İngiltere’de yaşıyorsanız yağmurla dost olmaya bir yerden başlayın derim. Belirli bir süre sonra zaten aniden bastıran yağmura şaşırmadan yolunuza devam edecek,  şemsiyeniz yoksa bile sırılsıklam ıslanmayı dert etmeyeceksiniz.  Belki ertesi gün şemsiyeniz yanınıza alır , yeni sezondan hevesle aldığınız rengarenk yağmurlukları giyersiniz, evden çıkmadan da C vitamini sandozu aldınız artık içiniz rahat, işe gidebilirsiniz. Ama bunlar iş yerine girdiğinizde hapşırık sesleriyle, hava da uçuşan milyonlarca virus ve mikroplarla karşılanma gerçeğini engelleyemez maalesef . 

Sadece bununla sınırlı değil tabi, toplu taşıma araçları özellikle iş saatlerine denk gelen dönemde kalabalıkta çeşit çeşit mikroplar keyifli yolculuğunuza eşlik eder. Etrafınızda,  sürekli öksüren  ve  burun çeken insanları görmek sağlığınız yerinde olsa bile sinirinizi bozar, endişelenmenize neden olur.  Bu iş yağmurlukla şemsiyeyle olmayacak diyerek hastalanmamak için daha çok çaba içine girersiniz.  Soğuk algınlığına iyi gelen besinleri araştırarak çevrenizden duyduğunuz tavsiyelerle de besin tüketiminize sağlıklı dokunuşlar yaparsınız. Güneşli havalarda C vitamini sandozlar aklınıza bile gelmez.
 

Ayrıca, eğer çocuk sahibi iseniz haklı olarak onlar için daha çok endişelenir, evde üşümemesi ve hasta olmaması için uğraşır durursunuz. Buranın havasıyla ve kültürüyle yetişen  çocuklar soğuk havanın içinde büyürler. Özellikle İngiliz okullarına, seminer vermeye gittiğimde öğrenciler beni şortlarıyla, fermuarları açık montlarla karşılayarak,  oynamaktan kızaran tatlı yüzleriyle bana gülümserler.  Onlar mutlu mesut gülerken,  hasta olacaklar diye ben endişelenirim,  tabi ben de annem ve ananem tarafından kat kat giydirilerek büyütüldüm
J Ama  burada okullarda, kreşlerde yağmurlu ve soğuk havalar,  dışarıda yapılan etkinliklere engel değil, soğuk hava hayatın bir parçası!

Güçlü bir bağışıklık sistemi,   yeterli ve dengeli beslenme alışkanlıklarıyla mümkün ! Antioksidanlardan zengin beslenme, fizyolojik olarak bizi koruyarak  soğuk havalara karşı daha dirençli olmamızı sağlar. Bağışıklık sistemini, hastalıklara karşı koruyan işçiler olarak düşünebilirsiniz, siz sadece havalar soğuduğunda hastalanmamak için kendiniz ve çocuklarınız için  çaba harcarken, işçileriniz vücudunuzda  bulunan hastalık yapıcı mikroplarla sürekli  savaş halindeler. 

Düzenli beslenme alışkanlıkları ve fiziksel aktivite işçilerinizin kalitesini artırarak, hastalıklara yakalanma riskini azaltır.

BAĞIŞIKLIKLIK SİSTEMİ İÇİN SAĞLIKLI DOKUNUŞLAR;

  • Güne kahvaltıyla başlayın, tahıl tüketimine özen gösterin.
  • Tabaklarınızı renklendirin, yeterli sebze ve meyve tüketimine dikkat edin.  Böğürtlen,  yabanmersini,  avokado, maydanoz, kırmızı ve yeşil sivri biber, kivi ve limon gibi C vitamini ve antioksidan yönünden zengin meyve ve sebzelere ağırlık verin.
  •  Vücudu dinlendiren ve bağışıklık sistemini güçlendirici papatya, yeşil çay,  ekinezya, rezene, melisa, ıhlamur çayı gibi bitki çaylarını tercih edin.
  • Su içimine önem verin, her gün 2.5-3 litre su tüketin. İçine meyve dilimleri atarak, aroma katabilirsiniz.
  • Düzenli kan tahlili yaptırın,  kan değerlerinizi kontrol edin. Anemi, bağışıklık sistemini zayıflatarak hastalıklara yakalanma riskini artırır.
  • Probiyotik ürünleri (kefir ve probiyotik yoğurtlar) düzenli olarak kullanın.
  • Yeterli uyumaya özen gösterin. Az uyumak ve stresli olmak kortizol hormonunu tetikleyerek bağışıklık sistemini zayıflatır.
  • Alkol tüketimine dikkat edin, aşırı alkol tüketimi bağışıklığı olumsuz etkiler, vücudu mikroplara karşı daha savunmasız hale getirir.
  • Tabi elinizden şemsiyeler, ve yanınızda  rengarenk yağmurluklarınız eksik olmasın!
  • Yeterli protein tüketimi, bağışıklık sisteminin savaşçı hücreleri için oldukça önemlidir. Kırmızı et yerine daha çok balığı tercih edin, balığın içerisindeki Omega 3 yağ asitlerinden faydalanın.

 

 

Diyetisyen Öykü UMAN

UMANNUTRITION LTD.

[email protected]

42 HARLEY STREET

W1G 9PW LONDON/UNITED KINGDOM