BETÜL İYİLİK

LONDRA

Britanya Türk Kadınları Derneği’nin Londra’da düzenlediği toplantıda, UNESCO dünya kültür mirası adayı, Göbekli Tepe ve insanlık tarihine katkıları konuşuldu.

Britanya Türk Kadınları Derneği Başkanı Maviş Fuchs konuklara hitabederek, alanında uzman Dr. Lee Clare’nin arkeolojik araştırmalarda dünya çapında öneme haiz olan Göbekli Tepe konferansı ile yeni bir etkinlik gerçekleştirdiklerini ifade etti.

Türkiye'nin Londra Sefiresi Esra Bilgiç, Dr Lee Clare, BTKD başkanı Maviş Fuchs

Türkiye Londra Büyükelçi eşi, Sefire Esma Bilgiç’in ev sahipliğinde gerçekleştirilen seminerde, Göbekli Tepe’nin keşfiyle insanlık tarihi, tarımın başlaması, yerleşik hayata geçişle ilgili ortaya çıkan bulguların, tarihi yeniden yazarken, medeniyetin başlangıcının da sorgulanmasına yol açtığının altı çizildi.

Londra Büyükelçiliği Müsteşarı Ahenk Dereli yaptığı açılış konuşmasında, “Stonehenge’den 7 bin,  Mısır Piramitleri’nden 7 bin 500 yıl daha eski olan Göbekli Tepe; insanlık tarihinin ve kültürünün en önemli anıtlarından biri. Göbekli Tepe insaa edilirken insanlık hala göçebeydi. Bilindiği kadarıyla, Göbekli Tepe döneminin en essiz yapısıydı ve hala dünyanın bilinen en eski mimari yapısı. Bu essizlik Göbekli Tepe’nin sadece Türkiye’nin değil dünyanın da önemli bir tarihi eseri olduğunun göstergesi. Kazılar başladığından bu yana elde edilen bulgular medeniyetin başlangıcıyla ilgili tüm verileri değiştirdi. Göbekli Tepe’nin tarihi yeniden yazdığını söylemenin abartı olmayacağını düşünüyorum. Göbekli Tepe’nin bize söyleyeceği çok şey var” dedi.

BU YAPIYI BİRDAN ÇOK FONKSİYONLARI OLARAK GÖRMEK DAHA DOĞRU

Göbekli Tepe seminerinin ana konuşmacısı ve Göbekli Tepe kazı ekibinin koordinatörü Dr. Lee Clare de, Göbekli Tepe’nin daha çok suprizlerle dolu olduğunu belirterek konuşmasında şu bilgileri verdi:

“Yeni kazılarla bazı hipotezlerimiz desteklenebilir. Göbekli Tepe’nin sadece toplanma yeri değil aynı zamanda bir yerleşim yeri de olabilecegini, düşünüyoruz.  Sütunlardaki çizimler, yapıların büyüklüğü, ortadaki iki büyük sütunun insan şeklinde olmasının daha derin anlamları olduğunu düşündürüyor. Sosyal bir oluşumun yer aldığı, fikir alışverişi yapılan, ritüellerin yansıra insanların tanışıp, kaynaştığı bir mekan da olabilir. Klaus da bazı insanların bölgede uzun süreli kaldığını söylüyordu. Emin olmak için yeni verilere bakmamız gerek. Bildiğiniz gibi dünyanın ilk tapınağı olarak görülüyor. Tapınak, bir kurum olduğundan rahip, organize bir din, tapınak ekonomisi gerektirir. Tabii bu tür şeyler için çok erken bir çağdan bahsediyoruz. Bu yapılanmayı birden çok fonksiyonlu olarak görmek daha doğru olur. Göbekli Tepe’yi bölgede yaşayan toplulukların yerel bir toplanma merkezi olarak da görmeliyiz.  Konum itibariyle de çok özel. Bölgeye çok hâkim bir pozisyonu var. Savunması çok kolay. Topografyaya bakıldığında da çok korunaklı bir bölge olduğu görülüyor.

