Şikel ile Bugün gazetesinden Şebnem Özcan konuştu… 

-Siz 2 Ocak 1979 İstanbul doğumlusunuz. Peki, anne babanız nereli?

Babam Kars, annem Adanalı. 

-Emre Bey'le nasıl tanıştınız? 

Okan Bayülgen'in programında tanıştık. Onu çok ukala ve kendini beğenmiş buluyordum. Öyle görünüyordu. Artisttir Emre biraz. Yakışıklıdır ama vardır artistliği. 

-Sonra ilk adım kimden geldi? 

Sürekli karşılaşmaya başladık. Bir kere benim bir yerde kolyem düştü. Kalktı o kolyeyi aradı falan. "Ayy ne şeker çocuk" diye düşünmüştüm. En son Ozan Doğulu'nun doğum gününde "Biz neden görüşmüyoruz" dedi ve ondan sonra görüşmeye başladık. 

-En başta nasıl bir ilişki hayal ettiniz?

Hep genç kızların hayal ettiği gibi ilişkilerim başladı ama çoğu tutmadı. Bu çok normal herkesin başına gelebilecek bir şey. Hala bile gelen bir sürü insan var. Ben şanslıyım ki bu denemelerimden çok uzun sürmeden evlenebildim. Hep evlenme ve çocuk yapma hayalim vardı. Bir aile kurmak istedim hep. "Bir gün birisi gelecek ve o benim kocam olacak. Emre'yle ilişkimiz çok zorlu geçti. Çok ayrılıklar yaşadık. Olmayacağına inandık bir zaman. Ancak ayrılıklar zamanla bizi birbirimize bağladı.

-Kendinizi anlatmakta güçlük mü çektiniz? 

Çok inanmadı benim onu sevebileceğime. Bana güvenebileceğine inanmadı.

-Söylüyor muydu bunu? 

Tabii söylüyordu, sana güveneceğimi zannetmiyorum diyordu. Ben de öyle diyordum. Bir aşk var, içinde nefret de olsa ki en büyüğüdür o aşkların niye evlilikle sonuçlanmasın? 

-Sizi yanlış mı anladı acaba? 

Gazetede çıkan haberlerden dolayı öyle oldu. Bir ara liste falan yapıyorlardı, Emre de, bende onlardan biri miyim diye düşündü. Sanki kendisi çok farklıymış gibi o da bana öyle davranıyordu. Biraz zamana bırakalım dedim Emre'ye. Biliyordum beni tanıyınca sevecekti. Dediğim gibi de oldu. Ona huzur vereceğime emindim. Ben biraz inatçıyımdır. 

-İkiniz de çok ünlüsünüz, aranız da hır gür çıkmıyor mu? 

Çıkmıyor. Emre de tanınmış biri olma durumunu benden çok daha önce hazmetmiş. Emre'yle ben, ikimiz de aynıyız. 

-Siz eşinizin en çok neyini kıskanıyorsunuz? 

Çok büyük kıskançlıklarımız olmuyor. Biraz birbirimize yaşattığımız güvenle alakalı bir şey. Birbirimizi çok kasmıyoruz. Hamile olduğum için çok fazla dışarı çıkmıyorum. Emre arkadaşlarıyla birlikte çıkıyor. Onu sık boğaz etme durumları yaşamıyoruz. Çünkü ben ona bu özgürlüğü vermezsem o da bana bu huzuru vermez. Beni şüphelendirmez, şu anda yanımda olsa dediğimde hemen atlayıp yanıma gelir. 

-Evde geçen hayatınızdan bir kare anlatır mısınız? 

Emre'yle, ayaklı başlı koltukta televizyon seyretmek. En büyük keyfimiz televizyon karşısında uyuklamak. Emre'nin tatlılarını yemesi. En keyif aldığımız an bu.

Güzellik yarışmasına eğlence olsun diye girdim 

-Manken olmaya nasıl karar verdiniz? 

Kader beni bu noktaya getirdi. Mankenlik benim hayalim olsaydı bir takım kararlar alıp bu çizgide yürüyebilirdim. Ama hiç öyle olmadı. Balerin olmak istiyordum. Konservatuarda okuyordum, daha sonra bir dans organizasyonunda Uğurkan Erez'le tanıştım. Bana dedi ki “Sen niye mankenlik yapmıyorsun? Sahneye çok yakışıyorsun. Çok güzel görünüyorsunî Ben de dedim ki, “Öyle bir şey istemiyorumî  “Yok senin mutlaka güzellik yarışmasına katılman gerekî dedi. “Allah Allah ben o kadar güzel miyim?î diye düşündüm. Çünkü hakikaten ensemde topuzla gezen bir kızdım. Güzelliğine düşkün biri de değildim. Nasıl oldu da kendimde o cesareti bulup da güzellik yarışmasına girdim bilmiyorum. Henüz 17 yaşındaydım. Ama seçilmeseydim de hiç umursamazdım. Aynen hayatıma devam ederdim. Eğlence olsun diye güzellik yarışmasına girdim. 

Bebeğim için sebze bile yiyorum 

-Kaç aylık hamilesiniz? 

