-Orhancı dediler. Şarkıları türküleri sağcı-solcu diye ayırmak istediler.

Bunlar yine belli zamanlarda denenebiliyor. Bunlara lütfen kapılmayalım. Türkiye Cumhuriyeti denilen bu muhteşem yer bizim ülkemiz. Bizim vatanımız. Burası bizim doğduğumuz toprağımız. Buraya sahip çıktığımız sürece, birbirimize saygı sevgi duyduğumuz sürece bize hiçkimse bir şey yapamaz.