İngiltere'nin Avrupa Birliği'nden çıkacağı tarihe 10 hafta kaldı. Aşırı sağ akımlar hariç kimse anlaşmasız bir Brexit istemiyor. Ancak, Başbakan Theresa May'in AB'den çıkış anlaşmasının da geleceği karanlık. Anlaşma Parlamento'dan geçmezse, Brexit sürecinin ne yönde ilerleyeceği de belli değil. Sürecin önündeki bütün yollar çok sorunlu bir yere çıkıyor. Theresa May kontrolü elden kaçırıyor.

Çarşamba günü İşçi Partisi'nden Yvette Cooper'in inisiyatifiyle meclise sunulan finansman yasası, AB'den bir anlaşma olmadan çıkılması durumunda May hükümetinin yapacağı harcamaları Parlamento'nun onayına bağlıyordu. Parlamento finansman yasası tasarısını 296'ya 303 oyla, Avrupa Birliği'nden anlaşmasız çıkmayı iyice zorlaştıracak yönde onayladı. 

Perşembe günü bu kez Muhafazakâr Parti'den Dominic Grieve'in, Başbakan'dan eğer AB ile yaptığı anlaşma meclisten geçmezse üç gün içinde yeni bir öneriyle, "bir B planıyla" gelmesini talep eden önerisi, 297'ye 308 ile onayladı. Böylece Başbakan 24 saat içinde iki oylamayı kaybetmiş, Parlamento'da yaptığı anlaşmaya karşı kararlı bir çoğunluk olduğunu görmüştü. 

Adeta Meclis ile hükümet arasında bir mücadeleye ve Brexit sürecinde Parlamento'nun adım adım kontrolü ele geçirmeye başlamasına şahit oluyorduk. Bir yorumcuya göre, parlamenter demokrasi (meclis) ile doğrudan demokrasi (halk oylaması) rekabet içindeydi.

Salı günü Parlamento büyük bir olasılıkla Theresa May'in AB ile yaptığı anlaşmayı reddedecek ve ortaya çok garip, bir durum çıkacak.