Bu ülkenin noel günleri, çocukluğumun sokağa çıkma yasaklarını hatırlatır.

O günlerde nüfus sayımı, en ilkel şekilde yapılırdı. 

 

Dünyada en sevdiğin insanlarla beraber olsan da, bu eve kapatılma işi bize göre değildi.

Kahvaltı sonrası, herkes birbirine potansiyel düşman gibi bakmaya başlar, bir süre sonrada durumu kabullenip önemli-önemsiz işlere koyulurduk.

Tabii o zamanlar internet yok, cep telefonları yok, televizyon tek ve baba kontrolünde...

Sıkıntıdan, hep beraber evi boyadığımız çok olmuştur.

Ama aniden çalınan kapı, bizi öyle mutlu ederdi ki anlatamam.

Ne güzel sayarlardı bizi...

Görevli memur, 'sayımı' bitirip evimizden ayrılırken bizde , abuk sabuk bir şeylerin gururunu yaşardık.

 

Şimdide İngiltere'de yaşadığımızdan, senede üç-beş gün "noel" adı altında, sokağa çıkma yasağının başka bir çeşidini yaşıyoruz.

Tabii ki  bu yasak, kanuni değil tamamen psikolojik...

 

Adam belki de dünyanın en mutlu insanı olacak ama kutlamalar izin vermiyor ki...

Noel'di yeni yıldı derken, ilk iş, mecburi bir yılbaşı ağacı alacak.

Çarşıdaki ölçüm, evin metrekaresine hiçbir zaman uymayacağından, ağaç ya çok küçük olup, evin bir köşesinde saksı çiçeği gibi duracak ya da fazla büyük olup odaya haftalarca girelemeyecek.

Ağacın altına, indirimden aldığı hediyeleri sıralayacak.

Paket kağıtları, her zaman içine saklananlardan daha cazip olacak.

Her paketi açan, hediyeyi, alanın kafasına atmak istese de, mecburen hayatının en özel hediyesini almış taklidi yapacak.

Sene boyunca hiç aklına gelmeyen, ama onun gibi yanlız olan arkadaşlarını eve davet edecek.

Yarısı yanmış, diğer yarısı da pişmemiş yemeklerle masayı donatacak.

 

Ama kafasında hep aynı düşünce, seneye parası olursa, kesin uzak bir yerlere kaçacaktır.

 

Ve sokaklar bomboştur Londra'da. Ziyarete gelen her turist, bir daha dini tatillerde Londra'ya gelmeme kararı alsada, gelecek sene bu kararını yine unutacak... 

 

Bizleri merak ediyorsanız, evin boyasını çoktan bitirdik, günlerin normale dönmesini bekliyoruz :)

 

2013 yılında; Çocukların, sokaklarda özgürce ve mutlulukla koşturabileceği ve hiçbir annenin yüreğinin yanmadığı, ağlatılmadığı ve her babanın boynunu bükmeden, evine ekmek götürebileceği bir dünya diliyorum...