TAYFUN SALCI

LONDRA

İngiltere'yi 31 Ekim'de Avrupa Birliği'nden (AB) ayırma vaadini gerçekleştirmesi parlamento tarafından engellenen Başbakan Boris Johnson, ısrarla gündeme taşıdığı erken seçim talebini milletvekillerine kabul ettirmeyi başardı.


Muhalefet partileri, AB'nin Brexit'i 31 Ocak'a ertelemesi, böylece anlaşmasız Brexit ihtimalinin ortadan kalkması üzerine 12 Aralık'ta erken seçime gitmeyi kabul etti.

Ülkeyi siyasi çıkmaza sürükleyen Brexit krizi, seçimin de ana teması, partilerin Brexit konusundaki tutumları ve vaatleri de seçimde belirleyici olacak. Ancak seçmenin 3 yılı aşkın Brexit sürecinde değişen tutumuyla demografik olarak yaşadığı değişim de önemli rol oynayabilir.

Ülkede, AB referandumundan bu yana çoğunluğunun Brexit yanlısı olduğu değerlendirilen 2 milyon yaşlı seçmen hayatını kaybetti. Buna karşılık, potansiyel olarak AB üyeliği yanlısı olduğu tahmin edilen 2,5 milyon genç seçmenin erken seçimde oy kullanması bekleniyor.

Ülkede, 2008'de yaşanan küresel ekonomik krizden sonra uygulamaya konulan kemer sıkma politikalarıyla yaşam koşulları kötüleşen seçmenin tavrı da seçimde önemli bir etken olarak öne çıkabilir.


14 milyon kişi, yoksulluk sınırının altında 

İngiltere, dünyanın 5. büyük ekonomisi olmakla övünse de ülkede yaklaşık 14 milyon kişi yoksulluk sınırının altında yaşıyor.

Başkent Londra'nın dışında önemli altyapı sorunları bulunan ülkede, 1980'li yıllarda başlayan özelleştirmelere bağlı olarak başta toplu ulaşım ve sağlık sistemi olmak üzere pek çok hizmet de yaşanan aksaklıklarla gündeme geliyor.


Aslında 2016'da yapılan ve Brexit kararının çıktığı referandumda, AB üyeliğinin bütün bu sorunlar için günah keçisi haline getirilmesi başrolü oynamıştı. 

Brexit yanlıları, AB'nin pek çok kritik alanda İngiliz parlamentosunun yetkisini kendi eline aldığını öne sürerek "kontrolü yeniden ele alarak" ülkenin sorunlarını çözme vaadinde bulunmuştu.

Özellikle ana muhalefetteki İşçi Partisi, 2017 seçimlerinde bu sorunları öne çıkararak yürüttüğü kampanyayla tüm anketleri boşa çıkaran bir başarı kazanmıştı.


Büyük oy kaymaları yaşanabilir

Ancak bazı araştırmalara göre, Brexit, seçmenin geleneksel siyasi partilere bağlılığını ve diğer sorunlara duyarlılığını aşındırdı. Bu durumun, partilerin geleneksel tabanlarında büyük kaymalara yol açabileceği iddia ediliyor.

Yüzde 48'e karşı yüzde 52 ile Brexit kararı alınan referandumdan bu yana seçmenin bölünmüşlüğü de giderilmiş değil. 

Ayrıca Brexit, ülkeyi olduğu kadar, partilerin seçmen tabanlarını da bölmüş bulunuyor. Özellikle ülkenin geleneksel olarak en büyük iki partisini teşkil eden Muhafazakar Parti ve İşçi Partisi, tabanlarındaki farklı Brexit tercihlerini dengeleyecek siyaset oluşturmakta çıkmaza girmiş bulunuyor. 

Bu durum, erken genel seçimden net bir Brexit siyaseti izleyecek güçlü hükümet çıkması ihtimalini azaltıyor. 

İngiltere'de uygulanan dar bölge, çoğunluk seçim sistemi
ne göre, ülkedeki 650 seçim bölgesinin her birinde en çok oyu alan aday parlamentoya seçiliyor. 

Teorik olarak, bir parti her seçim bölgesinde ikinci gelerek ülke genelinde çok yüksek oy alsa bile parlamentoya milletvekili sokamayabiliyor. Bu seçim sisteminin, Brexit'in ana konu olacağı erken genel seçimde, taktik iş birliklerini gündeme getirmesi bekleniyor.

Muhafazakar Parti



Johnson liderliğindeki Muhafazakar Partinin, seçim kampanyasında parlamentoyu hedef tahtasına koyması bekleniyor. Johnson'ın halkın referandumda aldığı AB'den ayrılma kararının, parlamento tarafından 3 yıl boyunca sabote edildiğini savunacağı öngörülüyor. Ancak bunun, Brexit referandumu sırasında AB'ye karşı İngiliz parlamentosunun egemenliğini savunmasıyla çelişeceğine de işaret ediliyor.



Daha önce iki dönem Londra belediye başkanlığına seçilen ve AB referandumunda da ülkenin Birlik'ten ayrılması için yürütülen kampanyanın lider figürü olarak öne çıkan Johnson'ın, seçmenden gördüğü rağbetin altı çiziliyor. 



