MİHRİŞAH SAFA
LONDRA

Önümüzdeki yıl piyasaya çıktığı anda, büyük olay yaratacak, üzerinde çok konuşulacak yepyeni bir Atatürk biyofrafisi kaleme alındı. Bir Türk kadar dilimize sahip, Türk dostu, gazeteci-yazar, öğretim görevlisi İngiliz Dr. Andr
ew Mango'nun Atatürk biyografisi, şimşekleri üzerine çekecek. Çok iddialı olarak nitelediği Atatürk kitabının 1881-1938 yıllarını kapsadığını belirten 62 yaşındaki Dr. Mango, ‘‘Ben Atatürk hayranıyım. Maalesef, biyografilerinin çoğu uydurmaca, masal. Ancak hikayelerinin yanlış olması ona zarar getirmez. Benimki dakik bir 21. Yüzyıl Atatürk Sicili... ’’ diyor. Dr. Andrew Mango için ‘‘İçimizden biri’’ deyimini kullanmak en doğrusu. 1926 yılında Beyoğlu'nda doğan, 20 yaşına kadar İstanbul'da yaşayan Dr. Mango, yeni kitabıyla ilgili sorularımızı cevapladı.


Bugüne kadar İngilizce ve Türkçe kaç Atatürk biyografisi yayınlandı?


- Atatürk ile ilgili dört İngilizce biyografi var. Bunların en eskisi 1930'larda yayınlanan, Harold Armstrong'un yazdığı Grey Wolfe (Bozkurt). Çok kötü bir biyografi. 1960'larda yayınlanan ve en kapsamlı kabul edilen biyografilerden biri olan Atatürk, Lord Kinross'un kitabı. Bence, bu kitap uydurulmuş, efsane yaratmak için yazılmış hikayelerle dolu. 1962 yılında kızmış bir Türk tarafından yazılan biyografi var. İrfan Orga kaleme almış. Bu da menfi, kötü yazılmış bir eser. 1994'de kaleme alınan, çok kısa bir başka biyografi MacFie'nin Atatürk adlı yapıtı. Türkçe biyografi de çok az. En muteberi, Şevket Süreyya Aydemir'in Tek Adam'ı. Romanımsı, gazeteci diliyle yazılmış. Ancak çok malzeme var. Diğerleri; Enver Behnan Şapolyo'nun Kemal Atatürk ve Milli Mücadele Tarihi, Uluğ İ. Demir'in Atatürk'ün Yaşamı. 1918 yılında yaşamı bitiriyor, sonrası yok. Hikmet Bayur'un Atatürk-Hayatı ve Eseri, bu da kısmi, Samsun'a çıkana kadar.


Kaleme aldığınız biyografi ne kadar sürede ortaya çıktı?


- Aşağı yukarı, yüzden fazla kitap okudum. Atatürk'ün not defterleri, arşivinden seçmeler, mektupları, nutukları, telgraflarının hepsini okudum. Bu kitap dört yılımı aldı. Kronolojik. Doğumundan ölümüne kadar. Genel tarihler var. Çok önemli malzeme bulunuyor. Çıkardığım sonuçlar var.

KADIN SOHBETİ SEVERDİ


Ne tür sonuçlar?


- Atatürk'ün özel hayatı bence bir sır değil. İçkisinden zaten kendisi bahsediyor. Gençliğinden beri stres atmak için içiyordu. Çok gergindi, epey de utangaçtı. Bunun farkına varmıyoruz. Kadın sohbetinden de çok hoşlanıyordu. Aşk-meşk diyorlar. İlişkileri daha çok kadınların sohbetini sevmesinden. Fikriye bence aşk değildi. Fikriye Hanım ona hizmet ederdi aslında. Ondan sonra manevi kızı Afet İnan hizmet etmeye başladı. Aynı zamanda Atatürk, İnan'ı yetiştirdi. Onun bir nevi öğrencisiydi. Atatürk, kadınlarla ilişkilerine cinsel ilişki gözüyle bakmıyordu. En çok mektuplaştığı bir İtalyan kadın var. Bir Türk subayıyla evli, dul kalan Corin Lütfü. Atatürk, bu hanımla 1913-1918 yılları arasında Fransızca mektuplaştı. Hanım İstanbul'da, Atatürk cepheden, Avrupa'dan mektuplar yazıyordu. Atatürk, annesine çok bağlıydı. En sevdiği kadını söylemeye imkan yoktur. Latife'de aradığını bulamadı. Aradığı, ona hizmet edecek, hayatını güçleştirmeyecek, kolaylaştıracak bir hayat arkadaşıydı. Latife Hanım, problem çıkarıyordu. Mustafa Kemal, daima siyasi rolünü ilk planda tuttuğu için kadınların buna gölge düşürmemesini, bunu güçleştirmemesini istiyordu. Latife ve Fikriye Hanımlar Atatürk'ü idare edemedi. Bir tek Afet İnan idare etti. Galiba en iyi idare eden oydu.


Zayıf yönleri var mıydı?