OLDUKÇA GELİŞMİŞ  VE DERİNLİK KAZANMIŞ İNANÇ SİSTEMİNE SAHİPLER

Uzmanlar, Göbekli Tepe’de mezarların olabileceği, kazılar derinleştikçe kemik kalıntıları bulunacağını düşünürken, şimdiye kadar yapılan kazılarda parçalanmış insan kalıntıları çıktı. Ana yapılarda hiçbir gömülme izi yok. Ölülere nasıl muamele ettiklerine dair elimizde pek veri yok. Gömü işleminden kısa bir süre sonra mezarları tekrar açıp, ceset çok bozulmamışsa, özellikle kafatasının çıkarıldığını düşünüyoruz. Teşhir etmek ya da yeniden gömme merasimi için. Bazı kafataslarının üzerinde derin yaraların açıldığını da bulduk. Kafatası çok önemli bu dönemde, muhtemelen oradan ip geçirip, asıp kafataslarını sergiliyorlardı. Avcı bir toplum olduklarını biliyoruz, evcilleştirilmiş hayvanları ve ehlileştirilmiş tohumları yoktu. Boğa, ceylan, yabani keçi, domuz, tilki avlayıp, yabani buğday tüketiyorlardı. Taşların üzerindeki resimlerde, yılan, böcek, tilki, ördek ve kuşlar görüyorsunuz. Oldukça gelişmiş ve derinlik kazanmış bir inanç sistemine sahip olan avcı-toplayıcı gruplar açısından önemli bir merkezdir. Dikili taslardaki çizimlerde toplum olarak yasadıkları dönüşümü anlatmış olabilecekleri bir anlatım var.

Nüfus artışı, toprağa sahip olma fikri ve yol açtığı çatışmalar, eşit olmayan mal ve mülk dengesi, toplumdaki hiyerarşik çatışmayı da meydana getirmiş olabilir.

DÜNYANIN BİLİNEN EN ESKİ DİNİ VE SOSYAL MERKEZİ

Tüm bu nedenlerle Göbekli Tepe bize insanoğlunun gecesini anlatma da çok büyük bir önem kazanıyor. Burası sadece ayinle ilgili merkezi değil, bu anıtlar aynı zamanda bir topluluk kimliğini ortaya koyuyor. Toplumda yaşanan tüm bu değişimler insanlar arası ilikşiyi daha da samimi hale getrimiş olabilir. Erkek egemen bir bölgeden bahsediyoruz, hem erkek hem hayvan figürlerinin çoğu erkek, cinsel organları belirgin. İnsan figürleri biyolojik açıdan bugünkü insanlarla aynılar. Bir tane kadın figürü var bacakları açık bir figür, büyük ihtimalle doğum anını anlatıyor,  yapının üst kısımlarında bir noktada. Figürlerde bazılarının kafaları kesik, bazılarının ellerini koydukları pozisyon farklı, bu bir ritüeli betimliyor olabilir.

İngiltere’deki yapımı ve kullanılış amacıyla ilgili çeşitli tezlerin öne sürüldüğü, günümüz insanın şaşkınlıkla izlediği dev kaya parçalarının diziliminden oluşan Stonehenge’den ve Mısır’ın devasa piramitlerinden yaklaşık 800 yıl daha yaşlı Göbekli Tepe kalıntıları bilinen dünyanın en eski dini ve sosyal merkezi. Günümüz bilim adamlarının önce tarım, sonra yerleşik hayat, savlarını çürüten Göbekli Tepe’de Şanlıurfa Müzesi ve Alman Arkeoloji Enstitüsü tarafından ortaklasa yürütülen kazılar 1995’ten bu yana sürdürülüyor.”

Konferansa, KKTC Londra Temsilcisi, Büyükelçi Zehra Başaran, Konsolos Ülkü Alemdar, Türkiye’nin Londra Başkonsolos Yardıcısı Gülcan Ökçün, Türkiye'nin Londra Kültür ve Tanıtma Müşaviri Taner Beyoğlu, Başkonsolos Çınar Ergin’in eşi Deniz Ergin, yabancı misyon şeflerinin eşleri ve bazı sivil toplum kuruluşlarının temsilcileri katıldı.

Konferans sonrası sefire Esra Bilgiç tarafından konuklara açık büfe yemek ikramı yapıldı.

Britanya Türk Kadınları Yardım Derneği, konferanstan elde edilen gelirin eğitim için harcanacağını bildirdi.