5 ay oldu. Şu an baksanız karnım hiç yok. Akşamları gaz oluyor o zaman karnım biraz şişiyor. Sabahları hiç bir şey olmuyor, karnım dümdüz. Emre, “Ne yaptın çocuğumuzu, nereye koydun?î diyor. Hamile olduğum hiç belli olmuyor. Çünkü daha küçük. Bende öyle yemeklere iştahla saldıran bir tip de değilim. Aklım fikrim bebeğimde. Bir an evvel oğlum sağlıklı sıhhatli bir şekilde dünyaya gelse başka bir isteğim yok inan ki. Dokuz ay çok büyük bir stres. Dokuz ay olmasa yemin ederim daha çok çocuk yaparım. Yine yaparım yapmam demiyorum ama dokuz ay uzun bir zaman. 

-Oğlunuza ne isim koyacaksınız? 

Uzay. 

-Şimdiye kadar kaç kilo aldınız? 

5 kilo aldım. Pantolonlarım dar gelmeye başladı. Bazı tanınmış anneler diyor ki “Hiç anlamıyorum niçin bu kadar az kilo alıyorlar. Ben bebeğimin sağlığı için her şeyi yerimî. Ben kilo almayacağım diye onun sağlığından etmek gibi düşüncem nasıl olabilir? Sevmediğim şeyleri bile sadece ona yarıyor diye yiyorum. Mesela, enginarı, sebze yemeğini sevmiyorum. Onun ihtiyacı olan şeyleri yiyorum. Her sabah bir yumurta yiyorum, şam fıstığı çok fazla süt yapar, bebeklerin kemiklerini güçlendirir diye sabah akşam şam fıstığı yiyorum. Meyve o gün yemek istemiyorum. Zorla yiyorum. Her şeyi yiyorum. Tabii ki bunun yanında İskender kebap, hamburger de yiyorum. Her şeyden önce onun sağlığını düşünüyorum. Kilo da almıyorsam benim bir kabahatim yok. 

ÇOK GÜZEL ŞIMARIRIM

-Birbirinize nasıl seslenirsiniz? 

Eskiden bana 'düdük' derdi ve gülerdik. “Düdükcüğümî derdi ben de ona “Efendimî derdim. Bana 'düdükcüğüm' demesi bana göre her şey yolunda, biz mutluyuz huzurluyuz demektir. Ben bir de çok güzel şımarabilirim. İstediğimi yapmak için elimden gelen her türlü şaklabanlığı yapabilirim. Şımarma ve baştan çıkarma istediğim şeyi yaptırma konusunda benden iyisi yoktur. Ufak ufak bakışlar ve cümlelerle çok fazla kendimi yormadan anlatabilirim. Emre de öyle şeyler yoktur. Onun gerçekten istediği bir şey olursa ben de yapmaya çalışırım. 

-Eski dostunuz Alişan ile aranız açık, geçenlerde bana yaptığı açıklamayı okudunuz mu? 

Bu konuda hiçbir şey söylemek istemiyorum. 

Burnum biraz yamuk ama estetik yaptırma

-Kendinizi güzel buluyor musnuz? 

Şimdi de kendime "Ben güzelim" demediğim gibi eskiden de öyle bir şey söylemiyordum. "Çok güzel bir kadınım gerçekten çok hoşum" gibi laflar hiç etmem. Bu cümleyi bir insanın kendi kendine söylemesi bence çok yanlış. Megaloman ve kendini beğenmiş insanlardan oldum olası nefret etmişimdir. Bu camianın kurallarına ayak uydurmak zorunda olmadığımı düşündüm. Kimseyi arkama almadan, kendim nasılsam öyle kalarak hayatımı sürdürdüm.  Bakışım da aynı, kalbim de aynı, hiçbir huyum da değişmedi. Dolayısıyla her şeyin sorumlusu benim; iyi de yaşasam kötüde yaşasam.

 

-Kendinizde beğenmediğiniz bir yeriniz var mı? 

Tabii ki var. Burnum biraz yamuk diye gidip estetik olabilirdim ama yaptırmadım. Belki ekranda kötü göründüğünü de gördüm. Ama bu beni hiç rahatsız etmedi. Benim için burun kemiğim değil, ekrandaki ışığım, seyircilere neler vereceğim önemli. Çocukluğumdan beri gözaltı torbalarım vardır benim mesela, Şimdi onu da takmıyorum çünkü o benim. Emre bana dedi ki, " O sensin. Sen öyle güzelsin. Seni diğer insanlardan farklı kılan bir şey bu, yoksa burnunu yaptır, göz torbalarını da aldır. Dudaklarını da şişirt. O zaman diğerlerinden bir farkın bir ayrıcalığın kalmaz. " Çok doğru söyledi. 

-Siz eşinizin en çok neyini kıskanıyorsunuz? 

Çok büyük kıskançlıklarımız olmuyor. Biraz birbirimize yaşattığımız güvenle alakalı bir şey. Birbirimizi çok kasmıyoruz. Hamile olduğum için çok fazla dışarı çıkmıyorum ,Emre arkadaşlarıyla birlikte çıkıyor. Ama "Söyle bakalım neredeydin, niye telefonu açmadın, tuvalette de cep telefonunu yanında taşıyacaksın" onu sık boğaz etme durumları yaşamıyoruz. Çünkü ben ona bu özgürlüğü vermezsem o da bana bu huzuru vermez. Emre özellikle hamilelik dönemlerinde arkadaşlarıyla birlikte çıksa da bana acayip huzur veren bir erkek. Beni şüphelendirmez, şu anda yanımda olsa dediğimde hemen atlayıp yanıma gelir.