Başkonsolos Emirhan Yorulmazlar'ın yazısı şöyle:

“Bütün siyaset yereldir” denilir ve bu anlaşılabilir bir tercihtir. Bununla birlikte, milletvekili David Lammy’nin yerel Londra Gazete’deki “Erdoğan Kobani’ye destek taahhüdünde bulunmalı” başlıklı yazısı, bazı gruplar nezdinde yerel destek kazanmaya yönelik örtülü amacının ötesinde Suriye’de dinmeden devam eden karmaşık ve çok boyutlu çatışma hakkında indirgemeci bir yaklaşıma yönelmiştir.

Maalesef, son zamanlarda uluslararası toplumunun Suriye’de ve özellikle Kobani’deki başarısızlığını Türkiye’nin sözde “hareketsizliği” ile bağdaştırma çabasında olduğu görülmektedir. Ancak, objektif bakışa sahip herhangi bir gözlemci, “hareketsizlik” sıfatının komşu bölgemizdeki insani trajediye yönelik Türkiye’nin değil de uluslararası toplumun yaklaşımı için geçerli olduğu değerlendirmesine katılacaktır.

Aralarında Kürtler, Yezidiler ve Hristiyanların da bulunduğu Suriyeli siviller mezhepçilik ve aşırıcılık ile mücadelelerinde yalnız bırakılırken, Türkiye Suriye krizinin yüz binlerce cana mal olan yansımalarını azaltmak üzere ilk günden itibaren komşusuna yönelik “açık kapı politikası” izlemiştir.

Bu itibarla Türkiye, 1.5 milyon mülteciye ev sahipliği yapmakla kalmayıp, IŞİD’in Kobani’yi hedef alan saldırısının yarattığı insani felaketi önlemek üzere bir haftadan kısa bir sürede 200 bine yakın Kürt orijinli Suriye vatandaşına kapılarını açmıştır. İnsan Hakları İzleme Örgütü’ne (Human Rights Watch) göre, Türkiye’nin Suriyeli Kürtler için sadece üç günde yaptığı yardım, AB ülkelerinin tüm Suriye halkına Mart 2011’den bu yana yaptığı yardımdan daha fazladır.

Türkiye Cumhuriyeti hükümeti, Suriye’de giderek büyüyen krize siyasi bir çözüm bulma çabalarında öncü rol oynamaktadır. Bu bağlamda, ülkeyi kuşatan mezhepçi ve aşırıcı tehditlere kapsamlı ve bütünsel bir çözümün bulunmasını desteklemektedir. Zira, seçici bir anlayışla kurgulanan bir stratejinin Ortadoğu’ya uzun vadede barış ve istikrar getirme ihtimali zayıf görünmektedir. Bu anlayışla, bir NATO üyesi olarak Türkiye bu konuda doğru tercihlerin yapıldığından emin olmak adına müttefikleriyle işbirliğini sürdürmektedir.

Türkiye kendi Kürt nüfusuyla yürüttüğü barış sürecini tamamlamakta kararlıdır. Bu nedenle, çevresinde meydana gelen sorunların sivil ve demokratik yönetimini genişletmeye dair ortaya koyduğu ulusal taahhüdün önüne geçmesine imkan vermeyecektir.

Sayın Lammy de, yaygın olduğu üzere, basın kesitlerinden yola çıkarak analiz yapma hatasında bulunmuştur. Adıgeçenin, Suriye hakkındaki siyasi vizyonunu daha ayrıntılı bir şekilde izah etmesi gerekmektedir. Sayın Lammy makalesinde IŞİD’e karşı tabiatıyla Kobani’nin de dahil olduğu ve Suriye halkı tarafından yürütülen mücadelenin Avam Kamarasının askeri yardım kararı kapsamına alınmadığına haklı olarak işaret etmektedir.

Esasen bu husus, Britanya’daki Türkçe konuşan toplumun siyasi temsilcilerinin desteğiyle, Türkiye ve Birleşik Krallık’ın iki müttefik olarak üzerinde çalışmaları gereken bir konudur.

YAZININ İNGİLİZCESİ


TURKEY AND BRITAIN SHOULD WORK TOGETHER TO BRING SECURITY AND STABILITY TO SYRIA 

“All politics is local” and understandably so. Yet, MP David Lammy’s piece in the local Londra Gazette titled “Erdogan must commit to support Kobane” goes beyond its implicit goal to win local favour by espousing a reductionist view on a complex and multifaceted conflict, which continues unabatedly in Syria. 

Unfortunately, there has been a media frenzy recently that has come to associate the failure of the international community in Syria and particularly in Kobane with Turkey’s so-called “inaction.” Any objective observer would comment “inaction” characterizes not the Turkish, but the international response to the humanitarian tragedy in our neighbourhood.   

While the Syrian civilians, including the minority groups such as the Kurds, Yazidis and Christians were left alone against the scourges of sectarianism and extremism; Turkey from day one implemented an “open-door policy” to cushion the fatal side-effects of the Syrian crisis. We believe we have history on our side to stand with the brotherly Syrian people including the Kurds. Not only we have been hosting more than 1.5 million refugees, but also we have accommodated almost 200,000 Kurds of Syrian origin in less than a week to ward off the humanitarian catastrophe caused by the onslaught of ISIS on Kobane. According to the Human Rights Watch, what Turkey has done in just three days for the Kurds is more than the whole EU countries did for the whole Syrians since March 2011.   

The Turkish government is leading efforts to find a political solution to the burgeoning crisis in Syria. To that end, we advocate a comprehensive and holistic approach, which handles the sectarian and extremist threats suffocating the country. A selective cherry-picking game plan is unlikely to bring peace and stability to the Middle East in the long-term. As a NATO member, Turkey engages allies to ensure we steer the right course. 

Moreover, Turkey is determined to finalize the domestic conciliation process with our Kurdish population and will not let external complications to stand before its national commitment to broaden civilian and democratic rule.  

Mr. Lammy falls into the trap of commenting on the media clips, while he needs to explain more elaborately his political vision for Syria. He rightly underlines that the British Parliament has excluded any assistance for the Syrian people’s fight against ISIS, which includes Kobane. Actually, that is something Turkey and the United Kingdom as allies should be working on with support from the representatives of the Turkish speaking community living in Britain. 

Emirhan Yorulmazlar

Consul General