Rüya Taner, Britanya Türk Kadınlar Derneği’nin, Kanser Vakfı yararına düzenleyeceği yardım amaçlı konser için Londra’ya gelecek. Taner’in konseri, 14 Şubat akşamı, Piccadilly'deki St James's Church Hall'da gerçekleşecek.


BİR MOZART PİYANİSTİ: RÜYA TANER


Rüya Taner müzik eleştirmenleri tarafından “Mozart Piyanisti” olarak tanımlanıyor. İşte, Taner’in 2007 yılında çıkardığı albümü yorumlayan Ufuk Çakmak’ın yazdıkları...


Rüya Taner'in son CD'sindeki en etkileyici yorum Mozart'ın K281 sonatı. Taner'in hamurunda Mozart var. Hem de kesin olarak. Her piyaniste verilmiş bir şey değildir bu


Mozart çalmak tüm piyanistler için bir cazibe. En azından başlangıçta. Sonra da çiçekli mayın tarlası. O tatlı, akıcı, üstelik de 19. yüzyıl piyano yazısı kadar karmaşık ve zor gözükmeyen, çabuk çalınabilirlik hissi veren ezgiler, piyanisti çalma konusunda cesaretlendiriverir.

Kolay görünüş aldatıcı elbette. Birinci olarak bu piyano yazısı 'çok piyanistik' değildir (yani insan elinin doğal biçimlenişi, parmaklar arasındaki kısalık, uzunluk, sıra ve güç farkından kaynaklanan doğal hiyerarşiyi ve olanakları gözetme anlamında). İkinci olarak tuzaklarla dolu, çok çabuk bozuluverebilen, narin ve eşitlikçi bir müziktir.
Bizler 1870 piyanolarının epey ilerisinde, çok güçlü tınılar üretebilen, ses gürlüğü farklarının çok geniş olduğu piyanoları duyduk. Mozart'la aramızda, piyanoyu bir yakarış ve coşku ifadesi yapmış, ona en uç giysileri giydirmiş koca bir romantik dönem var. Oysa Mozart romantizmin r'sinin solunmadığı, sanatın eşitlik, orantı, ölçü, denge olduğu bir dönemin bestecisi. Bu nedenle bugün ister istemez romantisize edilmiş bir gözlükle tanımladığımız piyanoda Mozart'ı kendi ruhuna en yakın şekilde yeniden canlandırabilmenin şartlarından biri onu aşırılıklardan korumak.

Yanlış anlaşılmasın: ben tüm müziğin en temelde, en derin anlamda romantik olduğuna inananlardanım. O ayrı bir konu. Değindiğim, tarihte romantik dönem denen 19. yüzyıl civarının besteleyiş, çalış stilleri. Bence Rüya Taner'in son CD'sindeki en etkileyici yorum Mozart'ın K281 sonatı. Taner'in hamurunda Mozart var. Hem de kesin olarak. Her piyaniste verilmiş bir şey değildir bu. İsim vermeye gerek yok, Liszt, Rahmaninov gibi en zor repertuvarların çalınamaz eserlerini gümbürdetenler vardır ki Mozart'a gelince 'tıs' oluverirler.

Taner'de Mozart'ın gerektirdiği eş basış, orantı duygusu, matematiksel ve milimetrik bir eşitlik, ve hep şarkı söyleyen bir dokunuş, bağlayış var. Taner'in bir önceki kaydı 'Sweet Waters of Europe'da seslendirdiği Türk Marş'lı sonatta da bu özellikler vardı. Demiyorum ki Taner, sadece Mozart'ı iyi çalıyor. Onun Schumann'ı, Debussy'si, Liszt'i de dinlenmeye değer.

Bestecilerin ruhlarına, dönemlerine sadık, 20. yüzyılın sonlarına doğru tek meşru yorumculuk haline gelen akademist piyanistliğin ('kendimizi mümkün mertebe silelim, abartmayalım, otantizm kaygılarımız eksik olmasın'- bu konuyu bir başka yazıya saklayalım) güzel bir örneği. Ve geleceğin çok iyi Mozart piyanistlerinden. Kanımca CD'sindeki tek eksik programında tam anlamıyla ajiliter bir esere yer vermiş olmaması (tamam Liszt rapsodi var, ama o çok sayılmaz) dolayısıyla onu bu yönüyle duyamamamız. Ayrıca Rüya Taner'i adamakıllı yapısal kavrayış gerektiren müziklerde merak ediyoruz, mesela Beethoven gibi.