Ayrıca Johnson'ın siyasi ciddiyetten uzak olduğunu ve ciddi sorunlarla mücadele eden İngiliz seçmenin, ülkenin yönetimini sandıkta ona emanet etmeyebileceğini savunanlar da var.

Johnson'ın, selefi Theresa May'in AB ile vardığı Brexit anlaşmasını, Kuzey İrlanda'yı İngiltere'den koparacağı gerekçesiyle bloke etmesi ama arkasından kendisinin AB ile benzer bir anlaşmaya imza atması da "güvenilmezliğini" pekiştiriyor. 

Başbakan Johnson'ın seçimde katı Brexitçi bir tutum mu alacağı, yoksa AB ile önceki hafta vardığı Brexit anlaşmasını mı öne çıkaracağı ise belirsizliğini koruyor. Johnson'ın katı Brexitçi bir çizgiye oturması halinde, partiyi aşırı sağa sürüklemesi ve ılımlı muhafazakar seçmeni kaybetmesi ihtimali bulunuyor.

Johnson'ın katı Brexitçi kampanyayla ve ılımlı Brexitçi adayları listeye koymadığı bir seçim sürecinde tek başına hükümet çoğunluğunu sağlaması halinde, ülkeyi 31 Ocak'ta AB'den anlaşmasız bir şekilde ayırma ihtimali güçlü görülüyor. 

Parti, 2017 erken genel seçiminde oylarını 5 puan artırıp yüzde 42'ye çıkarmış ama milletvekili sayısı 330'dan 317'ye düştüğü için ancak azınlık hükümeti kurabilmişti.


İşçi Partisi



Ana muhalefetteki partinin lideri Jeremy Corbyn, "aşırı sol" diye nitelendirilen ekonomi politikasıyla göreve geldiği günden bu yana sağ ağırlıklı İngiliz basınının hedef tahtasında bulunuyor. 

Basının yanı sıra parti içindeki merkeze yakın milletvekillerinin muhalefetinin de hedefi olan Corbyn, kendisine yönelik devirme girişimlerini şimdiye dek başarıyla atlattı.



2017'de gidilen erken seçimde, tüm anketlerin rakibi Theresa May'in 20 puan gerisinde gösterdiği Corbyn, oy oranını yüzde 30'dan yüzde 40'a çıkarırken, milletvekili sayısını da 30 artırarak 262'ye yükseltmişti.



Corbyn'in yumuşak karnını ise Brexit politikası oluşturuyor. İşçi Partisinin oy deposu konumundaki sanayi şehirlerinde seçmenin ağırlığı Brexit yandaşıyken, Corbyn'e en büyük desteği veren genç seçmen, AB üyeliğinden yana tavır koyuyor. Corbyn'in kendisi de uzun yıllardır AB üyeliği karşıtlığıyla biliniyor.



Brexit konusunda çok yakın zamana kadar net bir tutum alamayan Corbyn'in, seçim kampanyasında Brexit konusunda yeni bir referanduma gitme sözü vermesi bekleniyor.

 

Corbyn'in asıl mesajının ülkedeki yoksullukla mücadele, sağlık ve sosyal güvenlik sisteminin iyileştirilmesi, gelir adaletinin sağlanması, özelleştirme yerine kamulaştırmalara gidilmesi gibi unsurlardan oluşacağı tahmin ediliyor.



İskoç Ulusal Partisi



Avam Kamarasında 35 milletvekiliyle 3. parti konumunda bulunan İskoç Ulusal Partisi (SNP), Brexit karşıtı tutumuyla öne çıkıyor. 

İngiltere'nin, 2016 referandumunda yüzde 62 oranında Brexit'e karşı oy kullanan İskoçya'yı peşinden sürükleyerek AB üyeliğinden çıkarmasına itiraz eden SNP, seçim kampanyasını bu mesaj üzerine kuracak.



İskoçya'da bölgesel hükümette de bulunan parti, İskoçya'nın İngiltere'den bağımsızlığını kazanması için de kampanya yürütüyor ve bu konuda yeni bir referanduma gitmeyi ana vaatleri arasında tutacak.



İskoçya'da 2014'te yapılan bağımsızlık referandumunda yüzde 55 "hayır" oyu çıkmıştı ancak bu sonuçta, İngiliz merkezi hükümetinin yürüttüğü “Bizden ayrılırsanız, AB'den de ayrılmış olacaksınız" mesajı etkili olmuştu.

SNP, 2017 erken genel seçiminde 1,7 puan düşüşle yüzde 4,7 oy almış, milletvekili sayısı da 56'dan 35'e inmişti.




Liberal Demokrat Parti


Liberal Demokratlar, tek başına hükümet çoğunluğunu sağlamaları halinde, Brexit sürecini iptal etme sözü veriyor. 



Yaklaşık 100 yıldır koalisyonlar dışında iktidara gelemeyen parti, ülkede Brexit'e karşı olan yaklaşık yüzde 50'lik seçmen kitlesinin desteğini almayı amaçlıyor. 

