MUSTAFA KÖKER
LONDRA

Kendisi gibi ‘Freeman’ payesine sahip olan ve Efes markasının babası, Kazım Akkuş’un teklifi ile, kadın giyim sektöründen eski mesleğine dönüş yapan İbrahim Uzun, hedeflerini anlatırken, “Önce Türk mutfağının kalite ve zenginliğini Efes restorant zincirleri ile tanıtıp, ardından ‘franchise’ haline getirmek” diye özetliyor.

İşte Eurovizyon’un yönelttiği sorular ve İbrahim Uzun’un cevapları:

-İbrahim Uzun ismi, İngiltere iş hayatında kadın giyim sektöründe ‘İbo Design’ markası ile bilinir. Uzun yıllar moda ile uğraştıktan sonra sonra restorant sektörüne geçiş nasıl oldu?

İbrahim Uzun: Aslında benim asıl mesleğim, Türkiye’de restorant şefi olarak çalıştım. Daha sonra İstanbul’da tekstil sektörüne girdim ve Londra’ya geldiğimizde de konfeksiyon fabrikalarında çalışmaya başladık. Çalışarak bir yerlere varılmayacağını arkedince üç dört sene kadar pazarcılık yaptı. Bu arada bir de mağaza açtım, hem mağaza da hem de pazarlarda tezgahlarımız vardı.

-Yine kadın giyim ürünleri mi pazarlıyordunuz?

İbrahim Uzun: Evet, kadın giyim ürünleri pazarlıyorduk. Daha sonra kendimiz üretmeye başladık. O dönemde Ruslar, Uzakdoğu ve Avrupa ülkeleri kadın giyim  moda ürünlerini İngiltere’den alıyordu ve çok iyi bir dönemdi. Daha sonra konfeksiyon sektörü bu ülkede küçülünce Türkiye’de üretim yaptırmaya başladım. ‘Wish’ diye bir marka oluşturduk. O markayı önemli bir Pazar payına ulaştırdıktan sonra hissemi sattım. Türkiye’ye giderek konfeksiyon fabrikası kurdum ama yanlış ortaklıklar nedeniyle sıfırlamak zorunda kaldık ve herşeye yeni baştan başladık.

Romanya, Moroko ve Çin ağırlıklı üretim yapmaya başladık. Kadın giyim sektöründe çalıştığımız dönemde de Efes Restaurant’ın davemlı müşterilerindendim. İşletmecisi Kazım Akkuş ile baba-oğul gibi bir ilişkimiz vardı. Birgün sohbet arasında ortaklık meselesi gündeme geldi ve bana yüzde 50 ortaklık teklif etti.

-Yemek sırasında yapılan bir teklif ile mi girdiniz bu işe?

İbrahim Uzun: Evet, aynen öyle oldu. O teklif ile kolları sıvadık ve başladık. Giyim sektörüde zorlaşmıştı. Öncelikle Kazım Abi’nin işlettiği Efes II Restaurant’ı yeniden restorasyon ile işe başladık. Zaten yemek sektörüne yabancı değildim. Birkaç sene Efes II Resaturant’ı işlettik. Ama ben bir işin başını bekleyen biri edğilim, sürekli hareketlilik var yapımda.

Biriş yaparken hep kendimden yüksek insanları örnek alırım. Kıskanmam ama bir hedef koymuşsam önüme bunu yapabileceğime inanırım. Kimsenin malı, mülkünü kıskanmak yerine çalışıp onun gibi olmayı hedefime koyarım.

Efes'in kurucusu Kazım Akkuş (solda) ve ortağı İbrahim Uzun (sağda). her ikisi de 'Freeman' payesine sahip iki ortak, hedef büyüttü

-Hiç kompleksi biri değilim diyorsunuz?

İbrahim Uzun: Benim hiçbir kompleksim olmaz. Arkadaşlarım çoğunlukla milyoner, varlıklı insanlar. Parayla sorunu olmayan insanlardır. Bu tür insanlarla arkadaşlıklar kurardım. Hiçbir zaman kıskançlık nedir bilmem. Eğer arkadaşım o arabaya biniyorsa, ben de binmeliyim, o evi almışsa ben de almalıyım. Ama bunu çalışarak, emeğin karşılığında hedefime ulaşmak isterim. Kolay yoldan para kazanarak değil. Çalışarak elde edileceğine inanırım ve greçekleştirmek için yola çıkarım.

Kazım Abi de bu fırsatı verdi. Yaklaşık 42 yıl emek verdiği bir Efes ismi var. 

-Yeni bir restorant kurmak yerine, Kazım bey ile yola çıkman kurulmuş bir düzen üzerinden gitmeyin nedeni?