- Herkesi dinler, kararını verdikten sonra kesin kabul edilmesini isterdi. Sanıldığından fazla ihtiyatlıydı. Çok gerçekçiydi. İçki tesiriyle, 1933'den itibaren (Falih Rıfkı Atay'a göre) günlük işlerden uzaklaşmıştı. Bu bir bakıma meziyetti. Türkiye'den hiç kimse yetki devretmek istemez. Atatürk, aksine, memnunlukla, iş, yetki devrediyordu. İstiklal Savaşı boyunca, sadece iki defa bilfiil cephede komutan olarak ortaya çıkıyor. Sakarya ve Büyük Taarruz'da. Ali Fuad'a, İsmet Paşa'ya iş devretti ve hiç karışmıyordu. Ali Fuad'ın beceremediğini anlayınca Moskova'ya büyükelçi olarak gönderdi. Bu konuda çıkarabildiğim sonuç o kadar basit değildir. Reformlarını herkes gibi ben de methediyorum. Belki bazı toplumsal engelleri küçümsemişti ama başka çaresi de yoktu .


Atatürk'ün din, laiklik konusundaki görüşlerine nasıl yer verdiniz?


- Bu konu son derece hassastır. Atatürk'ün din, kültür, siyası yapı, felsefe konusunda örneği Fransa'ydı. Bu şüphe götürmez ve bu din-laiklik çatışması Fransız devriminin bir sonucudur. Fransa'da Katoliklerle, Cumhuriyetçilerin barışması çok uzun sürmüştür. Ancak günümüzde Katolikler, 14 Temmuz Cumhuriyet Bayramını kutlamaya başlamıştır. Türkiye'de de aynı model, aynı süreci başlatmıştır.


Biz de o kadar bekleyecek miyiz?


- Hayır, süreçler hızlanıyor. Bence Türkiye'de bu tepkinin baş göstermesi, Atatürkçülüğün başarısızlığını göstermez. Batıda bazen yazarlar, Türkiye'nin Atatürk'den uzaklaştığını, inkar ettiğini yazıyor. Bence bunlar tamamen yanlış yorumlar. Tepkiler suyun üstüne çıkıyor. Eninde sonunda bir senteze gidilecek. Atatürk'ün din konusunda sözlerini, yazdırdıklarını ve yazdığını bilmek lazım. Açıkladığı fikirler değişmiş değil. İlk önce ‘‘İslamiyet mantiki bir dindir. İlerlemeye hiçbir şekilde engel değil’’ fikrine yer vermek istiyordu. Eski tabirle Atatürk özgür düşünceli bir insandı. Dine, toplumsal bir olay olarak bakıyordu. Gençliğinde zorla da olsa namaz kılardı. İstiklal Savaşı sırasında da Hacı Bayram Camiinde cemaatle birlikte cuma namazına katılırdı.

ESERİ ORTADA...


Kitabınızın yayınından sonra şimşekler çakabilir mi?


- Maksat olay yaratıcı kitap yayınlamak değil. Ancak efsaneye sarılanlar, rencide olabilirler. Küçük bir misal; Atatürk'ün dehasına örnek olarak, General McArthur ile 1932'de yaptığı bir mülakat gösteriliyor ki, bunda İkinci Dünya Savaşı'nın gidişini anlattığı, komünizmin güçleneceği ve büyük tehlike oluşturarak tüm dünyayı tehdit edeceğini öngördüğü söyleniyor. Ben bu mülakatın aslını buldum. Amerika'da soğuk savaşın en ateşli bir anında çıkan, imzasız bir yazıdır. Bence bu en azından şüphelidir. Uydurmaya da çok benziyor. Çıkaran çevreler Amerikalılardır. Bu görüş 1950'lerde ortaya çıktı. Amerikalılar, Ruslara karşı kendine yandaş aramış. Bir başka örnek ise Çanakkale Savaşıyla ilgili. İngilizlerin, Atatürk'ün derhal kadrini anladıklarına dair hiçbir bir belirti yoktur. Meşhur bir İngiliz methiyesi var. İngiliz Resmi Harp Tarihi'nde yer alıyor. Herkes 1915 Çanakkale Savaşı sırasında yazılmış sanıyor. Oysa 1929'da yazılıyor ve o kitabı ciltleyip Atatürk'e sunuyorlar. Mustafa Kemal, Cumhurbaşkanı olduktan sonra yazılıyor. Sıcağı sıcağına yazılan bir takdir değildir.


Siz Atatürk'e hayran mısınız?


- Şüphesiz. 62 yaşındayim. Bilinçlendiğimde ve modern Türkiye'yi anlamaya başladığımda Atatürk'e hayranlık duydum. Eseri ortada. Modern, uygar bir toplum yaratma gayretine hayran oldum. Kitabımı yazmaya başladığımda da Atatürk'ün Türkiye ve bölgeye, dünyaya katkısını bir kere daha takdir ettim.

ATATÜRK'ÜN BİYOGRAFİSİNİ YAZAN ANDREW MANGO HAYATINI KAYBETTİ HABERİ İÇİN TIKLAYIN


FUAD KAVUR, ATATÜRK FİLMİNİ MANGO'YA ADAYACAK HABERİ İÇİN TIKLAYIN