Ancak 2010-2015'te Muhafazakar Parti ile kurdukları koalisyonun uyguladığı kemer sıkma politikalarının altında imzası bulunan partinin, bunu bütünüyle başarma şansı az görülüyor.

Yine de parti, mayısta yapılan Avrupa Parlamentosu seçimlerinde hem Muhafazakar Partiyi hem de İşçi Partisini geride bırakarak ikinci parti konumuna yükselmeyi başardı.

Parti, 2017 erken genel seçiminde 0,5 puan kaybederek yüzde 7,4'e düşerken, milletvekili sayısını 4 artırıp 12'ye çıkarmıştı. 

Brexit Partisi



İngiltere'de erken seçimin en büyük sürprizlere gebe partisi olarak görülen Brexit Partisi, bu yılın başında kuruldu.



İngiltere'yi Brexit referandumuna sürükleyen siyasetçi olarak bilinen aşırı sağcı Nigel Farage'ın liderliğindeki parti, Avrupa Parlamentosu seçimlerinde yüzde 30,5 oyla birinci gelmeyi başardı.



Farage, daha önce liderliğini yaptığı Birleşik Krallık Bağımsızlık Partisiyle (UKIP) 2015 genel seçiminde yüzde 12 oy almayı başarmıştı. Ancak parti, İngiltere'de uygulanan dar bölge ve çoğunluk sistemi yüzünden sadece bir milletvekili çıkarabilmişti.

Brexit için uzun yıllardır kampanya yürüten Farage'ın başarısı, dönemin Muhafazakar Parti lideri David Cameron'ı bu konuda bir referanduma gitme sözü vermeye mecbur bırakmıştı.



Aralıktaki seçimde net şekilde AB'den anlaşmasız ayrılığı savunacak olan Brexit Partisinin, Johnson'ın oylarını bölme ihtimali var. Ancak iki partinin seçim bölgelerinde taktik iş birliğine gitmesi ve Brexit oylarını konsolide etmesi ihtimali de bulunuyor.

Demokratik Birlik Partisi 


Kuzey İrlanda'nın İngiltere ile birliğinden yana aşırı sağ Demokratik Birlik Partisi (DUP), son seçimde çıkardığı 10 milletvekili ile May'in azınlık hükümetine dışarıdan destek vermişti. Ancak Brexit sürecinde, Kuzey İrlanda'ya ilişkin anlaşma maddelerine muhalefetiyle de hem May hem Johnson hükümetinin parlamentoda bloke edilmesinde kilit rol oynamıştı.

Parti, erken seçimde de benzer bir milletvekili sayısına ulaşması halinde kilit önemini koruyabilir.

Anketler
 ve muhtemel tablo

Ülkede yapılan son anketlere göre, dikkate değer milletvekili çıkarma şansı bulunan partilerden Muhafazakar Partinin yüzde 37, İşçi Partisinin yüzde 22, Liberal Demokrat Partinin yüzde 19, Brexit Partisinin yüzde 11 ve SNP'nin yüzde 4 oy alması bekleniyor. 

Brexit konusundaki tutumlarına göre, partilerin belirli seçim bölgelerinde tek aday üzerinde anlaşarak taktik iş birliğine gitmesi ihtimali güçlü görülüyor. Taktik iş birliği nedeniyle Brexit karşıtı Yeşil Parti gibi anketlerde yüzde 7 oy almasına karşın, hiçbir bölgede çoğunluğu sağlayamadığı için milletvekili çıkaramayan partilerin önemini artırması gündeme gelebilir.

Anket sonuçlarına göre, sandıktan bir Muhafazakar Parti-Brexit Partisi-DUP koalisyonu çıkması halinde, ülkenin AB'den 31 Ocak'ta ayrılması kesin görülüyor. Kuzey İrlanda sorununun AB'yi tatmin edecek şekilde çözülmesi olasılığı zayıf olduğundan, Brexit'in anlaşmasız şekilde gerçekleşmesi daha güçlü bir ihtimal oluşturuyor.

İşçi Partisi, Liberal Demokrat Parti ve SNP'nin bir koalisyon kurması durumunda ise ülke, yeni bir Brexit referandumuna gidebilir. Ancak bu hükümetin kalıcı olması, partilerin diğer politikalarındaki uyuşmazlık nedeniyle zor olduğundan, referandumu takiben yeni bir erken seçim de gündeme gelebilir.

Ülkedeki anketlerin yanıltıcı olabileceği, son olarak 2017'deki erken seçimde Corbyn'in sergilediği başarıyla ortaya çıkmıştı.



AB, İngiltere'nin talebi üzerine Brexit'in 31 Ocak'a kadar ertelenmesine onay vermişti.

May'in AB ile vardığı Brexit anlaşmasının parlamentoda üç kez reddedilmesinin ardından, 29 Mart'ta gerçekleşmesi gereken Brexit 31 Ekim'e ertelenmişti.

İngiltere, 2016'da yapılan AB referandumunda yüzde 48'e karşı yüzde 52 ile Brexit kararı almıştı.