İbrahim Uzun: Öncelikle Kazım Abi’yi sevdiğim için Efes ismi ikinci plandaydı. Efes’in uzun yıllar müşterisiydim ve Kazım Abi’yi de babam gibi gördüğüm biri olduğu için. Hiçbir kötü imajı da yok piyasada. İyi bilinen bir mekan. Kazım Abi’nin bu imkanlarından ben yararlandım; O da benim girişimciliğimden faydalanarak beraber götürüyoruz. Daha iyi yerlere götüreceğimize inanıyorum çünkü Efes’in hakkı bu ülkede en az iki yüz şubeye ulaşmış olmasıdır.

-Sizin hedefiniz sadece restorant işletmeciliği değil, Efes ismini ülke geneline yayılmış bir çincir haline getirmek mi?

İbrahim Uzun: Bazı şeyleri başta konuşmak biraz yanlış olur ama... Bu işe girerken benim hedefim Efes’i en az 10 şubeye çıkarmak ve ondan sonra da franchise heline getirmek. Düşüncem bu ama zaman ne gösterir, ne zaman ve nasıl olur buna şu anda kafa yoruyoruz. Olması için elimdeng eln bütün çabayı gösteriyorum.sağlık sorunu çıkmaz ise, işler istediğimiz gibi giderse, iki sene içerisinde franchise ‘Efes Express’ olarak take away bölümleri ve Efes Restaurant şeklinde merkezi bir depoda hazırlık yapıp franchise heline getirmek. Şu anda bunun alt yapılarıyla uğraşıyorum. Ama yarın ne olur bilinmez.

-Efes’e ortaklığınız kaç yıl oldu?

İbrahim Uzun: Efes’e ortaklığım 5 yıl oldu ama bizim yaklaşık 3 yılımızda bir hareket yapmadık. İkinci ve üçüncü şubeyi Commercial Road ve ardından Brick Lane’de açtıktan sonra şubeleşme konusunu hızlandırdık. Şu anda Mile End’de yeni 4. şubenin çalışmaları devam ediyor. Finchley Road üzerinde bina satın aldık, projelerin belediyeden dönmesini bekliyoruz. Efes II Restaurant’ı komple yeniliyoruz. Yani, kendi yaptıklarımızı bir örnek ve referans olarak çıkaracağız meydana. İnsanlar franchise için geldiğinde ortadaki örnekler üzerinden yatırım yapacaklar. Hayali bir proje üzerinden giderek büyümek istemiyoruz. Mevcut yürüyen bir sistemi daha geniş bir coğrafyaya, tüm İngiltere geneline yaymak için sağlıklı zemin üzerinden yürümek istiyoruz. Biz on adım geri bir adım ileri giderek, sağlam temeller üzerinde yapmak istiyoruz.

-Londra’da sınırlı kalmayıp, tüm Britanya’yı hedefinize koyduğunuzu söylüyorsunuz, doğru mu?

İbrahim Uzun: Evet, Londra’da sınırlı kalmayacağız. Çünkü bu iş, franchise basit bir hazır yiyecek sektörü olmayacak. Emek isteyen bir iş. Herşeyi günlük ve taze yapacaksınız. Müşteriyi memnun edeceksiniz. Bunun için de restorantçılık ile en ağır işi yapıyoruz. Etlerin temizliğinden yemeklerin lezzetine ve personelin hijyenine kadar günlük takip ve kontrol gerektiren bir iş. Personel eksikliğiniz olmayacak. Restorantçılığın en zor tarafındayız.

-Efes ismi ve ‘Türk Restaurantı’ amblemini marka haline getirmeyi amaçlıyorsunuz galiba?

İbrahim Uzun: Efes 1972 ılında başladığında kurucu arkadaşlarımız kendileri fazla büyümeyi düşünmedikleri için bazı bölgelerde aynı ismi taşıyan restoranlar açılmış. Biz geçmişte bu ismi kullananlara saygı duyuyoruz. Ama bizim de yasal bir prosedürümüz var. Bunu harekete geçirmek zorundayız. Eğer biz bu işi büyütmek ve franchise yapmak gibi önümüze hedef koymuşsak bunu yapmak zorundayız. Biz ‘Efes’in tüm isim haklarını aldık, tescil ettirdik. Şu anda bunun hukuki ve yasal zeminlerini oluşturuyoruz. Birçok yere uyarı mektupları gitti. Tabelalarını değiştirmeleri konusunda. Bu tamamen hukuki bir süreç ve devam edecek. Efes ismi bu konuma kolay gelmedi. Başkalarının emeğine saygı duyuyoruz ama birileri de bu isme markaya saygı duymak zorunda. Her köşeye bir Efes açmak ile Efes olunmuyor.

-Muhtemel olumsuzluklar da sizi bulur çünkü...

İbrahim Uzun: Evet aynen öyle... daha yeni yaşadığımız bir olay var. Kısa süre önce bir vakandaş leyton bölgesinde Efes adlı bir mekandan yemek almış, çocuğu zehirlenmiş. Bizi şikayet edeceklerini, sorumlunun biz olduğumuzu ilettiler. Biz de tabii şikayetinizi yapın, yasal yollara başvurun dedim. Biz de bu ismi korumak için gerekeni yapacağız. Çünkü olumsuzlukların faturası 1972 yılından beri hizmet veren Efes’e çıkarılıyor. Yasal süreç devam ediyor. Bu insanlar bizim sistemimize uyarak devam etmek isterlerse, gelip bizimle anlaşarak, standartlarımıza uyarlarsa birlikte de devam edebiliriz.

-Türkiye’de tarihi ve turistik popüler bir yer adı. İnglitere’de ise Türk restoran ismi. Bu isim Türk mutfağını temsilen İngiltere genelinde bir marka haline mi gelecek?

İbrahim Uzun: Efes, ‘Türk Restorantı’ olarak Londra ilk kurulan restoranttır. Efes, 1972 yılında kurulduğunda başka bir Türk restorantı yokmuş. Bugün Efes bir marka haline geldi. Bu ülkenin sanatçısı, politikacısı, birçok insan Efes’ten mutlaka geçmiş. Kendisi gelmemişse take-away almış. Arap şeyhleri keza önemli müşterilerden. Son birkaç senedir türk restorantları revaçta. Nedeni, Türkler hakikaten çalışıyorlar ve bu işi düzgün yapıyorlar. Bunun karşılığını da gördükleri ilgi ile alıyorlar. İstisnalar olabilir.

Kimseyi karalamam ve küçük görmem bütün türk restorantları işini iyi yapıyor. Bu işi temiz yapan, emek verenler karşılığını mutlaka alır.

-Yeni restorantçılık trendinde meze ağırlıklı bir konsepte yöneliş var. Türk kebabının ikinci plana itildiği bir dönemde, etyemekleri ve kebabıyla öne çıkmış, tanınmış Efes’i marka ve zincir restorant hedefi biraz iddialı girişim değil mi?

İbrahim Uzun: Daha önce bazı insanlar kebap ve döneri küçümseyen konuşmalar da yaptı. ‘sarhoş yemeği’ diye küçümseyenler oldu. O zaman off-licence içki satıyor. Tüm işletmecileri ‘sarhoş’ mu?. Türk restorantları içerisinde kalitesiz iş yapıp kötü imaj verenler olabilir, ama ben son yıllarda bizim insanlarımızın yaptığı restorantçılığın yüzde 90 başarılı olduğuna inanıyorum. Bu şekilde, temiz bir şekilde yürütürlerse, on yıl gibi bir sürede tüm İngiltere’ye Türk restorantları yayıyacak, ben bunu görebiliyorum. Ayrıca bizler sadece kebapçı değiliz, restorantçıyız. Mekanlarımız müsait olduğunca yemek çeşitleri sunabiliyoruz müşterilerimize. Biz Commercial Road şubemizde sadece et satıyoruz, yerimiz müsait olmadığı için balık koyamıyoruz. Balığı koyunca diğerlerini aksatıyorum. Hangi bölümde iyi isem öncelikle onu ortaya koymalıyım. Onun üzerine yoğunlaşmalıyım. Balık restorantçılığında da başarılı olabiliriz ama bu tamamen mekanlarla ilgili bir durum. Bizim 250 çeşide yakın mezemiz ve yemeğimiz var. Biz bir makarna ile büyüdük. İtalyanlar bir tek makarnayı dünya markası yapmaya çalışırken, biz makarnayı unuttuk. Oysa Türklerin de en iyi makarna yemeklerini yapacağına inanıyorum. Türklerden daha üstün bir mutfağın olabileceğine inanmıyorum. Çünkü daha bu ülkede Türk mutfağı tanınmadı. O kadar geniş, kaliteli birn sektör ki, yabancılar bunu farkettiği zaman başka mekanlar arama ihtiyacı duymayacak. Fiyatlarımız da makul. Biz her bütçeye hitabediyoruz. Daha çok doyuruyoruz ve ödediği paranın hakkını fazlası ile veriyor. Onun için Türk restorantları Londra’da revaçta. Yakın zamanda bizim yemeklerimizin reklamını İngilizler yapacak diye inanıyorum.

İşadamı İbrahim Uzun, amaçlarının Efes'i İngiltere genelinde marka zinciri yapmak olduğunu ifade etti.

-Kuzey Londra’da Finchley Road üzerinde büyük bir mekan aldığınız söylediz... Bu mekanın hizmete girmesi ile ilgili bir takvim var mı?

İbrahim Uzun: İnsanlar ailesi ile geldiği zaman ciddi park sorunu yaşıyorlar. Biz, eğit Türk mutfağını tanıtacaksak, büyük mekan oluşturup, yemek ve tatlı çeşitlerimizi orada pazarlayabilmemiz lazım. Balık, meze çeşitlerimizi sunabilmemiz için büyük bir restoranta ihtiyacımız var. Bu yeni mekanı 6 ay kadar önce satın aldık. Plan ve projeler bölge belediyesine verildi. Belediyenin onayına müteakip inşaat başlayacak. Çok acele etmeden, sağlam temeller üzerinde kalıcı iki katlı bir restaurant olacak. Balkonlar da olacak. O bölgenin insanlarına göre bir mutfak düşünüyoruz. Rumların yoğun olduğu bir bölge, onların damak zevkine uygun meze çeşitleri de olacak. Gerekirse sadece bu restorant için Yunanistan’dan şefler getireceğiz. Aynı şekilde Türkiye’den meze şefleri getireceğiz. Hafta sonları Türk kahvaltı servisi vereceğimiz, yaklaşık 600 müşteriye aynı anda servis verilebilecek bir mekan olacak. Ortak kullanılan park alanları olduğu için park sorunu da olmayacak. Hepsi birarada bir restorant olacak. Gerçek Türk mutfağını orada gösterebileceğiz. Mekan geniş, rahat hareket etme imkanımız olacak.

-Yatırımlarda farklı yatırımcılarla restorantlar açıyorsunuz. Bunun bir nedeni var mı?

İbrahim Uzun: Biz Efes olarak her yeni yere ortaklıklarla hizmete açıyoruz. Her şubenin ortaklığı o restorant ile ilgili oluyor. Her biri ayrı ortaklıklar olmasının nedeni, Türk restorantçılığı ağır olduğu için her yere yetişmek mümkün olmuyor. Bu yatırım ortaklarına sorumluluk veriyoruz. Ortak olduğu şubenin de sorumlusu oluyor. Kendi işyeri olarak sahip çıkıyor ve yönetiminde sorumluluk üstleniyor. Sadece finans yatırımı ile ortaklık yerine işletmenin sorumluluğunu da paylaşacak ortaklıklar kuruyoruz. Yeni açacağımız Mile End’e iki ortağımız var. Günün yarısında biri diğer yarısında ise diğer ortak restorantın yönetimini üstlenecek. Her zaman kontrol etmek için böyle bir kontrol mekanizması ve sorumluluk paylaşımı ile yatırım yapıyoruz. Hatta parası olmayıp, sorumluluk alan ortaklığmız da oluyor.

-Londra dünyanın en büyük kozmopolit kentlerinden biri. Çok kültürlü yapıya örnek gösterilecek bir dünya kenti. Burada Efes’in müşteri profili nedir, kimler sizin müşteriniz?

İbrahim Uzun: Efes’te, müşterilerimizin en az kısmını Türkler oluşturuyor. Türkler dışındaki milletler çoğunluğukta hep. Müşteri portföyümüzün yüzde 90’ının farklı milletlerden müşteriler oluşturuyor. En az müşteri kitlemiz türkler. Bazen tüm salon İtalyan, bazen Pakistanlı doluyor. Kimi zaman da birleşmiş milletler gibi renkli bir müşteri kitlesini ağırlıyoruz. Ayrıca sürekli gelen abone gibi müşterilerimiz var. Haftanın 4-5 günü gelen müşterilerimiz var. Bu da yapktığımız işin doğruluğunu gösteriyoruz. Bizim de amacımız sürekliliği olan müşteri kazanmak. Küçük ikramlarımız oluyor ‘Türk Lokumu’ gibi. Bu küçük ikramların çok olumlu dönüşlerini alıyoruz. Kimsenin, kimseye çöp bile vermediği bir yerde ikram ettiğimiz çay veya lokum, müşteri olarak geri dönüyor. İyilik yap denize at sözünde olduğu gibi karşılığını alıyoruz.

-Son olarak ne söylemek istersiniz?

İbrahim Uzun: İyi yapan kazansın. Evimiz ne kadar önemliyse işimiz de o kadar önemli. İşimiz ekmek kapımızdır, bakarsan bağ olur, bakmazsan dağ olur. Kaliteli yapan pişman olmayacaktır.